Kürtlere mutemet olacak iki Kürt âlimin ilim, icra ve ulvi düşüncelerinden söz ederim. Zira bu iki Kürt şahsiyetin ilim ve idarecilik sıfatları Kürt milletinin canlı hak reçetesidir, reçeteyi tatbik eden Kürt zafere kavuşacak tersine giden kayıp edecektir. Bu iki âlimden biri Yusuf Aziz oğlu biri de Aziz Sancar. Bu iki Kürt âlim ve lider, Kürt gençlerin mutemedi, rehberi ve peşkeşi durumundadır. Tüm Kürtlerin bu iki liderin izinde yürümeleri, onlar gibi olmaya özen göstermeleri isabettir.

 


Önce Profesör Aziz Sancar’ı beyan ederim…

 


İki sene evvel dünya medyasının odağı haline gelen ilim adamı Aziz Sancar Mardin’e bağlı Savur ilçesindendir. Bu sene Nobel Kimya Ödülü alan ve dünyada nam salıp cumhur reisi Erdoğan tarafından ödüllendirilen Profesör Aziz Sancar, Kürtlerin medarı iftiharı, mutemedi olmuştur. Kürt gençlerin onun izini takip etmeleri yolunda yürümeleri değer sembolüdür.

 


Bir değerimizden daha bahsedelim. Geçenlerde Farkin/Silvan ağalarından Kürt Dr. Yusuf Aziz oğlunun hayatinin bir kesitini yazdım. Faydası olur diye tekrar yazarım:

 


Evet,1962–1963 yılları arasında Sağlık Bakanlığı yapan ve sağlık alanında Türkiye’de ve bahusus Doğu- Güneydoğuda önemli yatırımlara imza atan Dr. Yusuf Azizoğlu’nun Kürtlere verdiği müfit dersten söz edeceğim:

 


Dr. Yusuf Aziz oğlu Silvanlı Aziz oğlu soyundandır. Okudu, doktor oldu ve Sağlık Bakanlığına atandı.

 


Belli bir ailenin evladı ve makamca muteber bir lider sıfatına mazhar olunca çevrenin kanaat önderleri, akil kesimi, Kürt Sorunu için yanına gidiyor, Kürtlerin de meşru haklarına kavuşabilmeleri için istişare ediyorlar. O ise her gelene “çocuklarınızı okutun”  demekle yetiniyordu.

 


Bir vatandaş,”sayın bakan, senden yardım ve proje isteyenlerin tümüne tek cümle ‘çocuklarınızı okutun! demekle yetiniyorsun, başka bir alternatif yok mu?’ diye soruyor. Bakan şöyle cevaplıyor: “ben ağa çoğuyum, benim yüzlerce akrabam olduğu halde siz hepsinden bana çözüm reçetesini bekliyorsunuz, neden? Okuyup âlim ve bakan olduğumdandır.  Eğer hepiniz çocuklarınızı okutup benim gibi ilim seviyeleri yükselirse dünya, bizim meşru isteklerimizi onaylayacak, Kürt sorunu için makul tekliflerimizi kabul edecek, Kürt sorunu diye bir işkâl kalmayacaktır. Ama eğer sizin çocuklarınız cahil kalırsa bize düşman olan milletlere alet olup kavgayı okumaya tercih edecek yol haritasını kayıp edecek ve meşru hakka kavuşmaları muhal olacaktır”.

 


Ben de bir din âlimi sıfatıyla ağanın bu tavsiyesini tamamlamak için dedim ki ilimden önce iman lazımdır, ilim tek başına kâfi değildir. Eğer Kürt milleti cahil kalırsa veya okuyup dine ters olan inanç ve felsefelere saparsa Kürt sorunu kitli kalacak, kürdün insanca yaşama riski kangren olup virüsü vücudun tümüne yayılacak, hiçbir zaman hayat nimetinden müstefit olamayacaktır. Öyle ise ilimle beraber İslam’a uymak da elzemdir. Kürt hem okuyacak hem de dinine sarılacaktır. Meşru hakka kavuşmasının yolu buradandır.

 


Selahaddin-Eyubi, Şeyh Ahmet-i Hani, Mele Mustafa Barzani ve bahusus Bediüzzaman gibi Kürt liderler ilim ve din gücüyle yola çıkıp kürdün meşru hakkını bu çerçevede aramışlardır.

 


Bediüzzaman’ın doğuda bir üniversitenin yapılmasını sultan Reşat’a teklif etmesi ve bu üniversitede dini ilimlerle berber müspet ilimlerin okutulmasını ve Arapça, Türkçe ve Kürtçe üç dillerle tedrisatın yapılmasını tavsiye etmesi bunun bariz örneğidir. İlimle din birlikte bize lazım olduğu için ben kendi divanemde ( Divane Babniri) dedim ki:

 


 كردو تو بخوینڒ خو ژ بن دستا درینڒ

 


 احمدی خانی ژبو ڤی كتڒ ناف جنگو

 


 جوینڒ

 


مبڒ دژمنی دینی خو  سرفراز سر بون بدینڒ

 


“Kürt, oku, cehaletten kendini kurtar. Ahmet’i Hani bununla öne geçti nam saldı, kendi dinine de uy, senin kurtuluşun dine uymakta saklıdır…”

 


Hakka namzet ol.