Malum olduğuna göre asrımızda milletvekili idare şeklini belirtmek için seçilme yarışına giriyor, genel ve yerel seçimler yaklaşınca adaylar, davet edilmedikleri halde ihtirasla erkenden taleplerini merkeze takdim etmeye çalışıyorlar. Vekilin yöneticilik vasfı esas şart iken birçokların soy, sosyoloji, ideoloji cihetleri öne alınıyor. Bundan ötürü ekser adaylarda şahsi kâr, makam, ihtiras, aşırı istek ve ihlâssızlık hâkimdir, maalesef.
Bu tersliklerin tümü beşeri yasalara göredir, İslam hukukuna göre hırsla talip olan kişi seçilemez, atanamaz, ancak layık olup talip olmayan seçilir.
Evet, Peygamberin (S.A.V.) en sevdiği Ebu Musa El-EŞari’nin iki amcaoğlu Peygamber (sav)’den birer liderlik isterler. Peygamber (sav) ise şu cevapla isteklerini ret eder:
“Biz liderlik makamını talep edenlere değil, layık olanlara veririz”
Keza Ebuzer El-Ğifari bir liderlik arzusunda olduğunu Resulullah’a (sav) iletirken Resulullah (sav), şu cevabi verir: “ أنك ضعیف و انھا امانة و انھا یوم القیامة خزی و ندامة إلا من أخذھا بحقھا و أدی الذی علیڒ فیھا"”
“ sen zayıf mukavemetli bir insansın, liderlik ise bir emanettir ve o, kıyamet günü zillet ve pişmanlıktır, illa liderlik hakkını verebilen hariç. Ancak O, seçilir”
Bilindiği gibi Diyarbakır doğumlu asıl Kürt asıllı ünlü âlim Molla Gürâni, Sultan Fatihin hocası idi. İstanbul fethinde fatihin meşveret meclisinde bulunurdu, Fatih’i peygamberin işaretiyle teşvik ederek fethin kendisine nasip olacağını müjdelerdi. Sultan ikinci sefer tahta oturunca onu vezir yapmak istedi, fakat şu şekildi cevap vererek kabul etmedi: “eğer ben vezirliği yakın dostlarından alırsam onların sana olan muhabbet ve bağlılıkları azalabilir, benim ise azalmaz. Onun için ben şimdilik vezirlik yerine KAZASKER veya kadi olmakla iktifa ederim…”
Vezirliği kabul etmeyen Gürani, hep ilimle meşgul olurdu, aruz ilmine dair kaleme aldığı ve Fâtih Sultan Mehmet’e ithaf ettiği 600 beyitlik eş-Şâfiye Fi’l-Arûż ve’l-ķāfiye adında değerli Arapça bir kasidesi vardır. (TSMK, III. Ahmed, nr. 1691).
İŞTE LİDERİN ŞARTLARI:
1. Birinci şart tüm insanların dinî düşüncelerine saygılı olmak. Dine Saygılı olmayan seçilemez.
2. Her konuda adaletli olmak.
3. Asayiş ve emniyeti sağlayabilmek.
4. Suçluların cezalarını infaz ettirebilmek.
5. Sosyal ihtiyaçları temin edebilmek, kalkınma projesini hayata geçirebilmek.
6. İslam’ın kutsiyetine dokunanlara karşı cihat yapabilmek.
7. Hazineye ait malları yememek, başkasına yedirmemek ve adaletli bir şekilde taksim edebilmek.
8. Siyasi cihetinin güçlü olması.
9. hak sahibi olmayanı değil, hak sahibi olanı göreve atayabilmek.
10. Manayı maddeden üstün görmek, maddeye esir olmamak. (seçmen de bu şarta tabidir)
11. Halkın yararını öne almak, şahsi yararı öne almamak (seçmen de bu şarta tabidir).
12. Cesur ve dirayetli olmak.
13. Kibirli ve kinci olmamak.
14. Şefkatli olmak.
15. Kıyamet günü hesap verme inancına sahip olmak ( seçmen de bu şarta tabidir).
16. Milletin dini ve dünyevi yararını hedef edinmek, ırk ve ideolojiden uzak olmak, (seçmen de bu şarta tabidir)
Bu evsaf ve kabiliyette olmayanlara liderlik, seçmenlik az fayda, çok zarar getirir.
Bediüzzaman (k) “ و السیاسة اعوذ باللڒ من الشیطان“ şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” diyerek bu şartları taşımayan adayların kâr yerine zarar getireceklerini ifade eder.
“Tüm adaylar ve seçmenlerin kendilerine ait şartları kalplarında ve ceplerinde taşımalarını tavsiye ederim:
Liderin bir şartı da milletin itimadını kazanmaktır, milletin itimadını kazanmayan talip olmamalıdır, kerhen seçilse de milletin itimadına mazhar olmadığı için tam faydalı olması muhal.
Fıkra!
Vekillerin arabası propaganda seyrinde bir köyün yanında devriliyor, Köylü hepsini gömüyor. Doktor köylüye soruyor, bunlardan canlı kalan yok muydu? Köylü, “vallahı doktor bey, bazıları konuşuyor, canlı görünüyordu, ama onlara inanmadık hepsini gömdük” der.
Hakka namzet ol.