İnsan, yaratılış safhasında zıtlar arasında bocalan, gerçeğe teslim olmayan, hep tereddüt ve bunalım içinde olup gerçeği aramaya geç kalan bir varlıktır. Bunun içindir ki insanların bir kısmı dine, Allah’a iman etmesi de gecikmelidir. Peygamberlerin Âdem’den peygamberimize kadar Allah tarafından insana gönderilmesi bu tereddütleri izale etmek ve gerçeğe inandırmak içindir. Fakat bu ilahi tebliğ de az fayda sağlamakta insanın bir kısmı hala de aynı tereddüt badiresindedir.
İnsanın bu tereddüdü, gerçeği kabullenemeyişi hatta doğruyu aramaya lüzum görmeyişi, iman, huzur, rahatlık, refah nimetlerinden mahrum olmasına, kavga, zulüm, fitne badiresine yuvarlanmasına, çıkış kapısını dahi bulamamasına, ömrün tümünü inkâr, partizanlık, zıddiyet, şiddet, çekişme vadisinde geçirmesine sebeptir.
Bu hazin olayı örnekle tafsil etmek icap ederse günümüzdeki partizanlık ile izahını yapabiliriz. Evet, insanlar partizanlığı yani tek tarafgirliği tercih etmesi nedeniyle gerçeği arama ve bulmaya çalışma ihtiyacını görmeden hep tereddüt içinde tercihini koyar, hatalı tercihi fark etmeden yoluna devam eder, hak olan doğru tarafın tersi olan batıl tarafına ve yamuk yolunda seyir eder.
Bu tereddüt ve hatalı tercihlerin ıslahı, kuran ve sünnete göre icra etmesi, şeytani kaynakları bertaraf ederek kuran ve sünnete göre tercihini koymasıdır.
Zira tercihini Allah’ın emrine göre yapan her zaman isabet eder. Bütün peygamberlerin başarısı bu hikmete mebnidir. “Ceviz ağacına bak, ceviz çekirdeği hacim itibariyle birkaç gramdır, bununla beraber dal, meyve gölge gibi ağacın tüm varlığını içinde muhafaza eder ve “ بسم اللڒ Diyerek toprağın içinden çıkar kocaman bir ağaç olur. Kâinatın tümü bu çekirdek gibi Allah’ın emriyle hareket ettiği için nizamını şaşırtmaz, her zaman müstakim şekilde seyrine devam eder. İnsan kainatın efendisi olması hasebiyle bu ilahi nizama uyması elzemdir. Hakka namzet ol.