Kur’an-ı Hakim’de zikri geçen meleklerdir Hazreti İbrahim’in değerli, saygın konukları. İnsan kılığında görünmüşlerdir.

Saygın ve değerli olduklarını Yüce Rabbimiz (cc) bizzat beyan ediyor.

“İbrahim'in saygın konuklarının hadisi (haberi) sana geldi mi?” (Zariyat Suresi, 24)

Sevgili Peygamber Efendimize (asm) hitaben böyle sesleniliyor Kur’an’da.

Evet, Zâriyât suresinde meleklerin gelişi şöyle anlatılmıştır:

“İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin (meleklerin) haberi sana geldi mi? Hani onlar İbrahim’in yanına girmişler ve ‘selâm’ demişlerdi. İbrahim de selâmı almış, (içinden, ‘bunlar) yabancılar.’ demişti. Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabı) getirmiş, onların önüne koyup ‘Yemez misiniz?’ demişti. Derken (misafirlerinin yemediklerini görünce) onlardan ötürü içinde bir korku hissetmeye başlamıştı. (Onlar:) ‘Korkma’ dediler ve ona bilgin bir oğul müjdelediler. (Bunun üzerine) Karısı çığlık atarak geldi ve elini yüzüne çarparak: ‘(Nasıl çocuğum olabilir ki?!) Ben kısır bir kocakarıyım!’ dedi. Onlar da: ‘Bu böyledir. Rabbin (böyle) buyurmuştur. O, Hakîmdir, Alîmdir’ dediler. (İbrahim onların melek olduğunu anlayınca:) ‘O hâlde asıl işiniz nedir, ey elçiler?’ dedi. (Onlar da:) ‘Biz, suçlu bir kavme gönderildik. Üzerlerine çamurdan taş yağdırmaya (geldik).’ (Bu taşlar,) aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlardır)’ dediler.” (Zariyat Suresi, 24-34)

Hazreti İbrahim’in “saygın konukları” yalnızca Zariyat Suresinde anlatılmaz.

Hûd, Hicr, Enbiyâ ve Ankebût sûrelerinde de beyan edilir. Her beyan netice itibariyle şu bütünlüğü sağlar.

Hazreti İbrahim’in konukları olan melekler, hem müjde ve hem de gazap habercisidirler.

Hazreti İbrahim’e bilgin bir evlat müjdesi getiren melekler, aynı zamanda Hazreti Lut’un (as) sözünü dinlemeyen ve ikazlarına kulak asmayan sapkın topluluk için de azap habercisidir.

Melekler, insan kılığında gelmişlerdir.

Hazreti İbrahim’in tanımadığı ve bilmediği misafirler karşısında, önce güzelce selam alıp, kendisi de selam ile karşılık vermiştir. Tabi, misafirlere önce hissettirmese de Hazreti İbrahim’de bir tereddüt hali oluşmuştur. Bu tereddüt, misafirlerin kendilerine sunulan yemeklere el uzatmaması sonrasında korkuya kadar dönüşmüştür.

Hazreti İbrahim (as) zaten misafirperverliği ile bilinen bir zattır. İnsan kılığında kendisine gelen o tanınmadık kişilere en mükellef ziyafet için hemen hazırlık yaptırmış ve bir besili buzağı etinden yemek hazırlattırmıştır.

Her Peygamber elbette birer insandır. Korku ve endişe duyarlar. Hazreti İbrahim’in bilinmedik o misafirler karşısında korku ve endişe duyması oldukça tabidir.

Ve duruma uygun çözüm bulmakta da tüm Peygamberler feraset ve basiret sahibidirler.

Hazreti İbrahim (as) meleklerin görevlerini öğrenmiş ve ondan sonra kendisine göre öneriler getirmiştir.

Hazreti Lut’un kavminin helak olacaklarını öğrendiğinde, Hazreti İbrahim (as) merhamet ve insani duygularla itirazlarda bulunmuştur.

Bu durum Hud Suresinde beyan edilmektedir.

“Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjde getirdiler ve: ‘Selâm (sana)’ dediler. O da: ‘(Size de) selâm’ dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: ‘Korkma! (biz melekleriz). Lût kavmine gönderildik.’ O esnada hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı, İshak’ın ardından da Yakub’u müjdeledik. (İbrahim’in karısı:) ‘Olacak şey değil! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey!’ dedi. (Melekler) dediler ki: ‘Ey ev halkı! Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O, Hamîd ve Mecîd’dir. İbrahim’den korku gidip kendisine müjde gelince, Lût kavmi hakkında (adeta) bizimle mücadeleye başladı. İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah’a vermiş biri idi. (Melekler dediler ki): ‘Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabbinin (azap) emri gelmiştir. Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir!” (Hûd 11/69-76).

Bu yazıda bu hususa dikkat çekmemin nedeni elbette bu muhteşem kıssayı ve muhteşem bu konukları size hatırlatmak olduğu kadar, şu soru üzerinde de düşündürmektir?

Hazreti İbrahim’in (as) “saygın konukları” tekrar Dünya’ya gelir mi?

Hazreti İbrahim’in (as) “saygın konukları” tekrar Dünya’ya gönderilir mi?

Elbette, layık olanlara hayır ve müjde haberleri ile, müstahak olanlara da gazap ve azap haberleri ile tekrar gelir mi, tekrar gönderilir mi?

Ben bu soruya hiç tereddüt etmeden “evet” diyorum.

Esasında buna “evet” diyorum ve aynı zamanda bunu diliyorum. Kafir İsrail Siyonist topluluğunun ve benzeri ahlaksız sapkınların helak olması tüm Dünya’nın kurtuluşu için gereklidir.

Meleklerin bir yere gönderilmesi için elbette “Resullerin ya da Nebilerin” hayatta olması diye bir kural ve gereklilik yoktur. Melekler insan kılığında zaman zaman aramızda dolaşamazlar mı? Hızır (as) aramızda değil mi? Bunlara “evet” cevabını veriyorsak ve tereddüt etmiyorsak, layık olanlara hayır ve müjde haberleri ile, müstahak olanlara da gazap ve azap haberleri ile tekrar melekler gönderilmesi ihtimaline de “evet” demek durumundayız.

Müslümanlar olarak “müjdelere” ve düşmanlarımızın da helak olmasını görmeye o kadar çok ihtiyacımız var ki, olur inşallah.

Hazreti İbrahim’in “saygın konukları”nın vazifesi işte bu ikisidir.

Belki bu yazdıklarım size garip gelebilir. O takdirde şu kalsın yalnız aklınızda: Hazreti İbrahim’in “saygın konuklarına” selam olsun!

Her şeyin en doğrusunu ve en gerçeğini yalnız Allah bilir. Hata etmişsem O (cc) affetsin.

Niyet iyi, akıbet iyi.

Vesselam.