Kadın tarih süreci içerisinde, eski milletlerde, ya İlah derecesine çıkarılmış ya da insan bile sayılmamıştır. Bu gelgitler içerisinde ifrat ve tefrit çıkmazının pençesinde kadın bir türlü hak ettiği yere oturtulamamış ve gereken değeri bulmamıştır. Peygamberimiz (sav) “Kadına ancak rezil kimseler hakaret eder ancak kerim kimseler de saygı duyar, hürmet eder”(Tirmizi) hadisiyle kadının gerçek değerini takdir etmiş ve toplumun yarısını teşkil eden bu topluluğun gerçek değerini bulması için bir dizi tedbirlere başvurmuştur. Toplumumuzda kadına hürmet etmek geleneğimizin ve dinimizin bir nişanesidir. Kadın yeri gelmiş peygamber (sav)’e hak konusunda taleplerde bulunmuş ve peygamber huzurunda kadınların temsilcisi sıfatıyla konuşma yapmış ve peygamber’in kendi ashabına “Hiç böyle uzun dillice hakkını savunan bir kadın gördünüz mü?”(Terğib ve Terhib) diyerek takdir etmiştir. Yeri gelmiş Hz. Ömer gibi bir halifeye hutbe irad ederken mihrin sınırlandırılması hususunda itiraz etmiş ve “onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın”(Nisa:20) ayetini hatırlatan kadına Hz. Ömer’in “Kadın isabet etti Ömer yanıldı”(İbn Sa’d) altın sözlerinin sebebi olmuş ve haklarını kanun altına aldırmıştır. O günden bu güne bu kanun müslümanlar arasında caridir. Kadın kocasının hak ve hukukuna riayet etmiş, erkek de kadının hukukuna riayet etmiş olup böylece mazbut aile yapısı oluşmuş ve Allah’ın helal kılıp da en çok nefret ettiği boşanmalar yok denecek kadar az olmuştur.
Ancak son dönemlerde Türkiye’de kadınlar konusunda usule uygun hareket edilmediği konusunda bir hayli istismar edici durumlara şahit olmaktayız. Bununla aile yapısı zedelenmiş, kadınlar elde etmiş oldukları hakları istismar etmiş, boşanmaların önüne geçilememiştir ve bunun neticesi ölümle sonuçlanıyor olmuş ve çocuklar yetim kalmış erkekler hapislerde ömürleri çürümüş veya kocalar en ağır suçlamalarla karşı karşıya kalınmıştır. Bunun kitle iletişim araçlarının eliyle bilerek pompalanması kadını azdırmış ve aile yapımıza dinamit yerleştirilmiştir. Ailedeki saygı ve hürmet yerine serkeş bir kadın tipi ve azmış bir koca profili ile karşı karşıyayız. Bu gün mahkemelerimizi en çok meşgul eden boşanmalardır. Bu gidişatın önü alınmaz ve adam akıllı eğitim ve kanunlar düzenlenmezse Türkiye’nin aile yapısı tarumar olacaktır. Yetkililerden isteğimiz bir an önce bu konunun kangren haline dönüşmeden tedbirlerin alınmasıdır. Yoksa pek geç kalınacaktır.
Diğer bir konu da bilerek veya bilmeyerek peygamber’imizin (sav) “Küçüklere rahmet etmeyen bizden değildir”(Beyhaki) Çocuklarımı öpmüyorum diyen birine “Allah senin kalbinden rahmeti kaldırmışsa ben ne yapabilirim?”(Beyhaki) “Kim bir yetimin başını okşarsa Allah ona cenneti vacip kılar”(Ahmet) dediği ve sokaklarda yürüdüğü zaman rastladığı çocukların başlarını okşar ve onlarla ilgilenirdi ve “Rahmet etmeyene rahmet edilmez”(Müslim) derdi. Hz. Ömer bir beldeye tayin edeceğe bir valiyi çağırtır, o arada adam gelir ve Hz. Ömer’i çocuklarla oynaştığını görür ve ben şu ana kadar çocuklarla oynaşmamışımdır der. Hz. Ömer yazmış olduğu tayin emrini yırtar ve git evine ben seni falan yere vali tayin etmiştim, fakat vazgeçtim çünkü çocuklara rahmet etmeyen kişi hak ve hukuku gözetemez demiş ve adamı evine yollamış, başkasını o göreve tayin etmiştir. Müslümanların geleneğinde çocukları okşamak ve onlarla ilgilenmek peygamber ve ashabının sünnetidir ve bundan sevap umulmaktadır. Günümüzde toplumun ahlakının dejenerasyonu ve medyanın yalan yanlış beyanları doğrultusunda yayılan çocuk istismarı neticesinde insanlar artık çocuklarla ilgilenmenin altında başka şeyler aramış ve toplumdaki rahmet melekeleri ve bu güzel sünnet yok olma ile karşı karşıyadır.
Yetkililerimizden bu kangrene dönüşmeye ve tedavisinin artık mümkün olamayacağı bir şekle dönüşmeden el atmaları ve toplumdaki ahlaki dinamikleri devreye alarak Kur’an ve sünnet doğrultusunda manevi duygularla da yoğurarak tedbirler almalarını rica ediyoruz. Bir toplumu yok etmek isterseniz onlardaki frenleyici olan manevi dinamikleri yok etmek yetecektir. Feryad-u figanımızın duyulması dileğiyle Allah’a emanet ediyorum.