Yaşadığımız “Asrın depremi”nden sonra gündeme her depremde olduğu gibi yıkılan evlerin müteahhitleri geldi ve yakalananlar çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Daha önceki depremlerde de bunu görmüştük. Müteahhitler yakalanıyor ve tutuklanıp cezaevine konuluyorlar.
Aslında Devletimizin derhal yeni bir kanun çıkararak “müteahhit ihmali veya hırsızlığı”na son veren maddeleri hayata geçirmelidir. Müteahhitlerin, inşaat yaparken malzemeden çaldıkları iddiası on yıllardır var. Gerçekten çalıyorlar mı, çalmıyorlar mı bilinmez ama her depremde akla ilk gelen müteahhitler oluyor ve onlar yakalanıp tutuklanıyor.
Suçları sabitse ve gerçekten malzemeden çalıp insanların ölümüne sebep olmuşlarsa elbette tutuklanacaklardır. Ancak burada bir zincir sorumluluğu var ve bu zincirde bulunanların çoğu şimdiye kadar gündeme gelmediler.
Bu depremden ders çıkararak bir daha binlerce insanımızı kaybetmememiz için yapılması gereken sorumlu kişi sayısını arttırmak ve böyle bir durumda hepsini yargılamak. Hepimiz biliyoruz ki; yapılacak bir inşaat için zemin etüdü gerekir. İlk olarak bu etüdü yapacak Jeoloji mühendisinin raporuna bakılmalı, bir ihmali varsa onun hakkında dava açılmalı.
Sonrasında ruhsatı veren Belediyenin ilgili birimlerindeki yetkililer, inşaatın kurallara göre yapılması için sorumluluk alarak denetimlerini arttırmalı ve Belediyenin İmar Müdürlükleri de gerekiyorsa inşaat aşamasında sıklıkla inşaatlara ekip göndererek denetimler yapmalı.
Yapı Denetim Firmaları da tesbihin imamesi gibidirler. Aslında sorumluluğun çoğu bu kuruluşlara aittir. Örneğin Araç muayene istasyonlarında nasıl ki görevli kontrollerini yaptığı sırada bir eksiklik gördüğünde araç sahibini bu eksikliği gidermesi için tamire gönderiyorsa Yapı Denetim firmaları da demirinden çimentosuna kadar her şeyin eksiksiz yapıldığını gördükten sonra imza atmalı, aksi halde hiçbir şekilde müteahhide bağlı olmadan kuralları uygulamalılar.
Bunlar şimdiye kadar yapılmadı mı?
Bilemiyoruz ki.
Eğer yapılsaydı muhtemelen 10 şehrimizde on binlerce insanımız hayatını kaybetmezdi. Bizler, böyle durumlarda ilk olarak müteahhitleri suçlar, gerisini ise görmezlikten geliriz. Bu başta belirttiğimiz gibi zincir işidir. Bu zincirin içinde olanlar müteahhitler kadar sorumludurlar.
Fakat biliyoruz ki; her deprem sonrasında olduğu gibi açıklamalar yapılıp demeçler verilecek, birkaç müteahhit tutuklanacak, konu soğumaya başladıktan sonra da her şey eskisi gibi devam edip gidecek.
Artık gözlerimizi açıp gerçekleri görmenin zamanı gelmiştir. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir deprem yaşayan ülkemizde yapıları kontrol altına alıp kurallara göre inşa etmeliyiz. Özellikle belli şehirlerdeki fay hatlarını göze alarak buralara fazla kat verilmemeli ve yatay mimari teşvik edilerek yapılacak Jeolojik ve sismik çalışmalarından sonra yeni yerlerin inşasına başlanmalıdır.
Yaşadıklarımızdan artık ders çıkarmalı ve kesin olarak yasalar koyup bu acının bir daha yaşanmaması için yetkili herkes görevini yapmalıdır. Müteahhitler suçluysa elbette yakalanıp hakim önüne çıkarılmalılar.
Ama onlar kadar bir yapının inşasında sorumlu olanlar da yargılanmalı ve onlar da hesap vermeliler. Hatta daha ileriye giderek teknik olarak belirlenmiş demir-çimento miktarı, olası bir depreme karşı yüzde 20-25 oranında arttırılmalı ve deprem endişesi ortadan kaldırılmalıdır.
İçimiz yanıyor, ölenlerin sayısını duydukça, enkaz altında yaşanan dramları izledikçe kan ağlıyoruz. Dileriz ki, bundan böyle depremlerde can kaybı en aza iner ve devletimiz, en kısa zamanda riskli şehirlerde inşaat seferberliği başlatarak sıkıntılı olan binaları yıktırıp yerlerine yenilerini yapar.
Bu depremin İstanbulda yaşanmış olabileceğini düşünmek bile istemiyorum, çünkü ölü sayımız belki de milyonları bulacaktı. Onun için derhal yeni bir sistemle ve yasalarla ölümlerin önüne geçecek tedbirleri almalıyız. Aksi halde altı ay sonra bugün yaşadıklarımızı unutup yeni bir depreme kadar her şeyi unutacak ve başka bir depremde yeniden “vah, vah” deyip kendimizi ve insanlarımızı kandırmış olacağız.