Erdoğan’ın kaybetmesi için, Emperyalist güçler devreye girdi, siyaset mühendislikleri yapılıp, paralar akıtıldı yetmedi, ittifaklarla alt alta getirdiler, üst üste getirdiler, yan yana getirdiler yetmedi, inançlı insanların kimilerinin kinlerinin onları adaletten sapanları imdada çağırdılar yine yetmedi, 2023’e kadar ferasetli milletin, sağduyusu ve İslami hamiyeti ağır bastı, durmak yok yola devam dedi. Yüzde 52,5’le Erdoğan’ı Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı seçti. Cumhur ittifakı Türkiye geneli yüzde 53,6 ile AK Parti: 293, MHP: 50. Toplam: 343 milletvekili ile parlamento’da çoğunluğu elde etti. Millet ittifakı ise yukarıda belirttiğimiz entrikalara ve yalan siyasetine rağmen; yüzde 34’le ancak 190 milletvekili elde edebildi. Görünen o ki CHP’nin sırtında taşıyıp meclise taşıdığı HDP’nin yüzde 11,6 ile elde ettiği 67 milletvekili de hizmetleri durdurmaya yetmeyecektir. Bunun manası yarım kalmış ve yeniden yapılacak ve vaat edilmiş bütün hizmetlerin devamı demektir.
2023’e kadar üçüncü hava limanı, kanal İstanbul, Çanakkale köprüsü, yerli otomobil, yeni İha’lar ve Siha’lar, uçak gemisi, bor madeni, yerli uçak, yerli tank ve top, silah sanayi, köprü, yol, tünel, yer altı ve üstü madenlerin işletilmesi ve ismini sayamadığımız projelerin devreye girmesi demektir. Kanal İstanbul’un devreye girmesiyle Emperyalist güçlerin artık boğazları kullanamayacakları ve gemilerinin üstünde silahlarını bize doğrultamayacakları anlamını taşıdığını biliyor muydunuz? Artık kanal İstanbul’dan geçecek her gemiden para alınacak ve bu paraların memleketin ekonomisine katkı sağlayacağı günler yakındır inşallah.
Gönül isterdi ki mecliste de çoğunluk elde adilsin de, koltuk değneklerine ihtiyaç olmasın, çünkü koltuk değneklerin külfeti vardır, nazı vardır, taviz koparma vardır. Belki bunda da bir hayır vardır deyip geçiştirmek işin kolayına kaçmak, maslahatları bilmemek ve sorumlulukların idrakinde olmamaktır. Ben her şerde hayr vardır diyenlerden değilim. Şerde hayır olsaydı ismi niye şer olurdu? Allah şerri işlememeyi ve şerre rızasının olmadığını söyler ki, bundan kaçınmamızı istiyor, içinde niçin hayır olsun? Hep bizi hayra davet etmiştir ki, hayr hayrı getirir demektir. Bile bile şerri işle ve hayr bekle olacak şey değil! Allah hayrın yollarını bize bildirmiş ve hiçbir ihtirasa mahal bırakmadan işlememizi arzu etmiştir. Mesele Müslümanlardan yana olmamızı emir buyurmuş fakat biz şahsi ihtiraslar yüzünden şer cephesinin ve muarızların yanında yer alırsak ve bundan bir hayr umarsak bu Allah ve Rasulüne bile bile muhalefet etmek demek olur.
Şunu diyebilirim ki; inşallah AK Parti bundan böyle kafasını iki elinin arasına alma fırsatı bulur da, yapmış olduğu hataları düşünme fırsatını kaçırmaz. Meseleler bundan böyle ince elenip sık dokunması gerektiği hususunu azami derece tahlil etmesi gerekmektedir. Zira yapılan hataların, Müslümanlar tarafından maslahata tabi tutulmadığına şahit olunmuştur.
Ben Müslüman cemaatlerin bazı şikâyetlerinin olduğunu ve bunların mutlaka dikkate alıp telafi etme taraftarı olduğumu söyleyebilirim. Ancak cezalandırmanın daha kötüsü ile telafisi hıyanet olacağını da düşünüyorum. Bizim şikâyetlerimiz ve eleştirilerimizin nihai karar olamamasını düşünüyorum. Eleştirilerimizin mutlaka olması gerekmektedir. Çünkü eleştirmenleri olmayan bir yapının diktatörlüğe doğru yol aldığını düşünüyorum. Biz Müslümanlar olarak bunun dozunu ayarlama gibi bir derdimizin olmadığından yakınıyorum. İnançlı gruplar! Oy kullanmaya bigâne kalmakla ve ittifakta yer almakla, sizin yüzünüzden kaybedilen milletvekillerinin hesabını yüce yaratana vermeyeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Kaybettirdiğiniz her milletvekilinden yakındığınızı hesaba katarak söylüyorum, onların yerine seçilen milletvekillerinin ne tıynette ve zihniyette olduğunu hiç düşündünüz mü? Bunun size ne gibi bir yararı oldu? Onların yaptıklarına ortak olacaksınız bunu biliyor muydunuz? Siz de kaybettiniz ve kaybettirdiniz! Mutlu musunuz? Mevlana’nın “Beden ölür, çürür, cana bakın siz…/ Kim kiminle yürür, ona bakın siz…” Muhammed İkbal’in; “Eğer bir kılıç Allah’ın yolunun dışında çekilmiş ise, çekenin göğsüne saplanmalıdır” ve Ömer Hayyam’ın; “Cellâdına âşık olmuşsa bir millet/ İster ezan ister çan dinlet/ İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet/ Müstahaktır ona her türlü zillet” özdeyişlerinin bir değeri yok mu sanırsınız?
Bunun böyle tecelli edeceği belli değil miydi? Hayır diyorsanız; feraset sorunu yaşıyor ve siyaseti bilmiyorsunuz demektir. Bunu nasıl telafi edeceksiniz? Erdoğan’a olan kininiz, nasıl bir kindir ki sizi batıl ile hareket etmeye ve onu devirip bunca hizmetin önüne geçme gibi bir gafletin içine itiyor? Batılın pohpohlamaları size yetti mi? Nasrettin hocanın nehir kenarına kurmuş olduğu dönme dolabının kovaları nehirden alan suyu tekrar nehre akıtıyordu. Kendisine hoca hoca milletin kovaları nehirden suyu alıp başka yere akıtıyor ve araziler sulanıyor! Senin ki ise tekrar nehre suyu iade ediyor, bunda karın nedir? Hoca dolap döndüğü zaman çıkardığı gıcırtı sesleri bana yetiyor demişti. O misal mi? yetti mi bari? ALLAH’A EMANET OLUN.