Allah, insanı özgür ve sorumlu olarak yaratmıştır. Çünkü özgür ve sorumluluk sahibi olma doğasında bulunmaktadır. Yani insan bunların varlığı halinde insandır ancak, aksi takdirde insan olarak adlandırılmaya layık olmazdı. Hiçbir kayıt ve şarta bağlanmaksızın evrensel manada hürriyet her istediğini yapabilme yetkisidir. Hürriyetin bu ilkel ve hayati şekli, hayvanın hürriyetidir. 

    Ormanda yaşayan vahşi hayvan, havada uçan kuşlar bu manada hür varlıklardır. İnsanlar, dışarıdan seyrettikleri bu hürriyetin kendilerine zararı dokunduğu zaman onu önlerler, hayvanın esareti kendileri için selamet olur. Cengiz ve Hülagu orduları at üstünde stepler aşarak ulaştıkları beldelerde yağmalar yapar ve kestikleri kafalardan kuleler yükseltirken hürriyetlerini hissediyorlardı. 

    İnsanı dıştan ve bizzat kendi içinden zorlayan iradeye yabancı kuvvetlerin itmesiyle yapılan hareketler, hürriyetimizin değil, esirliğimizin eseridir. Bazı hallerde hareket hürriyetinin esiri olduğu gibi bazen de bir harekete karşı kendimizi frenlemek, hürriyetimizin ta kendisi oluyor. Sonsuz hürriyet, sonsuz cinayetlere kadar götürücü oluyor. Acaba hürriyet bu mudur? Hürriyetin sınırları toplumun temelini yıkıcı, başkalarının hürriyetini ihlal edici bir hayvani hürriyet olmamalıdır. 

    Sartre, “Özgür olacak kadar özgür değilim.” Eflatun, “Aşırı hürriyet kölelikle neticelenir.” Garaudy, “Hürriyet, sadece hayır diye bilmek değildir.” Pelagius “Allah insanları özgür yapmıştır; öyle yapıldıklarından insanlar iyi ve kötü arasındaki kararı kendi iradeleriyle verebilirler. Eğer Allah’ın insanlara geri alınmaz özgür irade lütfunu bağışladığı doğruysa, aynı şekilde o kaderlerini onların ellerine bırakıp davranışları üzerindeki tüm gücünden de feragat etmiştir!” dediler. İlahsız özgürlük ya da ilahsız devlet; ruhsuz beden, kokusuz çiçek, programsız ve ışıksız devasa bir araca benzer. 

    Özgürlük mümkün olsa bile kamusal alanı yöneten ya da bireysel eylemler üzerinde egemenlik kuran hukuktur. Özgürlük insanın hoşuna gideni yapması, dilediği şekilde yaşaması ve hiçbir yasaya bağlı olmaması değildir. Yasalarla tanımlanmış haklar olmaksızın kullanılan özgürlük anarşidir, özgürlüğün yok edilmesidir. Haklar, herkesin hizmetinde olan bir şey olarak değil de soyguncuların, yasa tanımazların yarattığı bir şeymiş gibi görülürse ya da iktidar sahiplerinin belirlediği bir ölçüt olarak ortaya çıkarsa, haklara karşı duyulan kaygı ona karşı gelme şekline dönüşür. 

    Ferdin hürriyeti diğerlerinin hürriyetiyle kesiştiği noktada biter. Ferdi hürriyetle cemiyetinki çatıştığı anda tercih edilecek olan cemiyetinkidir. Bu, İslam’ın hem de çağdaş devletlerde geçerli olan hukukun kabul ettiği esastır. Şayet bir toplumun fertleri sınırsız bir hürriyetle, hiçbir şeyle kayıtlanmaksızın her istediğini yapabilme hakkına sahip olduğunu iddia etmeye başlar da, bu görüş yaygınlık kazanırsa, o zaman o toplum için tehlike çanları çalmaya başlar. Özgür olmak için sadece zincirlerden kurtulmak yetmez, başkalarının özgürlüğüne saygı duyacak şekilde yaşamaktır. 

    Sınırsız bir hürriyet anlayışını savunanlar, karşısında öncelikle adalet ve güvenlik mekanizmalarını bulacağından bir çatışma kaçınılmaz olacaktır. Özgürlük kişinin gerçek ve öz doğasının getirdiği biçimde davranmaktır, bu yüzden sadece iyi olan seçimin uygulanması “özgür seçim” olarak adlandırılabilir. Kötüye yönelen bir seçim ise seçim değildir, cehaletten kaynaklanıyor. O halde özgürlük de değildir çünkü özgürlük kötülüğün kışkırttığı ruhsal güçlerin hâkimiyetinden arınmış olma anlamına gelir. 

    Hürriyet sadece milletin bağımsızlığı ve kendi kendini yönetmesi değildir. Bu sadece siyasi hürriyettir ve arkasından milletin düşünce, kültür hürriyeti gelir. “Nitekim “haklar” (hürriyet) denince başıboşluk ve kanunsuzluk anlamında bir hürriyeti düşünen bir toplum, kendi kötü geleceğini çizmiş demektir. Çünkü bir toplumu zor duruma düşüren hastalık, fertler arasındaki eşitsizlikten doğduğu gibi, eşitlikten de ileri gelebilir. Eşitlik şahsi hasletlerin tam bir serbestlik içinde gelişip tekâmül etmesine engeller çıkararak, adalete aykırı bir dereceye varırsa, sosyal bir hastalık olur. 

     Hürriyet, insanın her şeyden azade ve başıboşluğun arkasından doludizgin koşabilmesi değildir. “Nasıl duvarsız bir oda olmazsa, sınırsız bir hürriyet de olmaz.” Bu sebeple, insan hürriyeti sınırlı olmalıdır. İnsan hürriyetini sınırlayan otorite ise, ya ilahi olur ki bu Allah’tır veya beşerî olur ki, bu da kişinin vicdanından ‘devlet’ kurumuna kadar uzanır. Hür insan, dilediğini yiyen, dilediğini yapan, böylece nefsinin arzuladığı her şeyi yerine getiren de değildir.  

    Ferdin hürriyeti, bazı kayıtlarla sınırlandırılmış ve öteki insanların hürriyetine dokunamaz hale gelmişse korunabilir. Uygar bir topluluğun herhangi bir üyesi üzerinde kendi iradesine karşı meşru olarak iktidar kullanmasının tek amacı başkalarına zarar vermeye engel olmaktır. Dinlerin, kanunların önemi buradan gelmektedir. Özgürlük sağlama adına, maslahatlar göz önünde bulundurulmazsa, inançlar gözetilmezse, fayda yerine zarar verir.  

    Hürriyet, çoğu zaman, bazı yasaklarla gerçekleşiyor. Hasta kendisine dokunan yemeği yemekten alıkonur. Burada hastanın yeme hürriyeti kısıtlanmıştır. Niçin? Daha sonra dilediğini yiyebilme hürriyetine sahip olsun diye. Veya doktorun kangren olmuş bir parmağı kesmesi, bütün vücudun selameti ve kurtuluşu olsun diye. Suçlu hapse girince, hürriyeti elinden alınmıştır. Niçin? Bundan sonra hürriyetini şerefli alanlarda kullansın ne kendisine ne de başkalarına sıkıntı vermesin diye.  

     İnsan bütüne dokunan zararın, küçük bir ferde de dokunduğu, girift bir toplulukta yaşamak zorundadır. Gemide alt katta olanlar, üsttekileri rahatsız etmemek için gemiyi delip nehirden su almak isterler. “Eğer üsttekiler bunlara mâni olmazlarsa, hiç istemedikleri halde hepsi batar. Eğer mâni olurlarsa hem kendileri hem de alttakiler kurtulur.”(Buhari) bu misalle başkasına dokunmayacak şahsi hürriyetle, başıboş bırakıldığı zaman toplumu sıkıntıya, felakete götürecek hürriyetin ayırıcı çizgisini tespit edilmiştir. Hürriyet vardır diye, millet savaşın içindeyken, sen kalkıp düşmanlarla dostluk kurabilir misin? Hürriyet var diye, devletin gizli planlarını düşmana satabilir, kaçırabilir misin? Ve hürriyet var diye bu yaptığının karşılığında ceza yemeden bırakılabilir misin? Vesselam.