Makaleme başlamadan önce anonim bir öykü ile giriş yapmak isterim.
Baba, işten yorgun argın eve geç gelmişti..
Çocuk: Baba, bir şey sorabilir miyim?
Baba: Evet..
Çocuk: Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?
Baba: Bu senin işin değil..
Çocuk: Babacığım lütfen, bilmek istiyorum..
Baba: İlle de bilmek istiyorsan 20 milyon..
Çocuk: Peki bana 10 milyon borç verir misin?
Baba: Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat..
Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.
Adam sinirli sinirli “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder.” diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, “Belki de gerçekten lazımdı”…
Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı…
Yatağında olan çocuğa, “Uyuyor musun” diye sordu. Çocuk “Hayır” diye cevap verdi…
“Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim” dedi…
Çocuk sevinçle haykırdı, “Teşekkürler babacığım”… Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek, “Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun? Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok” diye kızdı…
Çocuk “Param vardı ama yeterince yoktu” dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; “İşte 20 milyon…”Senin bir saatini alabilir miyim? Yarın 1 saat erken gelebilir misin? Seninle akşam yemeğini beraber yemek istiyorum.” dedi…
Bazı şeyler çok değerlidir…
Anadolu insanları çok savaşlar gördü. Bu savaşlarda ölen erkekler arasında evli ve çocuklu olanlarda vardı. Eşleri dul ve çocukları yetim kalmışlardı. Savaşın yurt genelinde seferberlik ve sahiplenme sorumluluğu her ailenin önemsediği bir duygu haline gelmişti.
Anadolu insanları dul kadınları ve yetim olan çocukları evlerine, ailelerine alıp sahiplendiler.
Ev sahibi çiftler kendi eşlerine sarılacakları zaman savaşta eşini kaybetmiş olan kadının varlığını bilir ve eşlerine sarılmak, sevgi göstermek yerine içlerinde tutar.
Ardından çocuklarına sarılıp sevgisini göstereceği zaman yetim çocukları görürler ve savaşta kaybettiği babalarını hatırlar diye yapmazlar, içinde tutarlar.
Ev sahibi çiftlerin bu davranışları kendi çocukları tarafından yanlış anlaşılır. Babalar ve anneler böyle sahipleniyor ve seviyor diye düşünürler.
Nesillerden nesillere içinden seviyor tanımını aktarırlar ve kabullenirler.
O çiftler yetim çocuklara da kendi çocuklarına da eşlerine de sevgisini göstermeliydi. Sevgi sarılmak, koklamak, tenine dokunmak, okşamak, sahiplenmek ve hislerini dile getirmektir.
“Sevmek, bir omuza yıllarca baş koymaktır, bütünleşmektir. Sıkılmadan hayatı paylaşmaktır. Sevmek bir eylemdir, iki varlığın birbirine özünden bağlanmasıdır. Sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir. Sevmek bir şeyin ‘içinde olmaktır’ bir şeye ‘kapılmak’ değil. Sevmek almak değil, bir şeyler vermektir.” / Erich Fromm
Bazı ebeveynlerden biz çocuklarımıza tüm servetimizi veriyoruz ve her ihtiyaçlarını karşılıyoruz, sevmezsek sahiplenmezdik yorumlarını duyuyorum. Sevgi gösterirsek şımarırlar, saygınlığımızı yitiririz, ipleri elden kaçırırız düşüncesi sağlıklı düşünemeyen ebeveynliği gösterir.
Bu yüzden biz içinden seviyor tanımını yanlış anladık.
Değerli ebeveynler çocuklarınız ile yaşayamadığınız bu özel duyguları mezar taşlarına ertelemeyin.
Bu sevgiyi gösteremeyen anne ve babalar çocuklarının yaşayacağı psikolojik rahatsızlıkların temelini oluştururlar.
“Bütün kötülüklerin ve savaşların temelinde, yaşanmamış yaşamlar vardır.” / Erich Fromm
Biz psikologlar aile içi ilişkilerin önemini her zaman dile getirmek zorundayız. Çünkü geç kalınmışlığın yaratacağı yıkımların farkında ve öngörüsündeyiz.
Mesut KARTAL
Psikolog ve Aile Terapisti