Rabbimiz, “Bizi istikamet yoluna ilet. O yol ki, iyilik ettiklerinin yoludur; gazabına uğramışların ve sapmışların yolu değil.”(Fatiha:7) Allah, her namazımızda doğru yola; kendilerine gazap edilmiş ve sapmış olanlardan farklı olan ve Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerin, sıdıkların, şehitlerin ve salihlerin yoluna iletmesini dilememizi emrettiğine göre, bu, kulun gazap edilmiş ve sapmışların yoluna düşmesinin korkulacak bir şey olduğunu gösterir. “Sizden öncekilerin yollarını takip edeceksiniz.(Buhari) Hadisi, delilsiz, körü körüne takip etmenin sosyal ve kültürel yönüne dikkat çekmekte ve müslümanları başkalarını masiyette takip etmeme konusunda uyarmaktadır. Bir topluluğu takip eden, o topluluk hakkında cari olacak ceza ve azabı da hak etmektedir. Rasulullah, “Beni, Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı andıkları gibi anmayın. Ben sadece bir kulum. Benim için ‘Allah’ın kulu ve elçisi deyin’”(Buhari) demekle ümmetinin kendisi hakkında, Hıristiyanların, Mesih konusunda düştüğü ulûhiyet davası gibi yanlışlara düşmemeleri için, bir kul olduğu gerçeğini sık sık vurgulamıştır. “Allah ve Muhammed ne dilerse demeyin. Aksine Allah ne dilerse, deyin.”(İbni Mace) “Allah’ım, kabrimi tapılan bir put kılma! Peygamberlerinin kabirlerini mescit edinenlere Allah’ın gazabı çetin oldu”(Muvatta) demekle liderlerinizin yaptıkları içtihatlarını mutlak doğru ve yanılmaz olarak kabul etmeyin, konjenktürel maslahata tabi tutunuz diyordu.

İslam dini; aşırılığın müslümanların gerilemesine sebebiyet vereceği ve muasır medeniyetlerle yarışı bu şekilde kaybedeceği muhakkak olup, aşırılığı şiddetle reddetmiştir. “Ümmet siyâseti, aşırılıklar üzerine değil, orta yol (itidâl) esası üzerine kurulur.”(Dehlevi) Allah, Nebi’sine: “İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve düşünüp anlasınlar diye sana Kur’an’ı indirdik”(Nahl:44) demiştir. Nebevi Sünnet, Kur’an’ın uygulamalı bir tefsiri ve İslâm’ın da pratik ve aynı şekilde örnek bir tatbikidir. Bu yönüyle Nebi yorumlanmış bir Kur’an, canlı bir İslâm idi. Bundan dolayı peygamber’in hayatı ve uygulamaları bizim için en büyük sermaye ve yolumuzu aydınlatan ışık olmalıdır. Nebi, müslümanları dini konularda, inatçı bir tavır sergilemekten ve aşırıya kaçmaktan da sakındırmaktadır. Müslümanları hayattan dengeli bir şekilde yararlanmaya çağırmıştır. “Allah verdiği nimetin eserini, kullarının üzerinde görmekten hoşlanır.”(Tirmizi)

Eğer bu ümmet tam bir önderlik, sımsıkı bir kardeşlik tablosunu sergilemediyse sonuçta kutsal vazifesini ifa etmede eksik davranmış demektir. Bundan dolayı Nebi, “Sizden öncekilerin (ashabımın) yolunu tutun. Allah’a yemin ederim, o yolda giderseniz ilerlersiniz. Fakat onu bırakıp sağa ve sola (ifrat ve tefrit) saparsanız kalakalırsınız”(Buhari) diyor. Abdullah İbn-i Mesud’a akşam namazından sonra oturan cemaatin durumu haber verildiğinde yanlarına gitti: “Cemaat arasından bir kişi kalkıyor şu kadar Allah’u Ekber deyiniz, şu kadar suphanallah deyiniz, şu kadar şu kadar elhamdülillah deyiniz diyordu. Onlar da onun dediğini yapıyorlardı. Onlara şunları söyledi: “Ben Abdullah b. Mesud’um; Allah’a yemin ederim ki, sizler kapkaranlık bir bidat getiriyorsunuz, yoksa sizler ilim itibariyle Muhammed’in (sav) ashabından daha üstün müsünüz?” ve onlara yüz çevirdi. Onlar da; “Kötü niyetimiz yoktu biz bununla sevaplarımızı sayıyor ve sevap umuyoruz.” Abdullah, “Günahlarınızı sayınız, sevaplarınızın kaybolmayacağına kefilim” demişti. Amr’ın dedesi kendisine dedi ki: “Bu halkalardaki insanların tamamını en-Nehrevan olayında, haricilerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.”(Darimi)

Aşırı olan kontrolünü kaybeder ve doruyu bulmada kör olur. Gazına basılmış bir arabaya benzer, sağdaki şarampole girdi mi, oradan çıktığı zaman sol şarampole gider bir türlü orta yolu bulmaz. Orta yolu bulması için mutlaka ayağını gaz pedalından çekmeli ve sükûnetle hareket etmelidir. Genellikle bu tür insanlar istikameti yakalamazlar, ne zaman ki müslümanlar ile başkaları arasında bir rekabet çıkarsa ya geri kalarak kenara çekiliş tarafsız kalmışlar ya da diğer saflarda yer almışlardır. Peygamber (sav) “Düşünerek ölçülü hareket etmek, Allah’tan; acelecilik ise, şeytandandır”(Tirmizi) demiştir. Müslüman’ın müslümandan öç alma gibi bir lüksü olamaz. Hepimiz beraber bu geminin içindeyiz, gemiyi delenlere engel olmazsak geminin batması mukadder olacaktır. Gemi batarsa beraber zarar göreceğiz ve dünyadaki müslümanların hepten ümitleri kırılacaktır. Nefislerimizi te’dip etmek durumundayız iyisiyle kötüsüyle bizler birbirimizi rahabiliteye tabi tutmakla mükellefiz. Malkolm X’in dediği gibi; “O beni elimden tutup kaldırıncaya kadar yokuş aşağı yuvarlanıyordum, ama düştükçe anlıyorum ki biz birbirimizi ayağa kaldırdık.” Arnold, “Müslümanların arasındaki iyiliği birbirlerine anlatıp, birbirlerini kötülüklerden alıkoymaları, olduğu müddetçe bu onların sigortasıdır” diyor. Onun kadar ferasetimiz olsun! Birbirimizi hırpalamayalım! Kazanan İslam muarızlarıdır. Peygamber (sav) “Mümin arıya benzer, temiz yer, temiz çıkarır.”(Nesai) Kişi istişare ettikten sonra helak olmaz. Kuş, kanadının ucundaki tüylerin verdiği güç ve destek olmadan sadece kanadının dibindeki tüylerle uçamaz. Şimdi de herkes kendi payına düşen kadarı için düşünmek, tefekkür etmek ve yaptığı hatalardan dolayı Allah’a iltica etmek mecburiyetindedir. Yoksa Müslümanlığımızın hiçbir değeri olamayacaktır. ALLAHA EMANET OLUN.