Batmanda sabah uyanan herkesin ilk işi telefona bakıp sosyal medyayı karıştırmaktır. Gece yatarken sosyal medya, sabah sosyal medya.

Kurban bayramına girdik “bayramınız kutlu olsun”

Sonra kapıyı çalan yok…

Eskiden herkes birbirinin yüzünü görürken şimdi sosyal medyadan “kutlu olsun” paylaşımları

Bizce bu bir kültür kaybıdır, gelenek ve güzel adetlerin erozyonudur.

Öte yandan yanlış, yalan bilgilerin dolaştığı sosyal medya…

Kavgası, küskünlüğü, hatta savaşı…

Hepsi avucumuzda…

Bir de beğenilme kompleksleri!

Bayrama gitmez bu eleştiri ama bayramın da tadını bu yeni alışkanlık bozdu gitti…

Tüm bu gelişmelerin ve kolaylaştırıcı etkilerin artışıyla, insan ilişkileri ciddi yaralar almakta. Özellikle günümüzün yaygın olarak kullanılan sosyal paylaşım siteleri sayesinde insanlar sosyalleştiğini düşünürken, aslında asosyalliğe doğru adım atıyorlar, farkında değiller. Gittikleri yerlerden, yanında bulunan kişilere, yedikleri yemeklerden, yaptıkları işlere kadar bir çok şeyi insanlarla paylaşma iç güdüsüyle hareket etmeye başladılar. İstemsiz bir şekilde, güncelledikleri durumların ‘beğen’ilme arzusuyla yanıp tutuştular. Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki; sosyal paylaşım siteleri aslında insanların psikolojisini olumsuz yönde etkiliyor. En iyi bildiğimiz bağımlılık yapan maddelerin başında gelen; sigara, alkol ve uyuşturucu maddelerinin arasına, sosyal paylaşım sitelerine bağımlılık maddesi de ekleniyor haliyle. Yine yapılan araştırmaların sonucunda, internetten uzaklaştırılan insanların, tıpkı alkol, sigara ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapan maddeleri bıraktıklarında vücutlarında meydana gelen tepkileri gösterdikleri gözlemliyorlar. Agresiflik, depresiflik, insanlarla iletişim kuramama vs.

Sosyalleştiğimizi düşünürken, aslında asosyalleşiyoruz. Dikdörtgen ekranın karşısında, oturduğumuz o koltuklarımızda rahatımızı düşünürken, bünyemiz bundan fazlasıyla olumsuz etkileniyor, ama fark edemiyoruz. İnsanlarla iletişimimiz sadece yazıdan ibaret olmaya başlıyor. Konuşma adına gösterdiğimiz çaba, devede kulak kalıyor. İnsanlar yüzyüze konuşmaya hasret kalıyoruz. Ve ne vakit insanlarla karşı karşıya gelsek, konuşamamaktan yakınıyoruz Çünkü hayatlarımız sadece internetten, sosyal ağlardan ibaretleşiyor. Önce hâl hatır faslıyla başlayıp ardından bir iki çeşit farklı konulardan bahseder olsak da, konular yine dönüp dolaşıp, aynı noktaya geliyor. Karşımızdakinin sosyal paylaşım sitelerindeki aktivitelerinden, gittiği yerlerden, yazdığı sözlerden paylaştığı videolara kadar didik didik konuşuluyor. Bu da yetmezmiş gibi, sanal dedikodular da birbirini takip ediyor. Beğendiği, hoşlandığı kişiyi gösterip, yazdıklarından ve yaptıklarından açıyorlar sohbetleri. Kısaca sohbetler bozuluyor, muhabbetler koyulaşmak yerine, açıklaşıyor, sıradanlaşıyor.

İnsanlar sosyalleşmekten uzaklaştıkça, uzaklaşıyor, ama kimse fark etmiyor. Herkes birbirini uyarıyor ama dönüp de aynaya bakmıyor. Herkes dünyayı, sanal alemden kurtarıyor gerçek dünyadan koptukça kopuyor. Canı bile yansa, acısını önce sanal alemde paylaşıyor. Duygular köreliyor, duygular can çekişiyor.