(Konuş, konuş faydasız!) Hz. Peygamber (sav)’in “Kim bildiğini esirgerse, Allah onu ateşten bir gemle gemler.”(Bu Davud) Hadisi şerifleri olmasaydı, inanınız yazmazdım. Hz. Ali, “İlmi cehle kurban etme, kesin bildiğin şeyi şüpheyle karıştırma.” demiştir. Toplumun aydınlatılmaması ve ehlinin susmasından dolayı nice haklar heba olmaktadır. Bilen insanların sorumlu olması ilahi adalettir. Hz. Ömer, “Allah katında cehaletten daha kötü bir amel yoktur. İdarecinin ahmak ve bön olması kadar da zararlı bir kötülük yoktur.” demiştir. 

    Allah’ın düşmanlarına yardım etmeyi Allah’a ihanet saydığım için söylüyorum! Bir hak ödenmesi için başka bir hak zayi edilemez. Bir davanın hataları vardır diye dava terk edilmez, mevcudu tamir etmek yeniden ihdastan ve daha kötülerle beraber hareket etmekten evladır. Doğru yaşayış vaaz yerine geçer, başka ilahiyat bilmem. Ben dine ihanet edenlerin güçlü ve metin olmalarına karşılık, muttakilerin, dini yaşantısı sağlam olanların da pısırıklarından büyük ızdırap duyuyorum. Binaenaleyh Allah, “Sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir.”(Maide:54)  

     Müminler kendi aralarında tefrika halindedirler, bir araya gelen farklı meşrepten iki müminin birbirlerine nasıl diklendiklerini görmekteyiz. Ebu Derde kendisine diklenen ve hakaret eden birine; “Yavaş ya! Yarın birbirimizin yüzüne bakabileceğimiz bir yol bırak.” demişti. Bu nasıl bir kin ve adavettir ki, Müslüman cemaatler, birbirlerinin aleyhine İslam davası ile alakası olmayanlarla bir olup birbirlerine zarar vermeye çalışıyorlar? 

    Kendilerine Allah böyle dedi diyorsun, sanki o kitabın muhatabı onlar değilmiş gibi davranıyorlar. Hz. Peygamber şöyle dedi diyorsun o peygamberdir, nasıl onunla kıyaslıyorsunuz diyorlar! Ya biz hepimiz Allah ve Rasulünden örnek getirmeyeceğiz de hayatımızı kime göre dizayn edeceğiz, Kur’an, “Andolsun Allah'ın Elçisinde sizin için Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.”(Ahzab:21) demiyor mu? Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki aklımızı ilahlaştırmışız. Allah ve Resul'üne değil de nefsimize uyuyoruz? 

    Bu dinin inceliklerini ve Hz. Peygamber’in hayatından inceliklerini bilmeyenler bu dine faydadan çok zarar vereceklerdir. Allah’tan istenen belanın sonucu çok feci olacak zararını tüm Müslümanlar çekecektir. Hz. Peygamber ve sahabesi Mekke müşrik devletinde İslam'ı anlatma fırsatı bulmak için birçok fedakârlıkta bulunuyor ve zorluklara katlanıyorlardı. Müşrik devlet onlara fırsat vermiyordu. 

    Hudeybiye antlaşmasına kadar bu fırsatı elde edemeyen Hz. Peygamber; antlaşmanın bütün şartları Müslümanların aleyhine olmasına rağmen rıza gösterdi. Ancak gözden ırak tutulmuş bir madde vardı ki, Hz. Peygamber bu fırsatı kaçırmadı ve hemen antlaşmayı imzaladı. “İki taraf arasında on sene müddetle savaş yapılmayacak bu müddet zarfında halk emniyet içinde olacak, taraflar birbirlerine dokunmayacaklar.”(İbn Hişam) Hz. Peygamber bu fırsatı değerlendirdi ve dağdaki kıllı çadıra, ovadaki kerpiçli eve kadar İslam’ı taşıdı ve o güne kadar sayıları 1.400 iken Mekke Fethine 12.000 insanla girdiler. Bu ameliyenin tümü bir iki yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde olmuştu. 

    Türkiye'nin seçmen sayısı yaklaşık 57 milyondur ve bunların %99’u Müslümandır. Ey İnanç platformları, tarikat mensupları, cemaatler, Kur’an öğretenler! Size Türkiye’deki fetret devresinden sonra kışı görüp baharın kıymetini bilmeyen sizler bu fırsatı ne kadar değerlendirdiniz? Bu dönemi Hudeybiye antlaşması veya Ebu Talip ve Mut ’im b. Adiy’in Hz. Peygamber’i himayesi gibi görüp çalışsaydınız ya! İşin dedikodusunu yapmak kolayınıza geliyor ve tembelliğinizin mazeretini arıyorsunuz değil mi? Bunu Allah’ın sizden kabul edeceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz! 

    Kadınlarımızın örtüsü yasak olduğu, imam hatiplerin üniversitelere giremediği, MGK’dan çıkan kararların ilk maddesi irtica olduğu zaman biz daha azimliydik diyenlere sesleniyorum! İyi o zaman Allah’tan belanızı istediniz, Allah'ın vaadi gelinceye kadar bekleyin! Allah’ın ve Resul'ünün düşmanlarına düşmanlık etmeden Allah’ın ve Resul'ünün dostu olamazsınız, bunu da böyle biliniz! “İzzeti Allah’tan ve İslam’dan başka yerde ararsanız, Allah da sizleri yüzüstü yerle bir eder… İnsanları binitlerine göre değerlendirenlerin ahlaktan nasipleri yoktur.” diyordu koskoca Ömer (ra).  

    Ya Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle korkarsınız, ya da Allah size azap eder. “Allah’a yemin ederim ki, siz Müslümanların gidişatından ayrılırsanız, korkarım ki, bir gün onların yolundan da ayrılırsınız.” Ve “Sizin hakkınızda benim en çok çekindiğim husus, kişinin kendi fikrini beğenmesidir.” diyen Hz. Ömer ne güzel demiştir. Bir yerde Müslümanlar kümelenmişse Hz. Peygamber’in deyimiyle; “Sevadı azamla beraber olunuz”(Taberani) emri otomatikman devrededir. Sevginin ileri derecesi ve nefretin ileri derecesi yalandan sayılır. İnsanlar için en korkunç türü cahil, fakat cahilliğinin farkında olmayandır. Yanlış konuşmanın kötülüğü, kötü atıştan daha fenadır.  

    Haklı bir davaya inanmışsanız, bedeli ne olursa olsun, onun uğrunda sonuna kadar mücadele etmelisiniz. Her eyleminizin karşınıza çıkardığı her yeni durumda göğüsleyebilmelisiniz. Hz. Ömer “Biz en hayırlı geçimi sabırda bulduk.” diyordu. 28 Şubat mağdurları 28 Şubat davasından çekildiler, Gezi olayları muhatapları gezi davasından çekildiler ve şimdi de memleketi yönetmeye taliptirler, 28 Şubatçılar ve Gezicilerle! Bu nasıl bir ilkesizlik ya Rabbi! Eski çamlar bardak oldu. Deliydim ben, artık oldum akıllı.” deme zamanıdır. “Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırırız.”(Yunus:100)  

    Tarih aristokrasilerin mezarlığıdır. Delilerin körlere kılavuzluk ettiği bu dünyada tarihe, yeni geleceğe sahip olmama tehlikesi giderek büyüyor. Siyaset; kalıplaşmış, kurulu düzen içinde hapsedilip dondurulmuş tarihe karşı, yapılmakta olan tarihtir. Zulüm 1453’de başladı demek tarihe ihanettir. En zor günde İmparatorluğu 33 yıl devam ettiren Abdülhamid’i Siyonizm'in müellifleri, Ermeni çeteleri, sömürgeciler ve İslam düşmanları sevmez. Avazım çıktığı kadar derim ki; kendimize gelelim! 

    Oturtmalı muhalefet birbirleriyle hiçbir fikir ortaklığı yok olmasına karşın devirme siyaseti güdüyor ve hiçbir üretimleri de olmuyor. Bunların ellerinde sihirli değnek vardır gibi davranıp kendilerini avutup düşmanlık yapanlar cehildirler. Üretmeden zenginlik olmaz. Piyasaya yaptığınız değer kadar gelire sahipsiniz. Hep şikâyet etmek uyuşukluk ve tembellik getirir. Bunların tabiatı bir yumurta yapacak diye bütün mahalleyi ayağa kaldıran tavuk tabiatıdır. Bunlar Erdoğan nefreti ile balataları sıyırmış müflislerdir. Göreceğiz kalibrenizi! 

    Lokomotifiniz bozuktur, altı vagonu taşıyacak kapasiteye sahip değildir, sizi yarı yolda bırakacaktır! Daha dündü Gezi olaylarında iki ağaç için buldozerlerin önüne atlayanlar, bugün İstanbul’daki Atatürk hava limanı millet bahçesine ekilecek 145.300 ağaca karşı çıkıyorlar, dün dediğine bugün karşı çıkıyorlar. Yalancılık bu milletin içine nakş edile edile işleniyor. Bunlar yalan siyaseti güdüyorlar, ama bilinmesi gerekir ki, yalancının mumu yatsıya kadardır. Vesselam.