Hangi Ülkede, hangi toplumda olursa olsun herkese şu üç şey huzur ve güven sağlar: Ahlak, ekmek ve şefkat şarttır.
Öyle bir şarttır ki bu tarihlerden beri geçerlidir.
Öyle bir gereklilik ki bu insan ve hayvan topluluklarını birbirinden ayırır.
Ahlak için ne gerekir?
Ekmek için ne gerekir?
Şefkat için ne gerekir?
Ahlak için akıl gerekmektedir.
Önce Akıl ve Ahlak:
Bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (asm) "Aklı olmayanın dini de yoktur” diye buyurmaktadır.
Akıl ve din birbiriyle yüzde yüz bağlantılı olduğu gibi, akıl ve ahlak da birbiriyle yüzde yüz irtibatlıdır.
“Aklı olmayanın ahlakı da yoktur. Ahlakı olmayanlar akılsızdır ya da aklı devre dışıdır.”
Akıl nasıl devre dışı kalır?
İnsan nefsine uyarsa akıl devre dışı kalır.
Malik (ra) anlatıyor: “Resulüllah (asm) Efendimiz şöyle buyurdu: “ Cennetin etrafı mekarihle (nefsin hoşlanmadığı şeylerle) sarılmıştır. Cehennemin etrafı da şehevi (nefsin arzuladığı, cazip) şeylerle sarılmıştır.”
Buna göre akıl cennete, nefis cehenneme götürür. Nefsin hoşlanmadığı şeyler, aklın emrettiği şeylerdir.
Nefis, öfke, kin, düşmanlık, şehvet, haram, yalan, dedikodu, yalan, hile, haset, gıybet ve bilumum kötülükleri ister. Bilumum kötülükler cehenneme götürür.
Akıl, bilumum iyilikleri işler yani yerine getirir. Doğruluk, adalet, merhamet, şefkat, helal ile kanaat ve benzeri hasletler aklın emridir. Bu özellikler insanı cennete götürür.
Burada şu noktaya dikkat çekelim: “Biz ahlak ve akıl arasında bağlantı kurduğumuzda, fıtrattan kaynaklanan saf, temiz ve vicdanın doğrultusundan ayrılmayan akıldan bahsediyoruz. Bu akıl iyiliği emreder, bu akıl samimiyeti emreder, bu akıl ihlâsı emreder. Ancak, bozuk fikirli ve nefsani düşünceli akıl kalp gözüyle değil de madde gözüyle baktığı için, “insana hazzını yükseltmeyi emreder, zevkine ve keyfine bak diye telkinlerde bulunur.”
Öyleyse akıl derken biz esasında insanda doğuştan mevcut olan bozulmamış fıtrattan bahsediyoruz.
Toplumda akıl ve ahlaktan sonra ekmek gerekir. Ekmek için çalışmak gerekir.
Ekmek İçin Çalışmak:
Bizi kurtaracak olan çalışmaktır.
Hem Dünyada ve hem de Ahirette bizi kurtaracak olan çalışmaktır.
Çalışmak huzur ve mutluluktur.
Kim ki çalışmıyorsa huzursuzdur.
Dünyada doğrulukla çalışmak, rızık aramak ve helalinden kazanmak, mutlulukların en büyüğüdür.
Çoluk çocuk yetiştirmek ve bu yetiştirilen çocukların nafakasını, geçimini el emeğiyle helalinden sağlamak en büyük huzurdur. Çalışmamak ve boş durmak ise en büyük huzursuzluktur.
Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) “İnsan, elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah'ın elçisi Dâvût (a.s) da, kendi elinin emeğini yerdi” diye buyurmuştur. Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şu ayete dikkat çekmek istiyorum: “Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm Suresi, 39)
Evet, Dinimizin iki ana kaynağında, ayetlerde ve hadislerde çalışmanın önemi sık sık anlatılmış ve bizlere öğüt verilmiştir. Bu ayetlerden ve hadislerden bazılarını sizler için şöyle sıralıyorum: Ayetler: “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas Suresi,77)
Evet, bir toplumda çalışma yaygın ise ve herkes işinde gücünde ise o toplumda huzur ve güven vardır ve o toplumda ekmek ihtiyacı giderilmiştir.
Bir filozof sözüdür: “Boş İnsanın kafası, şeytanın çalışma masasıdır.”
Boş insanlar kötülük düşünürler. İyi insanlar çalışmaktan kötülüğe fırsat bulamazlar.
Bir toplumda üç hususun huzur ve güven için şart olduğunu söylemiştim yazımın başında.
Bunlar ahlak, ekmek ve şefkat idi.
Ahlak ve ekmek için gereken hususları yukarıda anlattım.
Şefkat için ne gerekmektedir?
Cevabı çok basit: Akıl ve ahlakın olduğu, nefsin geri plana atıldığı yerde merhamet ve şefkat öne çıkar.
Bir toplumda “ahlak ve ekmek” odaklı bir yapılanma olur ve nefsin istekleri bastırılırsa merhamet ve şefkat sağlanır. Aksi halde şiddet ve acımasızlık hakim olur.
Evet, bize düşen ahlak, ekmek ve şefkat üçgeninde bir toplum inşa etmektir. Vesselam.