Ah ah ah, eskiden korkarlardı bizden. Sesimiz çok gür ve kuvvetli çıkardı. Şimdi sesimiz gür ve kuvvetli değil. Hiç kimse dinlemiyor bizi. Kafirler ve zalimler, heyhat, heyhat, heyhat,  bizden korkmuyorlar.

Halbuki Halifemiz ve başımız olduğunda bizden korkuyorlardı.

Kafirlerin Müslümanlardan korktuklarına ilişkin tarihte nice nice olaylar var.

Tarihten bu hususa iki örnek.

1-Müslümanların Bağdat’taki Halifesi, Roma’daki Papa’ya bir mektup yazarak Müslümanlara eziyet edildiğine dair haberler aldığını belirtip olayın üzerine gideceğini ve hesap soracağını belirtmesi üzerine Papa’nın geri adım attığı belirtilir.

2- Henri de Bornier isimli şerefsiz bir Fransız yazarı bir piyes yazıp Sevgili Peygamber Efendimizi (asm) aşağılayan sahneler sergileyeceğini ve piyeste bir kişinin de Peygamberimizi (asm) canlandıracağını öğrenen  Ulu Hakan II. Abdülhamid Han, “Halife-i Müslimin” sıfatıyla duruma derhal müdahale etmiştir. Osmanlı’nın Paris elçisi Esad Paşa’ya haber gönderilerek duruma el koyması istenmiştir.  Elçimiz Fransa Cumhurbaşkanı Sadi Carnot’a “piyesin kesinlikle oynanmamasını, oynanırsa bunun Türk-Fransız ilişkilerinin sonu olacağını” bildirdi. Böylece Halife Ulu Hakan II. Abdülhamid Han, Fransa sınırlarında oyunun temsilini engellemiştir.

Evet, tarihte böyle başımız ve tacımız vardı. Şimdi 100 yıldan fazladır maalesef başsız ve taçsızız.

MÜSLÜMANLAR BAŞSIZ / TAÇSIZ

 

Nice nice hile, nice nice oyun.

Hiçbir şey anlamaz, bilmez ki koyun.

Bilmiyorsanız, haydi tarih okuyun.

Müslümanları başsız bıraktılar.

 

Bir düşün, kimin zararınaydı Halife?

Hiç tarif gerekir mi, bilen bir arife.

Alma sözlerimi sakın hafife.

Müslümanlar taçsız bıraktılar.

 

Anla, gör artık tüm gerçekleri gülüm.

Dünya'da bunca çile, bunca zulüm.

Hep bizlere, hep bizlere doğru ölüm.

Müslümanları başsız bıraktılar.

 

Alçak masonlar yıktılar direğimi.

Yüz yıldır yaktılar işte bu yüreğimi.

Aldılar elimden ekmeğimi, küreğimi.

Müslümanları aşsız bıraktılar.

 

Tek Ümmet idik, ayırdılar Kabe'mi.

Kim teselli eder şu mahzun kalbimi?

Ne okuyor, ne anlıyorum kitabemi.

Müslümanları taşsız bıraktılar.

 

Nerede şuur, nerede hareket ve hamle.

Kör kütük bilinçsiz, hissiz olduk cümle.

Kalmadı gözümüzde akacak damla.

Müslümanları yaşsız bıraktılar.

 

Darmadağın olduk böyle, pare, pare.

Dünya bize zindan, kapkara daire.

Düşünemiyoruz, bulamıyoruz bir çare.

Müslümanları çapsız bıraktılar.

 

Diren, sabret, yakındır, sabah yakındır.

O zalimlere perişanlık, eyvah yakındır.

Sandali Bize elbet felah yakındır.

Tüm Müslümanlara bir baş yakındır.

Tüm Müslümanlara bir taç yakındır.

 

Vesselam.

Evet, bu şiirle ruhumuzun acısını, içimizin sızısını mısralara döktük. Bir gerçeği açıkladık. O gerçek Müslümanların başsız ve taçsız olduğudur. Başsız ve taçsız derken Ümmet darmadağın ve adeta kuvvetsiz, tesirsiz bir yığın. Halbuki biz kuvvetli ve bir arada bir tesirli organizasyonlar ve teşkilatlar kuracakken düşmanlarımız birlik ve beraberlik içinde bize karşı güçlü ve tesirli haldeler. Adamların papası var, parası var, lobisi var, büyük güçlü şirketleri var, etkili STK’ları (sivil toplum kuruluşları var) var, think tank dedikleri düşünce kuruluşları var, AB’si (Avrupa Birliği) var, ABD’si var (Amerikan Birleşik Devletleri) var.  Var da var, var  da var. Bu varlık içinde adamlar şımardıkça şımardılar.

Terörist İsrail birkaç gün önce Gazze’de Ehl-i Babtist Hastanesine bomba attıktan sonra 500’den fazla bebek, çocuk, hasta, yaşlı insanın ölümüne sebep olmuştur. Terörist İsrail 7 Ekim 2023 tarihinde HAMAS’ın (İslami Direniş Hareketi isimli mücahidler ordusunun) kendi topraklarına yaptığı bir baskını bahane ederek binlerce kişiyi katletti, bu katledilenler bir kısmı çocuk, yaşlı, kadın ve zayıf kimseler idi. Zaten, terörist İsrail çoluk çocuk dinlemeden, kadın erkek ayırmadan, yaşlı genç düşünmeden acımasızca saldırıyor. Saldırganlığını 1948 yılından beri dehşet bir şekilde artıran terörist İsrail zaten hiçbir savaş hukuku ve savaş ahlakını gözetmiyor. Bu duruma tüm Dünya nüfusu yani, 8 milyar insanlık seyirci. Bunun üzerine şiirsel bir sesleniş olarak bunları yazdım.

Yaz yaz, yaz yaz. Söyle söyle. Nereye kadar sürecek böyle.

Yazacağız, haykıracağız ve yılmayacağız.

Çok kısa sürede inşallah güzel günler göreceğiz.

Yazımın en sonunda İnşirah Suresine, bir Ayet-i Kerime’ye ve Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) bir Hadis-i Şerif’ine yer veriyorum.

(Ey Muhammed!) “Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şânını yükseltmedik mi? Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar. (İnşirah Suresi)

“Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder, düşman karşısında sizi güçlü ve dirençli kılar.” (Muhammed Suresi, 7)

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Zulüm, zalim için kıyamet gününde zifiri karanlıktır.” (Buhari, Mezalim)

Kafirleri hem Dünyada, hem ahirette karanlık beklerken, hem Dünya, hem ahiret bize aydınlıktır.

Vesselam.