Boykot, sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde büyük bir ivme kazandı. Yakaladığımız bu ivmeyi daha iyi yerlere getirmek ve daha kalıcı hale getirmek için elimizden gelen gayreti göstermemiz lazım.
Maalesef daha önceki yıllarda yapılan boykotlar, İsrail’in bombardımana son vermesiyle, Filistin’in gündemden düşmesiyle birlikte son buluyordu. Bu düşmanı bir müddet zayıflatıp, eski gücüne kavuşması için tekrar destek vermeye benzer. Bu hatayı bir daha yapmamak için kıyamete kadar boykot diyoruz.
Boykot konusunda hassas olmalıyız. Katledilen masum insanlar için daha günyüzü görmemiş sabiler için dikkat etmeliyiz. Bir kuruşumuzu dahi düşmana kaptırmamak için elimizden geleni yapmalıyız. Filistin Alimler Birliği başkanı Dr. Nevvaf Tekruri “Mal ile cihad” adlı eserinde Yahudilerle ilgili şöyle bir aktarımda bulunur; Yahudiler yaşadıkları beldelerde Siyonist oluşumun ürünlerini almaya gayret sarfederler. Hatta Yahudi turistler barış içinde yaşadıkları Arap ülkelerine seyahat ettikleri zaman, ellerinden geldiğince orada ihtiyaç duyacakları malları beraberinde götürmeye çalışırlar. Ki böylece gitmiş oldukları beldelerde alışveriş ihtiyaçları olmasın. Bir şey satın almaya mecbur kaldıklarında kendi beldelerinde ihraç edilmiş malları satın almaya gayret ederler. Eğer buna da imkanları olmazsa, işgalci devleti destekleyen şirketlerin mallarını alırlar. Evet onlar bu çabayı sarf ederken bizim pasif kalmamız uygun düşer mi?
Lükse, konfora aşırı düşkün olduğumuzdan çoğu zaman yerli mallardan şikayet ediyoruz. Yerli mallar kalitesiz, yerli mallar pahalı gibi itirazlarımız oluyor. Dediklerimizde yüzde yüz haklı olsak bile, bu bizim İsrail mallarını almamız için geçerli mazeret olamaz. Biz biliyoruz ki yerli mala yöneldikçe, kalite de artar, fiyatlarda düşer. Yukarıda alıntı yaptığım Mal ile Cihat adlı eserde şöyle bir anekdot anlatılır. Hitler, Mihrican festivalinde halkının karşısında kalabalık bir topluluğa hitap ederken eline Alman malı bir kibrit kutusu alır. İçinden bir çöpünü yakmak için çakar, kibrit yanmaz. Sonra eline Amerikan malı bir kibrit kutusu alıp içinden bir çöp çıkararak yakmaya çalışır. İlk çakışta kibrit yanar. Bunun üzerine Hitler halkına yönelerek şöyle söyler: “ Buna rağmen, yani malımızın düşük kalitede olması ve düşmanımızın malının daha kaliteli olmasına rağmen bizler kendi malımızın alınmasını ve Amerikan malının alınmamasını istiyoruz. Demiştir. Gelinen noktada, Alman malları, dünyanın en kaliteli malları arasına girmeyi başarmıştır. Demem o ki bedel ödemeden, fedakarlık göstermeden bir yere gelmek mümkün değildir.
Boykotun dini yönüne gelince, Dünya Alimler birliği ile Diyanet işleri başkanlığı verdikleri fetvalarda; İsrail’e ait ya da İsrail’e destek veren firma ve şirketlerin mallarını satın almak haramdır fetvasını verdiler.
Tarihte Sultanululema lakabıyla tanınan İzz bin Abdisselam ( rha) kendi döneminde İslam alemini zulümleriyle kasıp kavuran Haçlılara kılıç yapmanın satmanın haram olduğu fetvasını verdi. Ve bu hususa dikkat etmedikleri taktirde Allah katında zulme ortak olmaktan ötürü zalim olacaklarını açıkça beyan etmiştir. Aynı günlerde bir terzi, Ey şeyh Haçlılar bana elbise diktirmeye geliyorlar. Ben haçlılara elbise dikersem zulme ortak olur muyum? Diye sorar. İz bin Abdisselam’ın cevabı keskindir. “ Hayır sen zulümlerine ortak olmazsın. Sana iğne iplik satan zulme ortak olur. Sen ise zalimin ta kendisi olursun. “ demiştir.
Boykot meselesinin daha iyi anlaşılabilmesi için şöyle somutlaştırabiliriz. Biri gelip bize Gazze’de bebekleri, kadınları katleden Siyonist İsrail için yardım topluyoruz dese, destek verir miyiz? Hiçbirimiz destek vermeyiz, aksine tepki veririz değil mi? Aynı şekilde Yahudi mallarını almak, katil sürüsü İsrail’e destek çıkmaktır, yardım etmektir. Verdiğimiz destek mazlum Gazze halkının üzerine bomba olup yağıyor.
Boykotu sadece alışveriş mallarına indirgemek doğru değildir. Boykotun uygulanması gereken en önemli alan Batılıların düşüncesine, yaşam tarzına, fikir ve ideolojilerine karşı yapmaktır. Yıllardır bize dayattıkları batıl sistemlere karşı boykot bayrağını çekmektir. İşgal edilmiş zihinlerimizi ancak bu yöntemle özgürleştirebiliriz. Peygamber efendimizin saç taramadan tutun, oruç tutmaya, hatta hayatın her alanında Yahudilere muhalefet etmesi bunun delili değil midir. Dolayısıyla bize ait olmayan ne varsa ( yiyecek, giyecek, fikir ve düşünce) boykot etmeliyiz.
Bilge kral Aliye izzetbegoviç’in bir sözüyle bitirelim. Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.