Sünnet, yol,  tavır, yaşayış modeli, tabiat, şeriat gibi manalara gelir.

 


Peygamber’in (sav) söz, fiil ve takrirlerinin bütününü ifade eden terimdir sünnet.  Yani müslümanların ortak yaşam tarzlarını belirleyen, onları aynı duyguyla birleştirerek tek bir ümmet kılan şey sünnettir.

 


Sünneti yaşayan peygamberin yolunu, manevi şahsiyetini hatırlar ve ihya eder. Yaşamayan da Peygamberi (sav) unutur, unutan da islamdan uzaklaşır, başka nesnelere, adetlere kayar. Sünnet bir cihetiyle İslam medeniyetidir, Medine’nin adı ondan alınmıştır.

 


Hakiki Müslüman peygamberin bütün sünnetlerini yaşayan, en küçük sünnetten feragat etmeyen kişidir.  Ahmet b. Hanbel devrin zalim hükümdarı Me’mun’nun emriyle zincire vuruluyor, hapis ediliyor bir fırsatta hapisten kurtulup eve kapanıyor, üç gün evde saklandıktan sonra çıkıyor. Talebeleri polislerin kendisini aradığını, yakalandığı takdirde idam da edilebileceğini bildirerek evden çıkmamasını tenbih ediyorlar. O ise şu cevabı veriyor: “Peygamber (sav) üç günden fazla mağarada saklanmamıştır. Ben de üç günden fazla saklanmak istemedim.”

 


Evet, sünnetleri saymak meşakkat getirir, bir kısmını yaşamak isteyen peygamber gibi yaşamalı, ne fazla ne eksik. Mesela, peygamber (sav) akşam ve yatsı namazları öncesi hafif ikişer rekât sünnet kılmış, bazen da kılmamıştır; bizim de onun gibi bazen kılmamız ve bazen de terk etmemiz sünnettir. Keza su içerken üç yudumla içmiş bizim de onun gibi içmemiz sünnettir.  Abdest alırken, namaza kalkarken, ağız tadı değişirken, uykudan kalkarken misvak kullanmış bizim de bu şekilde tatbik etmemiz sünnettir. Keza Cuma, bayram ve benzeri toplantılara giderken veya çıkarken gusul yapmış bizim de mislini yapmamız sünnettir.

 


Onun (sav) bazı sünnetleri şahsına hastır, biz yaşayamayız. Mesela o (sav) kendi evinde hiçbir şeyi yarına bırakmazdı, muhtaçlara dağıtırdı, Ebubekir de bunu yapamadı. Hakka namzet ol.