Geçtiğimiz Pazar günü yani 16 Ekim günü Birleşmiş Miletler gıda ve Tarım Örgütü ( FAO) nun kuruluş günü idir. FAO onun kuruluş günü olan 16 Ekim her yıl “ Dünya Gıda Günü” olarak kutlanmaktadır. Her yıl Belirlenen Bir tema ile Çerçevesinde yapılan etkinliklerde Açlık ile mücadele, yetersiz beslenme, adil paylaşım, gıda üretimi, ve gıda güvenliğine ilişkin konular gündeme getirilerek doğru gıda ve tarım politikalarına dikkat çekilmek istenmektedir. Fao’nun 2020 YILI Teması “ Kimseyi Geride Bırakma “ vurgusudur. Daha iyi bir dünya inşa etmek için yapılanlara karşın ne yazık ki, birçok insan geride bırakılmıştır. Ve bu geride bırakılan insanlar yoksulluk içinde, açlık ile mücadele etmektedirler. Yıllardır açlık ile mücadelede başarılı olamayan kimi ülke insanları, günümüzde tarımsal sorunlarını çözmüş, nispeten gıda güvenliğini sağlamış olan “gelişmiş batı”nın kapısına dayanıp büyük mülteci sorunu olarak karşılarına dikilmiştir.
Dünyada henüz üstesinden gelinemeyen yeni paylaşım savaşları, salgın hastalıklar ve insan eliyle yaratılan iklim değişikliği gibi sonuçta hepsi de maalesef insan kaynaklı olan olağanüstü koşullar sürecinde; gıda egemenliği, gıda güvencesi ve gıda güvenliği sorunları üzerinde çok durulmakta ancak ne yazık ki, dünyadaki büyük pasta paylaşımlarının gölgesinde kalan sorunlar sürdürülebilir ve kalıcı çözümlere ulaşılamamaktadır.
Bütün dünyadaki insanları Sağlıklı gıdaya ulaşmasını dileyerek, Tarımsal üretimdeki sorunlar ve güvenli gıdaya ulaşma hususunda var olan sorunlara aşağıdaki şekilde değinelim. İlkbahar- Yaz sezonun başlaması ile birlikte Ülkemizde tarım sektöründe üreticileri bir heyecan sarmaktadır. Çünkü İlkbahar- yaz sezonunun başlaması ilebirlikteMayıs sonu, Haziran aylarının başı itibarı ile Başta Çukurova olmak üzere tarımda hasat dönemi başlar,çiftçiyi bir heyecan sarar, bir yıl boyunca bin bir emek verdiği , bin bir emekle ürettiği hasadını beklediği ürününün, alın teri olan emeğinin karşılığını alma dönemibaşlamıştır. Çukurova’dan başlayan ,Güneydoğu ana dolu ve Orta Anadoluda devameden hububat hasadından sonra Güney bölgelerimizde Mısır hasadı ve Pamuk hasadı ile birlikte 2022 yılı için tarımsal üretim son noktasına ulaşmıştır. Tarımsal üretim yapmak son derecekutsal bir uğraştır, mahsul üretmek, umudu, bereketi, sevinci, mutluluğu herzaman beraberinde getirmiştir.
Hasat dönemlerinin başlaması, hasadın bitmesi, ürüne dönüşen bitkisel üretiminin ürünlerinin satılması ile birlikte ilgili ve yetkili yerlerden de açıklamalar gelmeye başlamıştır, sezon başında ürün fiyatları açıklanmış, ürün fiyatları ilk etapta kulağa çok hoş gelmiş herkesi sevindirmiştir.
Bu dönemlerde her nedense her kes çiftçinin yanındadır, herkes çiftçiyi hatırlamaktadır, çiftçinin Milletin efendisi olduğunu herkes söylemektedir, bayram havasında güzel açıklamalar gelmeye başlamakta, ta ki çiftçi yeni üretim sezonu için girdileri temin etmeye başladığı Eylül -Ekim ayına kadar bu böyle devam eder.
Bu dönemde her nedense temel girdiler olan Gübre, Mazot, tohum ve zirai ilaç gibi , tarımsal üretimin yegane masraf unsurlarını oluşturan kalemler kediliğinden düğmeye basılmış gibi bir bir yükselmeye başlamaktadır. Bu nasıl bir tarım politikasıdır bilen varmı, şahsen ben bilmiyorum. Ve bu yılardır böyle süre gelmiştir. Bu güne kadar buna dur diyende olmamıştır.
Ürün satış birim fiyatları nerde ise %150-200 kadar artırılmıştır. Ama netice yine çiftçinin sevinci kursağında kalmıştır, neden çünkü Kiracı olan çiftçiler pahalı arazi kiraları karşısında, pahalı akar yakıt fiyatları karşısında, pahalı gübre ve tohum fiyatları karşısında sevincini yaşamadan şaşkın şaşkın kala kalmıştır. Arazisini ekse bir türlü ekmese bir türlü, çünkü çiftçi önünü görememektedir.
Çiftçi üretimini yaparken alın terinin karşılığını almak için Kadimtopraklarda , tarihten gelen kültürel mirası ile yoğrulmuşgeleneksel tarım ile birlikte modern tarım ilede üretim yapmaya çalışmaktadır, tarımsal üretimde tarihten gelen bir usul ile tarlada ekmeği ile bilirlikte katığını yerken mutludur. Çünkü üretmek onu mutlu etmektedir, çünkü üretmeyi sevmektedir , her koşulda bütün zor şartlarda üretmekten geri durmamaktadır, üretmekten her türlü zorluğa karşı korkmamakta geri durmamaktadır, çünkü üretmeyi kendine bir borç bilmektedir, çünkü toprağa aşıktır çiftçi. Üretirken çok emek sarf etmektedir, Çok ter dökmektedir çok yorulmaktadır, bunun karşılığında tek isteği emeğinin karşılığını hakkı ile almak istemektedir. Peki bu her zaman mümkün oluyormu, hayır! nerde ise hiçbir zaman mümkün olmuyor, çünkü bütün Dünyada en zahmetli üretimi yapansektör , en temel üretimi yapan sektör tarım sektörü ve tarımın ustası çiftçidir.
Tarımsal üretimin bu kadar zor ve meşakkatli olmasının yanında çiftçiyi dahada zorlayan ekstradan güçlüklerde vardır. Çünkü çiftçi aynı zamanda doğa koşuları lede mücadele etmek zorunda kalmaktadır, istenmeyen meteorolojik olaylardan ötürü nerde ise çiftçi ( kuraklık, zararlı mücadelesi, hastalıklar vs..)3-4 yılda bir ürünün tamamına yakınını kaybedebilmektedir. Yıllardırişlenen , üreten, topraklarda artık yorulmuştur, artık verim verme noktasında yetersiz kalmaktadır. Çiftçi bu yorgun topraktan daha fazla üretim sağlayabilmek için çeşitli tarımsal girdileri kullanmaya yönelmektedir.
Nedir bu girdiler bu girdiler en temel ve en pahalı olanın başında birim alandan daha fazla ürün elde edebilmek ve kar marjını artırmak için çiftçinin kullandığı gübredir, akar yakıttır, tohum bedeli ve zirai ilaçlardır, son bir iki sene içerisinde nerde ise bu girdilerde kimilerinde5-6 kat fiyat arışları olmuştur ve bu nedenle çiftçi üretim yapamama durumuna gelmiştir.
Bu durumda çiftçinin geliri-giderini karşılayamamakta emeğinin karşılığını alamamaktadır.
Girdilerin pahalı olması üretimin pahalı olmasına ve gıdanın bize ulaşmasının pahalı olmasına neden olmaktadır.
Şöyle bir örnek vermek gerekirse en basitinde tükettiğimiz domates eden pahalıdır;
Üretiminde dünya üçüncüsü olduğumuz domatesten yola çıkalım. Çiftçi üretiyor, hal komisyoncusuna satıyor. Komisyoncu yüzde 8 komisyon bedeli, vergiler ve hal rüsumu ödeyerek domatesi, tüccara, markete, ihracat yapacak firmaya satıyor. Alan, domatesi boyuna göre alıyor, ezik-çürük ayıklanıyor, ambalajlanıyor ve tüketim için yola çıkıyor. İşletme gideri, paket maliyeti, kâr derken, ürünün fiyatına en az yüzde 40 bir ekleme yapılıyor. Taşıma parası, halde indirme parası, yolda kaybedilen ürün maliyeti de fiyata ekleniyor. Burada yeniden vergi, kâr işleminin ardından domates pazara, markete gittiğinde bir daha üzerine kâr ekleniyor ve fiyat tarladaki fiyatın 4-5 katı oluyor. Yani tarladaki ürünlerin ucuz olup, markete yüksek fiyatla satılmasının sebebi bu işte, markete gelinceye kadar nerede ise elli adet masraf işlemi görüyor. Bu yolu kısaltmak gerekiyor, gelişmiş ülkeler yada bunu çözmüş ülkelere nasıl çözmüşse bizde öyle çözelim.
Gelişmiş Ülkelerden mesela Hollanda bu aracılar sistemini kooperatifler vasıtası le çözmüş, AB içerisinde 22 bin tarım kooperatifi yaklaşık olarak 400 milyar euro ‘luk bir ciroya sahiptir. Kooperatifler üretimiçin çiftçiye, teknik destek, Maddi destek sağlamaktan, ürünü kendi tesisinde işlemeye kadar çok sayıda avantaj sağlayarak çiftçiye destek olmaktadır. İşte bu şekilde modeller üzerinde durmak ve geliştirmek gerekmektedir.
Yani yukarıdaki örekte görüldüğü gibi bu işe kafa yorup politika oluşturmakla alakalı olarak bu sorunların çözülebileceği görülmektedir.
Daha ucuz girdiye ulaşabilmek için hiçbir market rafındaki ürünün fiyatının düşürülmesine gerek yoktur. İşin mutfağına inip, Şayet daha ucuz ve daha güvenli gıdaya ulaşılmak isteniyorsa bu girdilerin fiyatlarını düşürülmesi sağlanmalıdır. Bu girdilerin fiyatların düşürülmesi durumunda değil biriki markette, değil zincirmarketlerde mahale bakkallarındabile fiyatlar kendiliğinden düşecektir.
Demem o ki Türkiye Var olan Tarımsal üretim dinamiklerini ( arazi , iklim, mevsim, teknik elemanlar olan ziraat mühendisleri, veteriner hekimler vs..), tarımsal potansiyelini bir bütün olarak ortaya çıkarıp, üretimde artışa geçerek,tarımsal girdilerdüşürülerek, bütün gıdaların fiyatları kendiliğinden düşecektir.
Yani üretimi gerçekleştiren çiftçi yeterince desteklendiğinde , nasıl daha ucuz üretim yapılacağı yolu tespit edildiğinde, market raflarındaki ürünlerde fiyatlar kediliğinden düşecektir. Yoksa bu gidişle pahalı gıda tüketme zorunluluğu devam edecektir.
Yaz sezonun bitmesi ile birlikte yavaş yavaş çiftçi artık ekim hazırlıkların başlayacaktır, çiftçinin buruk bir ekiliş yapılması istenmiyorsa,çiftçinin mutlu ve heyecanlı, yüzü güleç bir şekilde bayram havasında tarlaya girmesi isteniyorsa çiftçi memnun edilmeli, çiftçiye heyecan vermek gerekirki çiftçi toprağa ayağı ile tam olarak basarak girebilsin tarlaya, daha ucuz bir gıda için, daha güvenli bir gıda için, daha fazla üretim yapabilsin.
Bunlar olduğu taktirde Çiftçimize o zaman Ekiliş Döneminde, tarlada ekim bayramı ve hasat Döneminde, Hasat bayramı havasında tarımsal üretim yapsın.