Bir yılın daha sonuna geldik.
2023 yılını da yolcu ediyoruz.
Ya da 2023 yılı biz insanları mı yolcu ediyor?
Bu yılın son günlerinde şöyle bir düşündüm.
“Giden yıllar mı? Yoksa insanlar mı?”
“Yıllar”, sanal bir kavram değil mi?
Bizim 2023 yılı dediğimize başka takvimlerde başka bir değer verilmiyor mu?
Miladi 2023 yılındayız, ancak Hicri bakımdan 1444 yılındayız.
Başka medeniyetlerde zaten bu rakamlar geçerli değil.
Eski Mısır takviminde belki de bu rakamlar daha da fazladır.
Esasında yıllar, takvim, zaman ve mekan hepsi bize göre birer müphem (muğlak) konular. Ne yılları, ne takvimi, ne zamanı ve ne de mekanı anlamak ve bunları kontrol altına almak mümkün değil.
Ne zamanı, ne geçen yılları anlamak mümkün.
Zaman ve akan yıllar elle tutulmaz. Zaman ve geçen yıllar gözle görülmez.
Esasında ne zaman, ne yıllar geçiyor?
Bu Dünya’dan geçip de giden biziz.
Hepimiz bir “Sessiz Gemi’ye” binip de sessizce ayrılıyoruz bu fani alemden.
Sessiz Gemi, bir tabuttur.
Bazen o Gemi’ye binmek de nasip olmuyor. Tabut da nasip olmayabilir. Mezar da nasip olmayabilir.
Allah (cc) tabut ve mezar nasip eylesin hayırlısından.
Bir gün gelecek “Sessiz Gemi” ile sessizce gideceğiz bu Dünya’dan.
Allah (cc) sonuna dek, uzun ömür içinde, iman ve sağlık nasip eylesin. İşte budur en büyük bahtiyarlık.
Bir yılın sonunda işte bu hassas duygulara ve bu derin düşüncelere daldım.
Aklıma Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemi” şiiri geldi.
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Bir bir gidiyoruz, bu hayattan. Sessizce kaçıp gidiyoruz bu Dünya’dan. Geçen yıllar değil aslında, biz geçip gidiyoruz bu fani alemden.
Bir yılın sonunda duygulandım ve Üstad Yahya Kemal Beyatlı’nın Sessiz Gemi şiirine nazire babında bir şiir kaleme aldım. Ya da o şiire bir şerh diyelim.
“SESSİZ GEMİ” ŞİİRİNE ŞERH
Düştük bir çöle, bir sahraya.
Sandık ki konduk bir sofraya.
Bir sağa-bir sola günümüz geçti.
Öldük, unutulduk, ünümüz geçti.
Zaman, mekan hepsi faniydi.
Bu nefsim Dünya’ya kaniydi.
Beden zayıfladı, gittikçe çöktü.
Yaşlandıkça ruhuma bir yüktü.
Hiç sığmadık evlere, konuta.
En sonunda sığdık bir tabuta.
O tabuttan alıp da bir çukura.
Ondan sonra kim araya, kim sora?
Doldur, doldur, o çukur dolmadı.
Bu Dünya kimseye yâr olmadı.
Giden gitti, geriye dönmedi.
Ölüm sızısı hiç, hiç dinmedi.