Ege Denizi’nde ulusal egemenlik sınırlarını ilgilendiren sorun bu denizde hükümranlık sınırlarını belirleyen antlaşmalarda adları belirtilen ve egemenlik devrinde mutabık kalınan adalar dışında kalan ada, adacık ve kayalıklar üzerinde Yunanistan’ın egemenlik iddiasında olmasıdır. Bu bakımdan ele alındığında Türkiye ve Yunanistan arasında çıkan uyuşmazlığa ilişkin olarak başvurulacak en önemli metin olarak Lozan Barış Antlaşması’nı ve bu antlaşmanın 6, 12, 15 ve 16. maddeleri ile Paris Barış Antlaşması’nın 14. maddesi görülmektedir.

Söz konusu antlaşma hükümlerinin yorumlanması ve buna bağlı olarak, Ege Denizi'nde Türkiye ve Yunanistan arasında henüz bir deniz sınırının saptanmamış olması, beraberinde bu antlaşmalarda adları sıralanmamış olan ve fakat Osmanlı Devleti'nin devamı olarak Türkiye'nin egemenliğinde kalan ada, adacık ve kayalıkların statülerinin de tartışılmasına yol açmıştır.

Bu meseleyi çözmek o kadar da zor bir mesele değildir, tarafsız mahkeme tarihi verilere dayanarak iki tarafı memnun etmek gibi bir sulhu gerçekleştirebilir. Ancak hiçbir zaman başta ABD ve emperyalist güçler bu meselenin hal olmasını istemiş değildir. Emperyalist güçler uluslararası hukuki meseleleri ileriye yönelik hesaplarını gerçekleştirmek ve tehdit unsuru olarak kullanmak üzere hazırlarlar. Yunanistan ve Türkiye’nin adalar ve deniz sınırı meselesi de bu meselelerden biridir.

Kardak Krizi 25 Aralık 1995 tarihinde Yunanistan ile Türkiye arasında Türk bandıralı kargo gemisinin Kardak Kayalıklarında karaya oturması sonucu Türk ve Yunan kurtarma ekipleri arasında çıkan anlaşmazlık sonucu patlayan diplomatik ve askeri krizdir. İki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir. Yaklaşık 10 yıl sonra ikinci bir kriz Yunan balıkçılarının bölgeye yaklaşmasıyla ortaya çıktı.

Yunanistan’la sorunumuz devam edecektir! Çünkü emperyalist güçler böyle istiyor! Yunanistan bir oyunun içine çekilmek isteniyor. ABD ve yandaşları bu tür konularda egemenliklerini ve çıkarını düşünür; Rusya Ukrayna meselesinde de aynı amaç güdülmüştür. Kendisine rakip Rusya ’yanın gücünü ve ekonomisi hedef alınmıştır, Ukrayna’nın milletinin başına neler gelmiş umurlarında değildir. Onlar sadece Ukrayna’ya sattıkları silahlar ve kazançlarını düşünürler.

Yunanistan’a Ukrayna, Miçotakis’e de Zelenski rolünü vermek istiyorlar! Sebep Türkiye’nin uluslararasındaki yükseliş trendini önlemek! Yoksa yaklaşık 132 bin kilometre kare ve 10 milyon nüfusuyla, Avrupa’da yaş nüfus oranları bakımından 65 yaşla ülkelerin ortalamalarında Yunanistan ilk sıralardadır. Buna karşılık savunma harcamalarının milli gelire oranı 2021 senesi itibariyle %3,8 iken ABD %3,7’dir. Ve dış borcu 400 milyar dolardır. Yunanistan kime karşı silahlanıyor?

ABD Yunanistan'ı 51. Eyaleti mi yapıyor? Yunanistan’da ABD’nin beş askeri üssü vardır, burnumuzun dibindeki Girit adasına bile askeri üss kurmuştur. Bunların tümü Türkiye için tehdit unsurudur. Amerika, Türkiye’nin önünü darbelerle ve en son 15 Temmuz askeri kalkışmasıyla ve terörle kesemeyince, ekonomik olarak diz çöktürmeye çalışması ve Joe Biden’ın içerdeki dostlarıyla, alt alta, üst üste, yan yana getirerek mevcut hükümeti 2023 seçimlerinde deviremezse, deli saçması Miçodakisi Türkiye'nin başına bela edecektir. Böylece Türkiye’nin gücünü düşürmek pahasına bile olsa Yunanistan’ı feda etmek isteyecektir. Tıpkı Rusya ve Ukrayna misali!

Devletin anayasası en acımasız ve büyük cezalar bizzat devletin bütünlüğünü tehdit edenlere karşı uygulanması gerekir. Çünkü toprak ve devletin geleceği namustur, devleti olmayanın namusu, namusu olmayanın dini olmaz. Donkişot, “Ben ölerek yaşamak için doğdum, sense yiyerek ölmek için… Sen uyumak için doğdun, ben uyumamak için.” diyordu. 

Haklı bir davaya inanmışsanız, bedeli ne olursa olsun, onun uğrunda sonuna kadar mücadele etmelisiniz. Her eyleminizin karşınıza çıkardığı her yeni durumu da göğüsleyebilmelisiniz! Dünyanın en büyük günahı, umutsuzluğa kapılmaktır. İnanç sahibi olmak ise, fırtına ve kasırgalara rağmen sabaha ereceğinize ve günle buluşacağınıza inanmak demektir.

Batının et ve tereyağıyla tıka basa dolu buzdolaplarından üçüncü dünya ülkelerinin açlığına, “terör dengelerinden terörizm dengesizliklerine”, amatör terörizme veya devlet terörizmine, kulakları sağır eden “Rocky” müziğinden meydanın akıl tutulmasına kadar tam bir çılgınlık yaşanıyor dünyamızda… Kaliteli sadece onlarca adam bulsam, bu beni, yüzbinlerce ahmağın etrafımda toplanmasından çok daha fazla teselli eder… Nuh'un gemisini dolduracak kadar şuurlu insan olsa ümit var demektir. İtiraf etmeliyim ki;  birçoğumuzun özgürlüğü, “özgürlük içinde bir tilkinin yer aldığı kümesteki tavuğun özgürlüğü ne ise odur.”

Aklımızı başımıza devşirelim! İki inançlı insan bir araya geldiği zaman birbirlerine dikleniyorlar! Birbirimize karşı yumuşak üslubu tercih etme mecburiyetimiz vardır. Otu bitiren ve yeşerten gök gürültüsü değil sağanak yağmurlardır. Büyük laflar ve söylevlerle yapılan aldatmacalar güç hırsına hizmet etmektedir. Harun Reşit’e bağırarak nasihat eden tebliğciye Harun’un cevabı; “Allah senden daha iyisini, benden daha kötüsüne gönderdi ve yumuşak bir lisan kullan demişti.” Bizim buna ihtiyacımız vardır. Birbirimizi dinlemek ve ikna etmek mecburiyetindeyiz, gelen felaketi ancak inancımızın sağlam bentleriyle durdurabiliriz.

Muhabbete en lâyık şey muhabbettir ve husumete en lâyık sıfat husumettir. Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur! Eşeğe demişler ki, niçin geviş getirmiyorsun? Eşek; “batıl ve boş şeyler çiğnemekten hoşlanmıyorum.” demiştir. Boş şeyleri konuşmanın zamanı değildir. Birlik ve beraberliğimizi bozacak hiçbir şeyin mazereti yoktur. “Mescid-i Akasayı gördüm düşümde / Götür Müslümana selam diyordu. / Dayanamıyorum bu ayrılığa / Kucaklasın beni İslam diyordu.” Bölük pörçük olmakla bu düşler gerçekleşmeyecektir! Meşhur bir metaforla ifade edecek olursak; “La” süpürgesi ile yol temizlenmeden “İlla” sarayına varılamaz. Vesselam.