Kur’an’ın talimatları bütün beşeriyete müteveccihtir. Bütün insanların gönüllerine sevgi ve sürur koymak, nefislerini temizlemek, ahlaklarını düzeltmek, toplumda birlik ve beraberliği sağlamak, otorite gücünün, adalet ve kardeşlik kurallarına uygun bir biçimde kullanılmasını sağlamak üzere gönderilmiştir. Kardeşlik, ruhi bir rabıtadır ki insan şuuruna bütün derinlemesine şefkat, muhabbet ve ihtiram kazandırır. Müslüman, irtibat sağladığı herkesi İslam akidesi çerçevesinde şekillendirir; iman ve takvanın sağladığı yakınlığı ayakta tutar. Hiç şüphe yok ki eğer aynı Allah’a aynı peygambere ve kitaba inanıyorsak, kardeşiz demektir. İşte bu noktada kardeşler arasındaki tüm ihtilafların, çatışmaların ve fitnenin kaynağı, Allah’a verdiğimiz söze, insanların hak ve hukukuna saygı göstermememizden kaynaklanan ahlakı zayıflığımızdır. Bu da yardımlaşma, başkasını tercih, rahmet; kudreti yettiği halde affetme gibi üzerinde durulması gereken hususları adet edinmeyi gerektirir. Aynı zamanda başkalarının canına, malına, ırz ve namusuna, izzet ve şerefine zarar verecek bütün şeylerden uzaklaşmayı ilham eder.

İslamiyet’in sosyal sahada yaptığı iş, kelimenin tam manasıyla eşitlik ve hürriyet esaslarına dayanan sosyal bir yapı kurmuş olmasıdır. Öyle bir sosyal yapı ki, sınıf ve parti çatışmaları, cemiyetten tamamen kaldırılmış; hürriyet ve eşitlik esaslarına karşı hiçbir karşı çıkma olmamıştır. Görülmemiş bir “İslam kardeşliği” meydana getirmiş, dünyanın değişik yerlerinde yaşayan çeşitli ırklara mensup iki milyarlık bir âlemi büyük bir “İslam ailesi” halinde birleştirmiştir. Cemaat, mezhep, meşrep, tarikat, içtihat farklılığı ve partilerin oluşu birbirlerine buğz etme nedeni değildir. İhtilafların olmaması belki imkânsızdır, fakat nefsimizi Allah rızası gibi muhkem bir limana bağlamak, imkân dâhilindedir. Şüphesiz ki bu da Allah’ın kitabına ve peygamber’in sünnetine bağlanıp uygulamak ve kardeşliği temin etmekle mümkündür.

Müslümanlar arasında safların birliğini oluşturacak olan temel sebeplerden biri kendi aralarında İslam kardeşliğini oluşturmaları ve bunu pekiştirmeleridir. İslam’ın tüm ibadet, emir ve yasakları, kardeşlik ve vahdeti sağlamayı hedef alır. Müslümanların omuz omuza gelmelerini engellediği gerekçesiyle; Efendimiz, sütunlar arasında namaz kılmayı yasaklamıştır. İmandır ki, müslümanda derin bir şuur uyandırır, ona sevgi, muhabbet ve samimiyet verir. Saygı göstermesini sağlar, karşılıklı güvene sebep olur. İslam kardeşliği zevkini tatmamış olanlar, bunun hazzını kavrayamazlar. “Muhammed Allah’ın Rasulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.”(Fetih:29) Birbirlerine karşı merhametlidirler. Çünkü İslam kardeşliği, hak adına olan bir kardeşliktir, dinde kardeşliktir. Allah için olan bir kardeşliktir. Müslümanlar için en önemli sebeplerdendir, çünkü müslümanlar, bu sayede güç kazanmaktadırlar.

İslam, aralarındaki kan davası ve düşmanlık sebebiyle birbirleriyle savaşan fakat peygamberimize yaptıkları biat ve imanlarından dolayı İslam kardeşliğine nail olmuş Evs ve Hazrec kabilelerinin, yurtlarından dışlanmış, bu sebeple hicret etmiş imanlı muhacir müslümanlara kucak açarak evlerini, ekmeklerini ve tüm kazanımlarını paylaşması üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla bugün inşa edilecek kardeşlik anlayışının prensibi; ayrılık, kin, nefret ve her türlü ayrışmayı giderecek bir sonuç doğurmalıdır. Bu gün için esas olan ve öncelikli aranacak olan şey; parçalanmış ve parçalandığından dolayı ümmet olma vasfından düşmüş bu koca yapının parçalarının tekrar bir araya getirilmesi üzerine içtihat ve eylemler üretmek gerekmektedir. Yapılan her içtihat ve alınan her karar öncelikle şu soruya muhatap olmalıdır: “Bu karar, var olan yapıda birleşmeye mi ayrışmaya mı sebep olacak?” birleşme sağlıyorsa, durmadan uygulanmalı; ama ayrışmaya sebep oluyorsa hiçbir şekilde gündeme getirilmemelidir.

Prensibi samimiyet, sadakat ve ihlâs olan İslam cemiyetinin yegâne başarısı, kardeşlik ışığındaki birlik-beraberlik şuuru ile elde edilir, “Allah yolunda hepsi birbirine kenetlenmiş, yekpare/tek parça ve muhkem bir bina gibi, saf bağlayarak mücadele edenler”(Saff:4) Peygamber’de: “Bir mümin diğer bir mümin için birbirine kaynaşmış binaya benzerler.” (Buhari) demiştir. İslam dini, toplumun huzuru, ahengi ve sosyal gelişmenin gerçekleşebilmesi; yalnız muayyen bazı fertlerin değil, bütün bir toplumun maddi refahı ve saadeti için mü’minlere, kişisel vazifeler yanında içtimai görevler de yükler. Cemiyeti oluşturan kişileri inançta, yaşayışta, gayede, ıstırap ve refahta birleşmesi gereken kardeşler ilan eder. “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”(Hucurat:10) Bu anlamda biri imam Cafer-i Sadık’a: Ey İmam! Falan senin gıybetini yapıyor, der. İmam hiddetlenir ve: Rumlarla savaştın mı? Adam: Hayır, der. Cihada katıldın mı? Adam: Hayır, der. Tüm sorulara “hayır” deyince, İmam; Rumlar, Acemler senin (kılıcından) emin kaldı, bari müslümanlar da senin (dilinden) emin kalsın, onlara ilişme, der. Bu ikazıyla İmam hem ulvi olan iyiliği emr ve kötülükten men görevini yerine getirmiş ve müslümanlar arasındaki kardeşliğin bozulmasına vesile olacak bu tür davranışlardan kaçınmasını tavsiye etmiştir. Bir milletin ayakta kalabilmesi ancak, ümmet bireylerinin birliği ve dayanışmaları ile mümkündür. Bu da ancak kardeşlik, karşılıklı sevgi ve saygı sayesinde mümkün olabilir. Aralarında sevgi ve saygıya dayanmayan her kardeşlik çökmeye mahkûmdur. Böyle bir kardeşlikten birlik doğmaz. Eğer bir ümmette veya cemaatte gerçek anlamda birlik olmazsa, onların birbirleriyle kaynaşıp uzlaşmaları da imkânsız hale gelir ve böyle bir bünyeden de bir devlet doğmaz. Bireyler arasında adalet ve eşitliğin olması şarttır. Bu şart da kardeşlik ve sevgi bağlarını güçlendirir. İşte o zaman böylesi bir kardeşlikte insanlar arasında kin ve nefret duygularından söz edilmez. Toplum bir bütün halinde birbirleriyle kenetlenmiş olur ve vahdet meydana gelir. Allah’a emanet olun.