Kelime-i tevhid iki cümleden müteşekkildir. Birinci cümle “La ilahe illallah” tır. Bunu diyen kişi, şunu demektedir. Ey Rabbim senin tüm emir ve yasaklarına, senin istediğin şekilde inandım. Hayatımı senin istediğin şekilde düzenleyeceğime, senden başkasına kulluk etmeyeceğime ve bu yolda gerektiğinde canımı, malımı vermekten çekinmeyeceğime, yaptığım her işte senin rızanı arayacağıma söz vermektir. İkinci cümle “Muhammed’ un Rasûlullah” tır. Bu cümlenin açılımı da şu şekildedir. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah’ın kulu ve elçisidir. Benim için en güzel örnek ve rehberdir. Hayatım boyunca ona tabi olacağım O’nu nefsimden, anamdan babamdan ve yanımda en aziz olandan daha fazla seveceğim. Hiçbir beşerin söz ve hareketini O’nun söz ve hareketinin önüne geçirmeyeceğim demektir. La ilahe illallah Muhammedun Resûlullah kelimesi Allah ile insanlar arasında bir sözleşmedir, bu sözleşmeye sadık kalmamız lazım. Kelime i tevhidi kabul eden kişi şuna inanmış olur; Allah’tan başka fayda ve zarar veren yoktur. Allah dışında ibadet edilecek korkulacak kimse yoktur. Yaratan, besleyen, terbiye eden, idare eden, hüküm veren, yaşatan O’dur.
Kelime-i tevhid kalben söylendiğinde müslüman olmayan müslüman olur, reddettiği taktirde müslümanlıkla ilişkisi kesilir. Tevhid kelimesiyle dünyaya gözlerimizi açar, onunla dünyaya veda ederiz. Yeni doğan çocuğun kulağına onu okur, sekerat halinde onu telkin ederiz. La ilahe illallah bize tüm dünyayı vatan, müminleri kardeş kılar. (Bu hakikati anlayan biri bana ne Gazze’den demez) Yıllarca küfür ve günah içinde bocalayan biri onu samimiyetle söylediği taktirde kardeşimiz olur. Sahip olduğumuz tüm haklardan yararlanır. Müslümanlara varis olur. Öldüğünde yıkanır, kefenlenir üzerine cenaze namazı kılınır, müslümanların mezarlığına defnedilir.
Bütün peygamberlerlerin parolası olan kelime i tevhidi peygamber efendimiz söyleyince Varaka bin Nefvel, Hz. peygambere (sav) “bu kelime kral ve saltanat sahiplerini rahatsız eder” demiştir. Bu kelime öyle kuvvetli bir kelimeydi ki Sahabe bunu duyduklarında İslami olmayan tüm bağlarını koparıp attılar. İslam akidesinin dışında kalan tüm ilişkilerini kopardılar. Sadece İslam akidesini temel alarak, Allah için sevgi ve imana dayalı bir kardeşlik bağı oluşturdular. Bu imana dayalı bağın dışında kalan; ırka dayalı düşünceleri kan ve toprak bağlarını bir tarafa itip bir tek bağ esas alındı, o da İslam bağıydı. Kur’an bu hakikati bize şöyle anlatır: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır. (Mücadele 22)
Sahabeyi kiramdan Ebu Ubeyde Uhud savaşında müşriklerin safında müslümanlara karşı savaşan babasını öldürünce sen babanın kafasını kestin diyenlere “ben küfrün başını kestim demiş, Hz. Ebu Bekir oğlu Abdurrahman’a karşı gelmiş onu öldürmek istemiş peygamber efendimiz izin vermemiştir. Bunun gibi birçok örnek verilebilir. Müslüman için asıl bağ iman bağıdır. Bu bağ ile birbirlerine bağlananlara büyük bir müjde vardır. “Gerçekten Allah’ın kulları arasında öyle insanlar vardır ki ne peygamber idiler ne de şehit ancak kıyamet gününde bunların Allah’ın yanında makamları nedeniyle hem peygamberler hem de şehitler kendilerine imrenirler. Bunun üzerine sahabe dediler ki Ey Allah’ın Resûlü bunların kimler olduğunu bize haber verseniz O (sav) şöyle buyurdu. Onlar öyle bir toplumdurlar ki aralarında akrabalık bağları olmaksızın Allah rızası için birbirlerini severler Allah’a yemin ederim ki bunların yüzleri tamamen nurdur. Gerçekten bunlar nur üzeredirler. İnsanlar korkarken onlar korkmazlar yine onlar üzülüp mahzun olmazlar. Daha sonra (sav) şu ayeti okudu: “Bilesiniz ki Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyecektir. (Yunus 62)
Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah’ın Resûlü olduğuma şehâdet ederim. Herhangi bir kul bu iki kelimeyle hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın Allah’ın huzuruna böyle bir iman ile çıkarsa, karşılığında kesin cennete girecektir. (Müslim iman 28)