Türkiye’nin kaderini değiştirecek seçime tamı tamına 26 gün kaldı. Herkes kendi seviyesine ve inancına göre vekillerini seçecektir. Seçmenler yarını düşünerek ve kısa vadeli hesaplar yerine, oy’unun mesuliyetini hesaba katarak seçimde bulunmaları hem dini hem de vatandaşlık hakkıdır. Bir dostum bana siyasetin dinle ne alakası vardır? demişti. Kendisine; “O zaman dinsiz siyaset olur” demiştim. Kimsenin kendisini aldatmasına gerek yoktur. Oy vermek bir vekâlet olayıdır ki, seçmenin kendisi adına tasarruflarda bulunması için vekil seçmesidir. İnsanın siyasal konularda, aralarında seçtikleri en inançlı, en ahlaklı, en erdemli, en bilgili ve en ileri görüşlü birisini kendilerine idareci seçerek, hareket edecekleri anlamını çıkarmak mümkündür.

Oy vermek yönetici ile toplum arasında varılan ve karşılıklı rızaya dayalı bir sözleşmedir. Bu gerçek bir akit olup, gayesi de yöneticiye en yüksek otoriteyi vermektir. Oy veren, bu seçimini, ancak yöneten iktidarı hak etme şartlarını kaybettiği takdirde bozabilir. Oy verme, başka dillerde bazen “egemenliği kabul etme” ya da “bağlılık” olarak çevrilir” oy verme hak veya batılda idarecilere tabi olmakla olur” oy veren kimse sanki benim işime ve toplumla alakalı hususlara bakmayı sana havale ettim, bu gibi şeylerde katiyen seninle çekişmeyeceğim, hoşlansam da hoşlanmasam da emirlerine itaat edeceğim demiştir.

Oy kullanmak, kişinin hür ve özgür olmasının simgesidir. Oy kullanmak adam olmanın ve kendi yöneticisini kendi iradesi ile tayin etme yetkisidir. Zira oy kullanmakla kötüye veya iyiye karar kılma salahiyetini elde etmiştir. Bundan dolayı kişinin sonradan şikâyet etme gibi bir mazereti olamaz. Oy kullanmak çok büyük vebale sebep olacağı gibi pek büyük sevaba da nail olma sebebidir. Kişinin, bütün bunları hesaba katarak oyunu kullanması gerekir. Gayesi, içinde hiçbir korku, kişisel çıkar ve taraf tutma bulunmaksızın Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır.

Siyasi partilere verilecek oyla siyasiler kötülüğü de iyiliği de işleyebilirler ve bu yolla ifsad da iyilik de daha çok yapılacağından dolayı kişi kendi oyunun bilincinde olması gerekir. Kim yetersiz ve haini seçerse; o da yalancı ve hain olur. Oy kullansak da kullanmasak da fark etmez, iddiasıyla birçok insanımız seçime katılmamakta ve böylece siyasi hezimet meydana gelmektedir. Ehil olmayanı seçmek ve daha layık olanı varken tarafsız kalıp, ehilin seçilmesine engel olmak müslümanlara hıyanet etmektir. Kadın ve erkeklerin toptan seçime iştirak etmeleri ve oy kullanmaları dini bir vazifedir. Oy kullanmak bir emanettir, emaneti ehil adaylara vermek gerekir. oy kullanacaklar emanetini vermeden önce dikkat etmelidir. Bir de oy kullanırken menfaat hırsı ve akrabalık duygularıyla hareket etmemelidir.

Oyunu kötüye kullanan, kötülüğü kendi eliyle almış, kendi iradesiyle kendisine kötü vekil seçmiştir. Sadece kendisine değil; insanların da başına bela etmiştir. “Başınıza gelecek her felaket; kendi ellerinizle yapıp ettiklerinizden bir ürün olacaktır.” Bir kavim, geçici isteklere göre değil, karakterinin gerektirdiği gibi idare olunur. Kavimlerin kaderini hükümetler değil, kendi karakterleri belirler. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Kişinin yapacağı günah ve hatanın ne sonuçlar doğuracağını iyi hesaplamasi gerekir. Başkalarının günahları dolayısıyla musibetler de gelebilir. Sonra size öğle bir zillet musallat edilir ki dininize dönünceye kadar onu üzerinizden atamazsınız. Yaşadığın zamanın hoşuna gitmeyen yönleri senin amelinin bozukluğundan ileri gelir. Toplum, oyunu rastgele veya çıkarları istikametinde kullanıp, sonra da suçu başkalarına yükleme kolaycılığına gidemez. Oy ile yapılan yanlış tercihler yaşayanlar bir yana, doğacak çocukları bile etkiler. Malcolm X “İster kurşun atıyor olunuz, ister oy atıyor olunuz hedefini iyi seçmelisiniz” derdi. Oy; seçmenin seçeceği grubun siyasi düşüncesini paylaşarak hem kendi hem de toplumun geleceğine karar vermesi demektir. Oy, kötüye kullanılırsa; güzeli (haklıyı) ağlatır; kötüyü (zalimi) söyletir. Kötü siyasetçiler; kötü kullanılan oyların ürünleridir.

Oy kullanmak; imtihanın bir parçasıdır seçmen, ya iyiyi seçecektir ki; iyiliklerine veya kötüyü seçecektir ki; kötülüklerine ortak olur. Seçmen zalime destek olduğu için azapta da ortaktırlar. Çünkü daha önce “sakın zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur” diye uyarılmışlardı. Hür iradesiyle oy verilerek seçilen vekiller, müvekkiller adına iş yaparlar. Bir oy deyip geçme! Bir oy sayesinde bir kötü iktidar olur, yaratana, yaratılana ve milletin emanetine ihanet eder, kötü işler yapar veya yaptırır yahut sebep olur, mazlumun, mağdurun, dulun, yetimin gözyaşı akar, zayıflar köle muamelesi görür, fuhuş artar, haksızlık ve zulüm kara bulut gibi çöker toplumun üzerine. Bundan doğacak her vebalde zalime oyu ile destek olanların da payı vardır. Geç kalan pişmanlık, idamdan sonra akla gelen adalet gibidir.

Zilletin en kötüsü; kötüyü ve kötülüğü insanın kendi eliyle tercih etmesidir. Nuh’un karısı ve oğlu kötüyü ve kötülerle beraber olmayı kendi iradeleriyle tercih ettiği ve hayat rolünü kötüye oynadığı için insanlık değerleri dibe vurdu. Hâlbuki iyilerle beraber olduğu için Ashab-ı Kehf’in köpeği, Kuran’da anılma şerefini elde etti. Toplumun emanetini üstlenen siyasi kadro, toplumun yürüyen ayağı, konuşan dili, gören gözü, düşünen beyni ve iş yapan elidir. Bu nedenle oy emanetini iyiye kullanmak en önemli sorumluluktur. Kötülükten kötülük doğar. Gökten yağmur yerine hayat suyu yağsa; söğütte elma olmaz, çorak toprağa tohum atılmaz. Oyunu yanlış kullanan oyuna gelir, rövanş almak için ızdırap dolu yıllar geçer. Allah için başkasının dünyası için ahiretimizi heba etmeyelim. Allah’a emanet olunun.