Bu yazı Ülkemizin uzaya giden ilk kişisi olma unvanına sahip olan Astronotumuz Alper Gezeravcı’nın Dünya’ya dönmesi vesileyle yazılmıştır. Buradan Alper Gezeravcı Kardeşime “hoş geldin” diyorum. Maşallah diyorum. Elhamdülillah sağ salim Dünya’ya döndü Alper Gezeravcı Kardeşimiz.

Bilindiği üzere, Alper Gezeravcı ve beraberindeki 3 astronotu SpaceX'in Dragon uzay aracıyla yörüngeye taşıyan Falcon-9 roketi, Florida'daki Kennedy Uzay Merkezi'nden 19 Ocak'ta saat 00.49’da başarılı bir şekilde fırlatılmıştı. Dragon uzay aracı, yaklaşık 36 saat süren uzay yolculuğunun ardından 20 Ocak'ta Türkiye saati ile 13.40'ta Uluslararası Uzay İstasyonu'na kenetlenmişti. 19 Ocak 2024 ile 9 Şubat 2934 arasında 3 hafta kadar uzayda kalan vatandaşımız Alper Gezeravcı kardeşimiz artık Dünya’da.

Maşallah.

Evet, bu gelişmelerden yola çıkarak ve bu gündemi vesile ederek “Ay’a Gitmek ve Rahman Suresi” başlıklı yazımızda asıl ifade edeceklerimizi belirtelim.

“Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yetiyorsa geçiniz. Ancak bir güç (sultan) olmadan geçemezsiniz.” (Rahman Suresi, 33)

Hemen doğrudan ve hızlıca belirtiyorum: Ay'a gitmek, bu gün itibarıyla mümkün. Zaten gidiliyor da. (Zaten bu yazıda bir uzay yolculuğu haberi sonrasında yazılmıştır)

Peki, bundan 3 bin sene önce, 2 bin sene önce, bin sene önce ve hatta 100 sene önce “Ay'a gitmek mümkün” deseydiniz birisine, nasıl bir tepki ile karşılaşırdınız?

Ay'ı bir kenara bırakın, bundan 3 bin sene önce, 2 bin sene önce, bin sene önce ve hatta 100 sene önce “Göklerin ve Dünya'nın dışına çıkmak ve Evren’de yol almak mümkün” deseydiniz birisine, nasıl bir tepki ile karşılaşırdınız?

Tabi , bu sözün söylenmesi sonrasında hayretle karşılık verilip acayiplikle suçlanırdınız.

Çünkü insanoğlunu Göklerin ve Dünya’nın çerçevesinde yaşayacağına dair kendi zihninde bir algı mevcut.

Ancak o algı yanlış.

O algının yanlış olduğunu bugünkü teknik ve ilmi bilgiyle anlıyoruz.

Yani şimdi, günümüzde işimiz kolay.

Ancak bundan 1400 ya da 1500 yıl önce teknik ve ilmi bilgi, günümüzdeki teknik ve ilmi bilgiden fersah fersah uzakta iken “Göklerin ve Dünya’nın dışına çıkılabilir” demek kolay değil. İnsanlar bunu anlayamaz ve hayretle karşılar.

Evet, Kuran-ı Hakim’de, Kutsal Kitabımızda bundan 1500 yıl kadar önce bu husus, çok açık ve çok belirgin bir şekilde bildirilmiş.

Yüce Rabbim beyan ediyor ve “Göklerin ve Dünya'nın dışına çıkmak ve Evren’de yol almak mümkün” diye bize bildiriyor. Sırf insanlara değil, bu beyan cin topluluğuna sa bildiriliyor.

Allah’ın bu beyanı artık bilim tarafından da tasdik ediliyor.

Biz Yüce Rabbimizin (cc) beyanını bilimden önce kalbimiz ile ezelden tasdik ettik, elhamdülillah.

Yasin Suresi 40. ayeti de bilim ve bu güne kadar ki gözlemlerimiz tasdik ediyor.

“Ne güneşin aya yetişmesi, ne de gecenin gündüzü geçmesi gerekmez. Herbiri kendi yörüngesinde yüzüp (yürüyüp) gider.” (Yasin Suresi, 40)

Evren ve kainatın, gezegenlerin durumuna Kuran-ı Kerim’de işaretler var.

Ay’a gidilebileceği, hatta başka yıldızlara, gezegenlere gidilebileceği Kuran-ı Kerim’de bildirilmektedir.

Tekrar Rahman Suresi 33. ayete gelelim.

“Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yetiyorsa geçiniz. Ancak bir sultan (güç) olmadan geçemezsiniz.”

Bu ayette yalnız insanlara hitap edilmiyor. Çin topluluklarına da bir beyan var. Burası çok mühim. Bunu başka bir yazıda incelemek mümkün.

Biz bu ayette geçen “sultan” kelimesi üzerinde durmak istiyoruz, bu yazıda.

Ayette geçen “sultan” kelimesi iki anlama gelir. 1-Teknik bilgi ve maddi donanım. (Kesbi, sonradan elde edilen bilgi)

2-Metafizik bilgi ve manevi donanım. (Vehbi, Allah tarafından doğrudan bildirilen vahiy ya da ilham ile elde edilen bilgi)

Özetle Ay'a maddi cihetle de gidilebilir, manevi cihetle de gidilebilir. Kuran-ı Kerim’de bu bildirilmektedir.

Sultan hem maddi güç ve hem de mucize anlamına gelen bir kelime olup Kuran'da 37 yerde geçmektedir.

Yazımızın sonunda Türkiye Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslam Ansiklopedisinden “sultan” kelimesi hakkında bilgi vermek istiyorum.

Sultan:

Güçlü delil, yetki ve otorite anlamında bir Kur’an terimi.

Sözlükte “kandili tutuşturmak için kullanılan zeytinyağı” anlamındaki selît kelimesinden veya “karşı konulamayacak bir güce sahip olmak, mutlak üstünlük sağlamak” mânasına gelen selâta masdarından türeyen sultân kelimesi “hüccet, delil, kahr, kudret satvet ve bu sayılanlara sahip olan kimse” demektir. “Tahakküm ve otorite” anlamındaki sulta da aynı köktendir. “Müslüman devlet başkanlarına sultan denilmesi bir telakkiye göre Allah’ın yeryüzündeki hücceti konumunda olmalarındandır. Ancak halife veya devlet başkanına sultan adı verilmesini güç ve otorite sahibi olmaya bağlayan görüş daha makul görünmektedir (Ebû Hilâl el-Askerî, s. 182). Sultanın Kur’ân-ı Kerîm’deki kullanımları dikkate alındığında selâta masdarından türemiş olması ihtimalinin daha güçlü olduğu söylenebilir. Hazreti Süleyman’ın hüdhüd hakkındaki sözlerini ihtiva eden ayette (en-Neml 27/21) yer alan sultan-ı mübin “geçerli mazeret, haklı gerekçe” anlamındadır. Diğer taraftan insanların ve cinlerin Allah’ın huzurunda hesap vermekten asla kurtulamayacaklarını ve O’nun mutlak iradesine rağmen hiçbir şey yapamayacaklarını ifade eden âyette (er-Rahmân 55/33) zikredilen sultan “evrenin sınırlarını aşmayı mümkün kılacak bir güç, Allah tarafından bahşedilen bir yetki ve imkân” manasına yorumlanabilir.

Evet, Ansiklopedisinde “sultan” kelimesi hakkında bu bilgiler mevcut.

Bizim görüşümüz ve bakışımız, bu görüş ve bakıştan daha geniştir.  Benim bakışım ve görüşüme göre, “sultan” kelimesinde, bu maddi, görünen cihet olduğu gibi sırlar ve hikmet ile manevi ve görünmeyen cihet de hakimdir.

Ay’a ve yıldızlar ile gezegenlere, maddi cihetle de gidilebilir, manevi cihetle de gidilebilir 

Vesselam.