Dosdoğru yolun ölçüsünü kim belirleyecek?
Bana göre doğru olan bir şey, bir başkasına göre yanlış olabilir. Bir başkasına göre yanlış olan bir şey, bana göre tam olabilir. Bana göre hakikat olan bir şey, bir başkasına göre hakikat olmayabilir. Eğer burada bana göre sana göre diye bir ölçüyle yürüyeceksek, doğru üzerinde ittifak kurmamız mümkün değil. Ve bugün belki de hakikat noktasında ittifak sağlanmamasının en önemli sebeplerinden bir tanesi de budur. Çünkü herkes kendi bulunduğu yeri, edindiği üslubu, kullandığı sözü mutlak doğru olarak kabul ediyor. Peki dosdoğru yol neye göre belirlenecek? Bu sorunun cevabı aslında bellidir; dosdoğru yolu, doğruluğundan şüphe duymadığımız Allah’ın kelamı Kur’an ile peygamberimiz (sav)’in sahih sünnetiyle belirleyebiliriz. Bizler doğru yolu heva ve hevesimize göre belirleyemeyiz. Peygamber efendimiz ‘’ Arzuları (hevası) benim getirdiğime uymadıkça hiçbiriniz (olgun) mümin olamaz. ( Nevevi kırk hadis no 41) buyurmuştur.
Her gün beş vakit namazda kırk defa tekrarladığımız Fatiha suresinde Allah’tan, bizi dosdoğru yola iletmesini diliyoruz. Bizi dosdoğru yola ilet. Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil. ( Fatiha 6- 7). Bu ayetlerin tefsiri olan Nisa suresi 69’ da Cenab-hak şöyle buyuruyor. ‘’ Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine nimette bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır! Evet dosdoğru yolda olanlar ayette zikredildiği şekilde peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerdir. İşte bizde Fatiha suresinde cenabı haktan bunların yürüdüğü yolda yürümeyi, inandıkları gibi inanmayı diliyoruz. Bu yolda yürümek, ancak bu yolda yürümüş olanları tanımak ve mücadelelerini bilip kendimize örnek almakla mümkün.
Dosdoğru yolun dışında kalan yollar: gazaba uğramışların ve sapıtmışların yoludur.
Gazaba uğramışlar: Yahudilerdir. Sebebi ise Allah’ın emirlerini dinlememeleri bile bile batıl yolu tercih etmeleridir. Yine peygamber efendimizi, kendi evlatlarını tanıdıkları gibi tanımalarına rağmen inkar etmeleridir. Yahudilerde ilim olmasına rağmen bu ilimle amel etmediklerinden dolayı gazaba uğramışlardır. ‘’ De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah’ın lanetlediği ve gazap ettiği, aralarında maymunlar, domuzlar ve tağuta kulluk edenler çıkardığı kimseler...’’ ( Maide 60)
Sapmış olanlar ise: Hristiyanlardır. Bu şekilde nitelenmeleri çok sayıda hüküm ve kuralı içeren Tevrat’ı inkar edip Allah’ın izin vermediği şeyler uydurarak onlara göre amel etmeleridir. Elbette gazaba uğramışlık ve sapmışlık vasfı sadece Yahudilere ve Hristiyanlara mahsus değildir. ‘’ Şüphesiz inkar edenler, insanları Allah’ın yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. ( Nisa 167) ayeti buna delildir. Özetle dosdoğru yol üzere olmak, Allah’ın emirlerine sımsıkı bağlanmak, batıldan, ilimsizlikten, amelsizlikten, sapmaktan ve saptırılmaktan uzak durmaktır. “ Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara sapmayın; sonra onlar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte korunmanız için Allah bunları size emretti”(En’am 153)
‘’ Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin. ( o yol ) göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın yoludur. Dikkat edin bütün işler sonunda Allah’a döner. ( Şura 52-53)
‘’ Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! ( Al-i İmran 8) AMİN