Yıllarca lobiciliğimizin olmamasından, Ankara’da yeterince temsil edilemediğimizden yakındık ve hep sahipsizliğimize yandık.

Evet doğrudur.

Yeterli sayıda bürokratımız, güçlü siyasetçimiz olmadığından şehrimizle ilgili istenenleri yaptıramadık, Batmanı geliştiremedik.

Buna karşılık hep Diyarbakır, Mardin ve Siirt lobilerini örnek göstererek bu şehirlerimize yapılanlarla mutlu olmaya çalıştık.

Geçen hafta sonunda basında ve sosyal medyada yayınlanan bir fotoğraf umudumuz oldu.

AK Partili milletvekillerimiz Ferhat Nasıroğlu ile Serkan Ramanlı, Vali Ekrem Canalp, İlçe Belediye başkanlarıyla birlikte Maliye Bakanı Mehmet Şimşek başta olmak üzere Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Ünlüoğlu ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ı ziyaret ettiler.

Bu ziyaretlerin hepsi sıcak ve olumlu geçti.

Tüm isteklerin hemen karşılanması gibi bir beklentimiz yok.

Çünkü bu ziyaretler tebrik ve tanışma niteliğindeydi.

Aradan biraz daha zaman geçtikten sonra özellikle milletvekillerimiz harekete geçecek ve şehrimizin ihtiyaçlarıyla ilgili taleplerde bulunulacak.

Sonuç; görüntü çok iyi.

İnşallah bu görüntünün semeresini kısa zamanda alırız.

 

GAZETECİLİK ZOR ZANAAT

Gazeteler, sorunların aktarılması ve makamların eleştirilmesi açısından en rahat ve en cesurca başvurulan adreslerdir.

Vatandaş, Valilikte, Belediyede ya da başka bir kurumdaki işi görülmediğinde en yetkili makamları, ya da bizzat o kurum müdürüne gideceğine hemen gazetelere gider veya mesajlar atar.

Bizler buna alışığız.

Bazen çok saçma iddialar ortaya atılır, bazen de incir çekirdeğini doldurmayan nedenlerden kurum ve personeli yerden yere vurulur.

Eğer adamın söylediklerini gazeteye yansıttıysanız çok iyi gazetecisiniz, eğer getirdiği konuyla ilgili belge ve bilgi istediyseniz iyi gazeteci olmadığınız kadar, birde onlardan para yemişsiniz!

Maalesef durum budur.

Tabi, bizim de bu tür insanlara karşı uyguladığımız taktikler var.

Adam gelip olur olmaz iddialarda bulunurken, bizde ona “söylediklerini bir kağıda yaz ve altını imzalayıp bize ver” dediğimizde adamın suratı asılıyor ve utanmadan “ben kendimi niye tehlikeye atayım ki” diyor.

İyi değil mi?

Adam söylediği yalan-yanlış şeylerin yayınlanmasını isteyecek, kanıt istediğinizde de “ben kendimi niye tehlikeye atayım ki” diyecek.

Onun için bizim işimiz gerçekten de zor.

Zorlaştıranlar ise bu tipler maalesef…