Dış düşmandan başka iç düşman da vardır. Bu kişiler zahiren dost ve vatanperver, insanları kandırmak için dinin argümanları kullanır ve rahata kavuştu mu uygulamaz. İçten içe İslam’a ve Müslümanlara karşı kötülük besler ve İslam’ın kökünü kazımak diler. Böyle kişiler kapsamlı “iki yüzlü” kavramının kapsamına girerler. “Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkor”lar.(Tevbe:67) “Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!”(Tevbe:73) 

     Bunlar muarızların işlerini açıktan açığa işlerler ve bunları da Müslüman olduklarını iddia etmelerine rağmen yaparlar; ya dili ile Müslüman olduklarını söylemeye devam etmekle birlikte yaptıkları bütün işler her zaman için Müslümanlara eziyet vermeyi hedef alır. Nitekim bunların türlü hile ve desiseleri de bütün şekilleriyle Müslümanlara zarar vermeye yöneliktir. O bakımdan bu topluluk, İslam düşmanları ile anlaşır ve onlarla dayanışma halinde olur. Asrın bütün imkânlarını kullanarak yalan yanlış algı yönetimleriyle, İslam düşmanlarına Müslümanların haberlerini ve sırlarını bildirir, kötü propaganda yapmaya ve ayrılıkların baş göstermesi için Müslümanlar arasında türlü türlü fitneler yaymak suretiyle Müslümanları saptırmaya çalışırlar. 

    İşin en acı tarafı Müslümanların haklı davasının yanında bulunmamak için sureti haktan görünmeye çalışır ve birçok delil kullanırlar. Bu da “Maruf’un münker, münkerin maruf sayıldığı bir dönemde haliniz nice olacaktır?”(Taberani) Sözlerinde olduğu gibidirler. “Şayet insanlar zalimi görüp onun elinden tutup alıkoymazlarsa Allah onların hepsini umumi bir azap ile cezalandırmaya başlar.”(Taberani) Sözleriyle de sureti haktan görünenlerin İslam düşmanlarıyla beraber azabı hak ettiklerini açıklar. Bin bir zorlukla tepeye çıkarılan kaya parçası paldır küldür yeniden aşağı yuvarlanmasına sebep olmanın bir bedeli olacaktır elbet. 

    Suçu güzel görmek her şerrin anahtarıdır, her gururun sebebidir. Mutaassıpların ilham kaynağı ve zorbaların dayanağı budur. Firavun; bir sürü insan öldürmenin, zulüm ve tuğyan-lığını, hep doğruluk kılıfı ve halkının dini değerlerini koruma adı altında, süslü sözlerle yapmıştır. “Ben, onun (Musa’nın) dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde bozgunculuğu yaymasından korkuyorum, dedi.”(Mümin:26) Firavun bile halkı aldatmak için Musa’nın şerrinden korumaya çalışan bir vaiz oluverdi! Bal arısı helallerden beslenir ve şifa için bal taşır bu rahmettir. Akrep ise öldürmek için zehir taşır bu da zahmettir. 

    Bu sözler her bozguncu ve zorbanın ıslah edici Müslümanlar hakkındaki sözlerin aynısı değil mi? Bu sözler batıl ve çirkin sözler olup güzelin ve hakkın karşısında söylenmiş sözlerin aynısı değil midir? Bu sözler pis ve aldatıcı sözler olup sağlam bir imanı olanların duygularını kışkırtmak için söylenmiş sözlerin aynısı değil midir? Mantık aynı mantık; bu ıslah ve azgınlık karşılaştıkça tekrar edilen sözlerdir; zaman geçse de mekân değişse de, aynı şeyler tekrar edip duracak ve hak söz devamlı batıla alet edilecektir. 

    Müşrikler, Hz. Peygamber ve ashabını boykot ettikleri zaman, çarşı pazardan hiç kimsenin, onların bulunduğu yere yiyecek veya onların faydalanacağı bir şey sokmasına müsaade etmediler. Ebu Leheb tüccarlara; “Ey tüccarlar! Muhammed’in ashabına pahalı satın da sizden bir şey almasınlar. Benim ne kadar malım olduğunu biliyorsunuz. Sözümü yerine getirdiğimi de bilirsiniz. Onlara mal vermeyin, ben sizin zararınızı karşılarım.” Onlar da fiatları kat kat artırıyorlar ve sahabeler çocukları açlıktan kıvranırken elleri boş dönüyorlardı. Onlara yedirecek bir şey bulamıyorlardı. Tüccarlar hepsi Ebu Leheb’e gidiyor ve ona sattıkları yiyecek ve giyecekten büyük karlar elde ediyorlardı. Öte yandan Müslümanlar aç ve çıplaklıktan bitap düşüyorlardı. Rasulullah ve arkadaşları hac mevsiminde bir şekilde çıkma fırsatı bulduklarında, Kureyşliler çarşı pazara gider, fiyatları yükseltirlerdi. Velid b. Muğire’in adamı Kureyşlilere: “Onlardan herhangi kimseyi bir yiyecek satın alırken görürseniz fiyatı artırın” derdi. “Zorbayı, bütün bunlarla beraber soysuz olan yardakçıyı.”(Kalem:13) ayeti nazil oldu. 

    Milyonlarca günahsız ve mağdur insan açlığa sürüklenirken ve talimat üzerine mal stoklanıp, sonra da bozulma neticesinde çöplere atılan malların bedelini sahi kim ödüyor? Bu insan hainlerine yardımcı olmak ve bunlara sebebiyet verenlerin yanında bulunmak “Zorbayı, bütün bunlarla beraber soysuz olan yardakçıyı.” ayetinin hükmüne tabi olmayacaklar mı? 

    İslam düşmanlarına maddi ve manevi yardım ve destekte bulunanlar, İslam ve Müslümanlara, herhangi bir musibet ile karşılaştığı takdirde bu topluluk, İslami ve Müslümanları koruyacak yerde İslam’a ve Müslümanlara zarar vermeye çalışır. İşte bu topluluk İslam’ın açık yani dış düşmanlarından daha tehlikelidirler. Çünkü böyle bir topluluk arasında yer alan kimseler, tevhit kelimesini, şehadet kelimesini söyleseler dahi, zahiri ve şekli bakımdan onların Müslüman olduklarında şüphe bulunmasa dahi, her zaman için onlara karşı ayrıcalıklı iyi ve güzel bir şekilde davranmak gerekmez.  

    İşte bu topluluktan bu böylesi sadır olduğu takdirde, İslam bünyesinde görülen bu tür kangrenleşmiş yara ve cerrah-etleri tamamıyla kesip atmak için neşter kullanmak gerekir. Müslümanlara göre dini noktadan hayır olan şey dünyaları için de hayırlıdır. Dünyada en kötü şey ise dinlerine kötülük yapmak sonucunu veren her şeydir. Müslümanın inancına göre, öldürmeyen şey onu güçlü kılar ve batıla karşı bilenir. Hiç kimsenin hainliği onu inancından alıkoymaz. Vesselam.