Siyer bilinmeden Kur’an ve Sünnet anlaşılmaz zira bu ilim Ayet ve hadislerin hermenötiği ve arka planlarını ortaya koyan jeolojik bir ilimdir. Maalesef siyer ve tarih kitapları hadis kitapları gibi ince bir elekten geçirilmemiş, bundan dolayı da bu konuda pek çok hurafe ve hikâyeden müstağni kalmamıştır. Tarih ve siyer yazıldığı zaman ya sevgi gözüyle ya da nefret gözüyle yazılır. Her ikisi de mübalağalardan ve haksızlıklardan kendini kurtaramaz.  

    Tarihi olgular dışındaki şeyler hakem de olmaz, yargıç da. Binaenaleyh bu konuda ilk döneme ait temel kaynaklara dönülmeli ve bir sonraki döneme ait kaynakların baş belası şişirmelerinden ve yeni dönemlerde kaleme alınmış eserlerin ‘aklına ne eserse yaz’ eğiliminden uzaklaşmalıdır. Tarihi olgulara gücümüz yettiğince en yakın tabloyu çizebilmek için ikisi de gereklidir. Hz. Peygamber’in hayat çizgisi (siyer), taşıdığı olaylarla zengin, anlamları ile göz alıcı ve verileri ile rengârenktir. O’nun hayat çizgisini hakkıyla incelemek ve çözümlemek çabasında olan her araştırıcının bakış açısını alabildiğince genişletmesi ve onun eylemsel, siyasi, askeri, kişisel, kavramsal, ruhsal, reel, gaybi, inançsal ve medeni tüm hayat yönlerine özenle göz gezdirmesi gerekir. 

    Hz. Peygamber (sav)’in siyeri hakkında pek çok kitap yayınlanmıştır. İmam Şafii’nin şehadetiyle; “Siyerin anası İbn İshak”tır. İbn-i Hişam, İbn Sa’d, Taberi, Vakidi, Zehebi A’lemü’n-nübela İbn Kesîr, el-Bidâye, İbn Esir el-Kamil. Hz. Peygamber’in hayatını konu edinen ansiklopedik siyer kitapların en geniş olanı ise Muhammed bin Salih ed-Dimeşki’nin ‘Peygamber (sav) Külliyatı’ olarak Ocak Yayınları tarafından tercüme edilmiş kitabıdır. Genel olarak bu siyer ve tarih kitapları birbirlerinden nakiller yaparak kitaplarını vücuda getirmişlerdir. Türkiye’de müstakil olarak yazılan ve baştan aşağı sadece nakilci mantıkla ve ince bir elekten geçirilmeden, abur cubur ne varsa toplamış olan Mustafa Asım Köksal’dır.   

    Siyere belki ilk olarak yorum getiren ve bir nevi siyerin fıkhını ortaya koyan İbn Kayyım el-Cevzi’nın Zadu’l-mead’ıdır. Bu güzel yapıttan sonra siyer artık yoruma tabi tutulmuş ve bu konuda Türkiye’deki okuyucu ilk olarak Şibli Numani’nin Asr-ı Saadet, Mustafa Sibai’nin Hz. Peygamber’in hayatından dersler ve ibretler olarak tercüme edilen ufacık ama gerçekten istifade edilmesi gereken siyerin fıkhı, sonra bunun bir nevi şerhi olan Said Ramazan el-Buti’nin Fıkhus-siresi ile Muhammed Gazali’nin Fıkhus-siresi, Safiyurrahman Mubarek Furi’nin, Peygamber’imizin Hayatı ve Daveti, Muhammed Sallabi’nin Siyer-i Nebi’si, Munir Gadban’ın, Nebevi hareket metodu ve son yüzyılın asr’ı-saadet uzamanı Muhammed Hamidullah’ın İslam Peygamberi adlı eseri siyasi olarak farklı bir açıyla Türk halkının istifade ettiği siyer kitapları oldu. 

    Bunlar Arapçadan tercüme edilen eserlerdi, Türkiye'de siyeri ince bir elekten geçirerek farklı bir mecraya taşıyan, ‘Siyeri Farklı Okumak’ kitaplarıyla Mehmet Azimli’dir. Batılı yazarların Muhammed (sav) hakkında birçok kitaplar yazılmış ve Türkçemize de kazandırılmıştır. Sağlıklı siyer okumasından sonra bu kitapların da okunmasında yarar görüyoruz. Bunlardan; W. Montgomery Watt’ın, Muhammed’in Mekkesi, Muhammed’in Medinesi, Muhammed Mekke'de, Muhammed Peygamber ve Devlet Adamı, Lesley Hazleton, İlk Müslüman, Karen Armstrong, Hz. Muhammed, Margolıouth, Muhammed ve İslam’ın Yükselişi adlı eserler okunabilir. 

    Wadah Khanfar’ın ‘İlk Bahar’ adlı eseri de okunduktan sonra, Muhammed Zeki (Kurt) Mirzaoğlu’nun, Hz. Muhammed’in Sireti Sosyal ve Siyasal Mesajı adlı kitabı Sebe yayınları tarafından okuyucuya arz edilmiştir. Kitap tamamıyla bidat ve hurafe ve abartılı hikâyelerden temizlenerek sahih hadis kitapları ve siyerin ilk kaynaklarından istifade edilerek hazırlanmış olup sosyal ve siyasal olarak Müslümanlara Hz. Peygamber’in siretinden günümüzde nasıl istifade edilmelidire göre uyarlanmıştır. Siret hakkında yazılan bütün eserler okunup tetkik edilerek ve Batılı yazarların bütün kitapları okunup yanlışları ortaya konularak hazırlanmıştır. Malum Batılı yazarlar bazen çok güzel yorumlar da yaparlar ancak çok ince bir hesapla Müslümanları yanlış mecralara da çekerler. Bütün bu hassasiyetler göz önünde bulundurularak kitap yazılmıştır. 

    Bütün bu bilgileri verdikten sonra esas başlığımızda belirttiğimiz gibi, yalan yanlış kanaatlarını asrın gerektiği gibi hiçbir yoruma tabi tutmadan, sadece nakilci bir edayla bu konuda ehlisünnet borazanlığı yapanların ne kadar zarar verdiklerini konu edinmek istiyorum. Irkçı ve mezhepçi prangalara vurulmuş tarih yaklaşımlarından özgürleşmeliyiz. Kendisini herhangi bir akımla, çevreyle, etnik ya da mezhepsel aidiyetle sınırlandıran entelektüeller özgür olamazlar. Anlamsız kısıtlamalardan özgürleşmeliyiz. Büyük anlamlar, büyük ilkeler, büyük bilgeliklerden uzaklaşıyoruz. 

    Tekdüzelikler her tür üretkenliğe ve çeşitliliğe engel teşkil eder. Tekdüzelikler niteliklerin ortaya çıkmasına izin vermez. Tekdüzelikler her tür yeni seçeneği, farklı seçeneği dışlar. Taklit geleneği, anlama, düşünme, tahkik etme yeteneklerini yok eder. Taklite koşullandırılan bireyler, cemaatler hiçbir biçimde bir ergenlik/yetkinlik durumuna ulaşamazlar. Geçmişin nostaljisini çoğaltarak, paylaşarak, tüketerek İslami hizmet verdiğimizi iddia edemeyiz. Dünyaya, olaylara, tarihe kapalı bir akıl, büyük bir akılsızlığa işaret eder. 

    Namı değer Cübbeli (Ahmed Ünlü)’nün, genç siyerci Mehmet Emin Yıldırım kardeşimize yönelik söylediği ehlisünnet çizgisine aykırı siyer anlatıyor, demesini benimsemediğimizi söylemek isterim. Bu genç kardeşimizin Batman’daki temsili siyer derslerine ben de katılım gösterdim gayet güzel ve gençlerin anlayacağı bir dil ve üslup ile anlatım sağlanıyor. Böyle bir hizmetin önünü kesme gayretleri taassuptan ve ehlisünnet şövalyeliğinden başka bir şey değildir. Ahmed Davutoğlu'nun Din Tahripçileri, kitabı, Hüseyin Hilmi Işık’ın kitapları, Necip Fazıl Kısakürek ve Ahmet Ünlü’nün mantığı ile ehlisünnet savunulacaksa; bu öksüz yapı için ağıtçılar ağıt yaksınlar. Vesselam.