Amerika ve emperyalist güçler 15 Temmuz kalkışmasının fiyasko ile sonuçlanmasını hazmetmeyerek beraberce Türkiye’ye karşı bir ekonomik savaş başlattıklarına şahit olmaktayız. Türkiye’deki müslümanlara düşen de topyekûn bir seferberlik başlatmalarıdır. Bu nasıl olur? Elbette ki başlatılan bir dizi tedbirden bahsediliyor. Fakat millete düşen israftan kaçmaları, hükümetin tedbir olarak ileri sürdüğü yastık altı dövizlerin TL’ye çevrilmesi ve Amerikan mallarına boykot koymalarıdır. O zaman bakacaksınız ki bu musibet de fiyasko ile sonuçlanacaktır. Bazı çevrelerin sosyal medyada başlattıkları ülkemize karşı başlatılan ekonomik savaş için çare olarak: "Ülkemize ekonomik savaş açıldı biz de dualarımızla Allah'ın yardımını 70 bin fetih başlatıyoruz lütfen herkes gruplarına Whatsapp'ında kayıtlı herkese dağıtmak üzere fetih okuma seferberliği yapalım sayıları mutlaka toplayıp bildirelim Arafat'ta duası yapılacak bunu herkesin üstlenmesi lazım dualarımızla inşallah püskürteceğiz her zaman ki gibi." Ne zaman böyle olmuş?!!

Bir kere böyle bir dua şekli İslam'da yoktur. Sünnet'e muvafık olmayan bir ibadetin sonucu delalettir. Dua ya direk Allah’tan istenir, ya da Allah’ın rızasına muvafık olarak yapılan bir amelin aracı kılınarak istenmesidir, bunun üçüncü şıkkı yoktur. Dua etmek için kimsenin böyle bir merasim düzenlemesine gerek yoktur. Herkesin devletimizin sahil-i selamete çıkması için dua etmeleri elbette ki lazımdır fakat topyekûn ekonomik seferberlik başlatalım ve Başkanın yastık altındaki dolarları bozalım dediğini kulak verip uygulayalım. Farz haccı yapanların ikinci hacca gitmeyerek bu parayla katkı sunmaları ve Amerikan’ın ileri karakolu Arabistan’a boykot uygulamaları daha tesirli olacağı muhakkaktır. Yastık altındaki dolarlardan biner doları Türk parasına çevirtilmesi ekonomiye dualardan daha fazla katkı olacaktır. "Eylemde birlik olmazsa fikirde birlik niyedir?" diyen Muhammed İkbal de bunu demek istiyordu.

Tüm zamanlarda müslümanların varlığına anlam katan, varoluşsal anlamda güç-kuvvet veren, varlıklarını ve temel referanslarını değerli kılan ana muharrik güç vahdet pratiği olmuştur. Müslümanlar, vahdeti temin edebildikleri ölçüde mensubiyetleri ile iftihar edebilmiş, insani ve ontolojik haklarını da bu sayede elde edebilmişlerdir. Tarihin birçok döneminde buna tanıklık ettikleri gibi özellikle günümüzde bunu somut bir şekilde yaşamaktadırlar. Müslümanlar, bugün vahdet pratiğini gerçekleştiremedikleri için milyonlarının kanı heder olmakta, yüz binlercesi yerinden yurdundan uzaklaştırılmakta, temel insani hakları ihlal edilmekte hatta bunun ötesinde her türlü problemin kaynağı olarak görülebilmektedirler. İzzeti, dostluğu, yardımlaşmayı farklı platformlarda aramaya kalkışanlar, bunun mümkün olmadığını, olamayacağını, asıl izzet ve şerefin, onur ve haysiyetin müslümanların anlamlı ve ilkeli birlikteliğini ifade eden vahdet bilincinde olduğunu anlamışlardır.

Suudi Krallarının kendi hegomanyası için kabe imamlarını konuşturması ve bid’atlere karşı hassasiyet göstermeleri ve onlara siyasi demeçler verdirmeleri, bir şenaattir. Müslümanların arkasında namaz kıldıkları imamlardan bir tanesi utanmadan ve sıkılmadan “Biz Amerika ile dünyayı yönetiyoruz!” demişti. Olsa olsa Amerika’nın orta doğuda bir ileri karakolu ve sahibinizin tahtının gitmesinden korktuğunuz ve yalakalık edenlerden başka bir şey değilsiniz. “Mescid’ül-Haramda kılınan bir rek’at namazın diğer mescitlerde kılınan bin rek’at namaza denktir” hadisi olmasına rağmen söz konusu imamın arkasında kılınan namaz derhal avde’ye tabi tutulmalıdır. İsral’in Filistin topraklarını ellerinden alması, Amerika’nın ve Avrupa ülkelerinin elini kolunu sallayarak müslüman ülkelerine girmeleri ve onları sömürmesi, ırzlarına ve namuslarına musallat olması, yer altı ve yerüstü zenginliklerini sömürmesi acaba, bid’at hükmüne girmez mi? Bu da cihadın dinden çıkarılması hükmüne girmiyor mu? Allah’ın indirdiği şeyin dışındaki hüküm bid’at mı, yoksa sünnet mi? Bid’atlara karşı çıkanlar, İslam’da farzlar olup dinden çıkarılan hükümlere niçin önem vermiyorlar?

Müslümanların yükselişe kalktıkları, ümmetin kendine geldiği her atılımda emperyalizm, kendisi ortaya çıkmasa bile temsilcilerine, kuklalarına müslümanların uyanışını engellemek için çeşitli emirler yağdırır.  Müslümanları engellemek için her türlü entrikalarını sergiler ve böylece müslümanların birlik ve beraberliğini bozar. Emperyalizmin bu çabaları müslümanları yıldırmamalı, bilakis onların bilenmesine neden olmalıdır. Şairin dediği gibi: “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın”, “İş bitti… Sebatın sonu yoktur!” deme; yılma / Ey millet-i merhume, sakın ye’se kapılma.” Gelecek günler bizim olacaktır ve bunu da atlatacağız inşallah. Allah’a Emanet olun.