Sabah mesaiye giderken önde yürüyen iki çocuğa gözüm ilişti. Kız beş altı erkek çocuğu ise yedi sekiz yaşlarındaydı. Kızın sırtındaki kocaman çantadan sadece baş ve ayakları görünüyordu. Erkek çocuğunun da sırtındaki çanta büyüktü ve çanta çantadan çok bir torbayı andırıyordu. Çantanın içindekiler bir noktada toplanmış çocuğun belini aşmış çocuk zorlanarak yürüyordu.
Çocuklara yetişince yürümeye devam ederek, “Günaydın çocuklar,” deyip yüzlerine baktım. İkisinin de yüzü solgundu ve belliydi uykusuzlardı. Çocuklara isimlerini sordum. Kız, “Yağmur.” diğeri de “Baran,” dedi.
Yağmur ve Baran’la konuşurken gözüm bu kez Yağmur’un boynundaki içi dolu, büyük beslenme çantasına bir de elindeki büyük suluğa takıldı. Baran’ın da sırtındaki ağır yük yetmezmiş gibi bir elinde beslenme çantası diğer elinde de suluğu vardı.
Çocuklardan izin alarak çantaların ağırlığını yoklarken Baran, “Yağmur’un çantası benim çantamdan daha hafif,” dedi. Evet Yağmur’un çantası daha hafifti ama onun yaşına göre ağırdı. Baran’ın dediği gibi çantası çok daha ağırdı. Gelişmekte olan çocuklarımız için bu hiç de sağlıklı bir durum değil.
Bu sadece Yağmur ile Baran da böyle değildi. Okulun önünde bulunan o yaştaki çocukların çoğunda bu böyleydi.
Okul döneminde çocuklar, zorunlu olarak çantalarında birçok eğitim materyalini taşımaktadırlar. Hele ki okul sonrası kurs veya spor etkinliği varsa kitap, spor malzemeleri veya müzik aletleri çantalarının ağırlığını daha da artırmaktadır.
Uzmanlar, çocuğun vücut ağırlığından yüzde 10-15 daha ağır olan bir okul çantası taşımasının omurgada çeşitli rahatsızlıklara, boyun, omuz, bel ve ellerde ağrıya yol açtığını, kronik yorgunluğa ve kas spazmlarına neden olabildiğini bunların da çocuklarda okula gitme isteksizliği ve kronik ağrı çekmesine yol açabileceğini söylemektedirler.
Bugünün sorumluları olarak başta ebeveynler olmak üzere geleceğe sağlıklı nesiller yetiştirmek hepimizin görevidir. Umarım velilerle eğitimciler bu soruna en kısa zamanda bir çözüm bulurlar. Kalın sağlıkla.