1948 yılında İsrail, Filistin’i işgal etti. O günden bugüne işgal devleti İsrail, Filistinlilerin kanını vampir gibi emmekte.  sürgün, hapis, katliam, öldürme, ırza geçme, zorla evlerini ellerinden alma, bağ bahçelerini yakıp yıkma kısaca insanlık adına utanç verici ne varsa hepsini yaptı/ yapıyor. Üstelik dünyanın gözleri önünde.

Gelinen noktada 7 Ekim günü Hamas kendi topraklarını işgal eden İsrail’e karşı bir operasyon düzenledi. Ancak öyle bir hava estirildi ki sanki masum suçsuz bir devlete operasyon yapılmış gibi lanse edildi. Pekiyi kime karşı yapıldı bu operasyon: Kudüs’ü işgal eden, Gazze’yi açık hava hapishanesine çeviren, yerli halkın binlercesini öldürüp tutuklatan. Durduk yere topraklarına konan, sömürüp fakirleştiren işgalci bir devlete karşı yapıldı. Bunu özellikle vurgulamamın sebebi, kafir ve münafıkların söylemleri bir tarafa, kimi Müslümanlar, Hamas’ın “durduk yere İsrail’e saldırdığını, savaşı başlatan taraf olduğunu” vs bütün suçu Hamas’a atan söylemlerde bulundular. Elbette bu büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgıya düşmemizin de birçok sebebi var: öncelikle Filistin tarihini bilmememiz, yıllardır yaşanan zulümlerden bihaber olmamız, medyanın taraflı ve yalan haber üzerinden yaptığı algı ve manipülasyonlara kanmamız. Şehit Malkom X’in dediği gibi “Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.”  Üstelik Hucurat suresi 6. Ayette “Bir fasık size bir haber getirdiğinde araştırın” uyarısına rağmen bu tür algı operasyonlarına ne yazık ki kurban gidiyoruz.

Bu süreçte kimilerimizin de hümanist! duyguları kabardı “savaş kötüdür savaş olmasın” edebiyatını yapmaya başladık. Elbette savaş olmasın, kimse kimseyi öldürmesin, kimse kimsenin toprağını işgal etmesin. Ancak karşıda barış dinlemeyen, insanlıktan anlamayan, hiçbir uluslararası hukuka riayet etmeyen, şımarık işgalci bir devlet var. Bu durumda yapılması gereken şey şereflice direnmek mi yoksa zulme boyun eğip neticede yine öldürülmeyi beklemek midir ? Evet oturduğumuz yerden ahkam kesmek kolay.  Trafikte yol verme kavgasına tutuşup birbirini öldüren, basit bir tartışma üzerinden birbirini bıçaklayan, bir karış toprak için katliam yapan bizler, kalkıp Filistin halkına akıl vermeye çalışıyoruz. Soruyorum size! Evinizi başınıza yıksalar, kundaktaki bebeğiniz paramparça edilse, anneniz babanız gözlerinizin önünde katledilse, kardeşiniz tartaklanarak derdest edilse ne yapardınız? Evet ne yapacaktıysanız bugün Filistin halkıda onu yapmaya çalışıyor. Hem de bunlardan çok daha büyük zulümlere maruz kalarak. Dolayısıyla bize düşen eleştirmek değil. Hepimiz adına mücadele veren Filistin halkına karşı sorumluluklarımızı öğrenip bir şeyler yapmaktır.

Filistin meselesi, genelde yalan yanlış algılar üzerinden değersizleştirilmeye çalışılıyor. Örneğin “Filistin halkı topraklarını sattı”, “Filistin, sivilleri katlediyor benzeri yalanlar servis ediliyor. Aslında bu tür yalan haberlerin kime faydası var bunu bile düşünmemiz bizi yalanının kurgulandığı adrese götürecektir.  Amaçları İsrail’in yaptığı zulmü meşru göstermektir.

Sonsöz; Kudüs meselesi bir inanç meselesidir. Ümmetin ortak davasıdır. Bütün dünya biganede kalsa da, inancımız gereği biz bigane kalamayız. Kudüs üzerinden prim kazanmak için değil, gövde gösterisi yapmak hiç değil, tamamen Allah rızası için sahip çıkmalıyız.

Rabbim üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sabit kıl ve bizi kafirlere karşı muzaffer eyle. Amin