İKİ İNSAN MOTİFİ

İnsan iki çeşittir; Tefekkür eden ve gafil olan…

Mütefekkirin gerek insanî mertebesi ve gerek inanç ciheti sağlamdır. O, delil aramadan güneşi bildiği gibi Allah'ı da bilir iyiliği de bilir çirkini de bilir ve bu kapsamlı bilgi çerçevesinde geçici dünya hayatı da yaşar, ebedi hayatını da kazanır. Yani dünya hayatını kazanmak için çaba sarf eder, fakat materyalist inancıyla değil, belki iman bereketiyle dünyaya ve ahirete bakar, dünyayı da kazanır ve helalini yaşar, yaşatır ve hakka mazhar olur. Gafil olan insan ise bu meziyetlerin tümünden mahrumdur. Zira O hakkı aramıyor, dünyayı da materyalizm felsefesiyle kazanmaya çalışıyor.

 İki mütefekkir hayatından bu meseleyi anlayalım: Biri Tabiinlerden Ebu Hanife, biri de sahabeden Selman Farisi.

Evet, büyük müctehid Ebu Hanife, zamanın en zenginlerinden biriydi, seviyesinde bir zengin ona şu soruyu sorar: üstat, ben de senin gibi zenginim, benim servetim, ticaret develerim seninkinden fazla ama ben senin gibi müstakim olamıyorum,  ilme, hakka ve Allah'a senin gibi odaklanamıyorum. Bunun sırrı nededir? Cevap: itiraf ettiğin gibi ben asrımın zenginlerindenim, malımı, develerimi senin gibi severim amma develeri kalbime değil, ahıra bırakıyorum, onlardan elde ettiğim serveti topluma, muhtaçlara ekseriyet medreseye, ilim erbabına harcıyorum, kalbimi de Allah'a tahliye ediyorum. Sen ise maddeciler gibi develeri ahire değil kalbine gömüyorsun, onlardan aldığın menfaati kendi şahsına tahsis ediyor, ilme ve muhtaçlara ihsan etmiyorsun, onun için hakkın, ilmin şahsiyeti senin kalbinde yer bulamıyor.

 Selman Farisi de şöyle der: “Azrail’in takibinde olan insanın bu geçici maddeye aşırı bağlanmasına şaşarım.” Evet, Selman imam Ömer tarafından Medain şehrine vali kılınmıştı; vali olduğu halde evi yoktu, elbiseden tek bir abası vardı. Bir sefer bulunduğu mahalleye yangın düşüyor, her kes malını kurtarmaya çalışırken Selman ibriğini, seccadesini ve kuranı alıp çıkıyor ve şöyle mırıldanıyor. Ahrette de böyle olacak her kes bağlı olduğu maddenin hesabını verecek.

Evet, Selman dünyadan kopuk değildi vali olduğu süre içinde gereken hizmeti de yapardı, vali olduğu Medain Şehrini kalkındırdığı gibi halkın memnuniyetini de kazanmış olurdu. Medine etrafına yapılan hendek onun tavsiyesiyle olmuştu, hendek projesini çizdi ve proje Rasulüllah (S.A.V.)tarafından kabul edildi, tasvibine mazhar oldu ve bu hendekle Medine düşmanın istilasından muhafaza edildi. Hulasa Selman milletin menfaati için çalışırdı, dünyalarını tezin ederdi, fakat Materyalizm inancıyla değil iman ahlakıyla yapardı. O da develeri kalbime değil ahıra bırakırdı kalbini de Allah’a tahsis ederdi.

Tefekkür eden gerçeği kavrar.

Bereket tenceresi ateşsiz kaynar

Faydalı olur, hak denize dalar.

Cevherleri bulur, durmadan akar. Hakka namzet ol.