İnsanlık tarihiyle başlayan savaş, insanlığın en karmaşık ve en trajik olgularından biridir. Savaş; ülkelerin ya da bir ülke içerisindeki büyük grupların arasında gerçekleşen silahlı çatışmadır.
Savaş değişik şekillerde tanımlanabilir ve ne şekilde tanımlanırsa tanımlansın şiddetin en etkili en kapsamlı ve en yoğun bir şekilde uygulandığı bir gerçektir.
Savaş hukuka aykırı bir kavramdır.
Savaş hukukunun amacı her ne kadar vahşeti en aza indirgemekse de yine de savaş, gücün en etkili şekilde uygulanmasıdır. Savaşlar genellikle dini, milli, siyasi ve ekonomik amaçlıdır ve amaç ne olursa olsun savaş bir vahşettir.
Savaş;
Anneyi, babayı, kardeşi, evladı, eşi, akrabayı, arkadaşı, komşuyu kaybetmektir.
Savaş;
Ruh ve bedenin yara almasıdır,
Bedenden bir parçanın eksilmesidir ve geri kalan ömrün eziyetle geçmesidir.
Ölümdür,
Yarım kalan hayatlardır,
Fakirliktir,
Toplumların çöküşüdür,
Bir tarihin yok oluşudur,
Göçtür. Evinden yurdundan ayrılmaktır,
Yorucu yıpratıcı bir hayatın başlamasıdır,
Yıkımdır,
Kültür ve sanat varlıklarının yok olmasıdır,
Çevre kirliliğidir,
Su kirliliğidir,
Hava kirliliğidir,
Biyoçeşitlilikte azalmadır,
Ormanların yok olmasıdır,
Doğa dengesinin bozulmasıdır.
Ve tüm bu olumsuzluklara rağmen hala savaş deniliyorsa ve uyuşmazlıklar barışçıl yöntemlerle çözülemiyor amaçlara savaşarak ulaşılıyorsa ve dini, milli, siyasi, ekonomik, velhasıl sorun her ne olursa olsun hala kaba kuvvetle, tank tüfekle, bomba ve kimyasal silahlarla çözmeye çalışılıyorsa demek ki medeniyetten yana arpa boyu yol alınmamıştır.
Varsa bir haksızlık, haksızlığın demokratik yollarla dile getirilmesi, çözümün savaşla değil medeni yollarla sağlanması en makul olanıdır.
Bir ütopya olsa dahi savaşsız bir dünya umut ediyorum. Tüm sorunların medeni bir üslupla çözülmesi dileğiyle dünyada barışın hep olduğu günlere.