1990’lı yıllara kadar herkesin birbirini tanıdığı, yavaş yavaş 3-4-5 katlı evlerin yapıldığı, 5 vitesli toros marka araçların tek-tük geldiği Batman, yeni il olmanın avantajıyla büyüme trendini yakalamıştı. Ama bu büyüme bölgedeki çatışmalar ve kentteki faili meçhul cinayetler, adam kaçırmalar ve olaylar yüzünden hızını kaybetti. Büyüme yavaş ilerlerken insanlarda müthiş bir korku ve tedirginlik baş göstermişti. Bunca karanlık olaylara rağmen Batman yine de büyüyordu. İnsanlar ‘öldürülme’ korkusuna rağmen Batmanda bir şeyler yapmanın heyecanı içindeydi. Nasıl olsa Batman yeni bir il ve TPAO’suyla her geçen gün gelişen bir şehirdi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde binlerce köy boşalmış, insanlar varını yoğunu bırakıp Batmana göç etmişti. Çoğunuz hatırlarsınız,

 Kenar semtlerde naylon çadırlar altında kalan aileler, briketleri üst üste koyarak tek odalı bir yaşam yeri yapan aileler vardı. Hepsi eşyalarını ve hayvanların geride bırakmış, hiç gelmedikleri bir kente artık kalıcı olarak gelmişlerdi. Nüfus hızla çoğaldı, göç dalgası ile Batman daha da büyüyordu. Ama bu büyüme sosyal, ekonomik ve bir çok alanda sıkıntı getiriyordu. Ama yine de insanlar Batmana alışıyor, Batmanda bu insanları kendisine hızlıca benzetiyordu. Böylece 1990’dan 2000 yılına kadar göç durmadı ve devam etti. Yıllar birbirini kovalarken ‘milenyum çağı’ denilen 2000’li yıllar geldi –çattı. Yeni evler, yeni mahalleler, apartmanlar Batmanın büyümesine bir işaretti. Her ne kadar o zamanda da işsizlik olsa bile büyüme sürüyordu. Faili meçhul cinayetler, adam kaçırmalar, olaylar azalmış, insanlar eski yaralarına merhem süremeye başlamışlardı. Bir düşünün, bunca olaya rağmen Batman büyüdüyse eğer bu olaylar olmasaydı acaba şimdi hangi durumda olacaktı.