İstiklal Marşımızın kabulünün 103. yılındayız. İstiklal Marşımız 12 Mart 1921 tarihinde TBMM’de okunarak kabul edilmiştir. İstiklal Marşı denildiğinde hemen aklımıza Şair Mehmet Akif Ersoy Üstadımız gelir. Bu elbette doğrudur. 

Bu sene de Ülkemizde, 12 Mart 2024 gününde ve haftasında İstiklal Marşımızın kabulünün 103. Yılı münasebetiyle  Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı bağlamında toplantı ve etkinlikler yapılacaktır. Özellikle gençlerimizin Akif'i hatırlaması sağlanacaktır.

Bu noktada şunu net olarak ifade etmeliyim ki, Mehmet Akif Ersoy Üstadımız bir Şair, hatta İstiklal Marşı Şairi olmaktan belki de daha önce ve daha önemli olarak, bir ahlak timsali ve edep örneğidir. Bizzat hayatında bunu açık ve bariz bir şekilde sergilediği ve gösterdiği gibi Safahat isimli 7 ciltlik eserinde en çok da iş ahlakı, çalışmak, akıl, ilim, irfan, vicdan ve benzeri hususlar üzerinde şiirler yazmış ve bilhassa gençler olmak üzere tüm toplum fertlerine nasihat ve tavsiyelerde bulunmuş, yol göstermiştir.

Almanya’nın Berlin şehrine giden Mehmet Akif Ersoy, yurda döndüğünde kendisine “Avrupa nasıldı, Avrupa seyahatinde ne gördün, neyi müşahede ettin?” diye soruyorlar. Akif, bu soru karşısında şu cevabı veriyor“Ne olsun, gördüğüm kadarıyla işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi!” Yani Avrupa’nın dini muharref yani bozuk, bizim dinimiz en son Din ve korunmuş, sağlam bir dindir. Adamların işleri aynı dinimiz gibi sağlam, maalesef bizim işlerimiz adamların dini gibi bozuk. Durumu bu kadar net ve bu kadar açık, bariz bir şekilde anlatmak şair işidir ve bunu Üstadımız başarmıştır.

Akif, iş hayatında başarılı ve doğru olmak konusunda Almanya’ya dikkat çektiği gibi, ahlaki değerlere bağlılık konusunda Japon Milletine de dikkat çeker. Bu bağlamda Safahat’ta şu 24 husus kendisini hissettirmektedir.

Mehmet Akif Ersoy ahlak ve edep noktasında şu hususlara riayet etmemizi öğüt verir:

1- Dürüstlük, doğruluk, sözünde durmak. 2- Zayıfın hakkını korumak. 3- Çok şeye gücün yetse de azla yetinmek. 4- Fazla bir şeyin olmadığı halde cömertçe dağıtmak. 5- Kimsenin namusuna göz dikmemek. 6- Her dinden ve her milletten insanlara insanca davranmak. 7- En zor koşullarda dahi zulme yiğitçe direnmek. 8- Kişisel ihtiraslara kapılmamak. 9- Toplumun çıkarları uğruna kişisel çıkarları gözden çıkarmak. 10- Başka milletlerden teknoloji ve ilim alırken kendimize ait değerleri terk etmemek, yalnızca yararlı teknolojiye yönelmek. 11- Moda adı altında her şeye itibar etmemek.12- Kendinizi güvende hissetmek için tüm toplumun ahlaklı olmasına çalışmak. 13- Gelişmiş milletleri yalnızca taklit ederek hiçbir başarıya ulaşılamayacağını bilmek. 14- Birtakım menfaatler karşılığında bağımsızlık ve özgürlükten vazgeçmemek. 15- Bağımsızlık ve özgürlük bilincinin özgüven ve başarı için mutlaka gerekli olduğuna inanmak. 16- Asla zulmü alkışlamamak, zalimi sevmemek. 17- Zalime karşı olmak ve mazlumun yanında yer almak. 17- Gelecek düşünülmediğinde toplumun fikrinin, hislerinin ve azminin felce uğrayacağı bilincinde olmak. 18- Haksızlığa karşı çıkılmadığı zaman ümitsizliğe kapılanacağının farkında olmak. 19- Hak ve hakikatin sesi kısılınca sapkınlığın putlaştırılacağının idrakinde olmak. 20- Hakikat ile hayali karıştırmamak, gerçeklerden ayrılmamak. 21- İnsanları ve toplumları yaşatan husus ahlak, insanları ve toplumları çürüten husus ahlaksızlık olduğunu akıldan çıkarmamak.  22- İnsanın yaşadıklarının, hak ettikleri olduğun bilincinde olmak.23- Adaletsizlik, bencillik, zulüm ve benzeri kötülüklerin İslam toplumlarının en büyük hastalığı olduğu bilincinde olarak, bu davranışları terk etmek. 24- Zararın neresinden dönülse kârdır ilkesini düstur edinerek yanlıştan vazgeçmek.

Üstadımız Mehmet Akif Ersoy işte bu 24 noktada çerçevesini çizdiğimiz bir tabloda ahlak ve edep önerir ve bunu Safahat’taki şiirlerinde bizlere sunar. Güzel bir sözde belirtildiği üzere, “namaz 5 vakit farz, ahlak 24 saat farzdır” bilinciyle hareket etmemiz şarttır. Yani Mehmet Akif Ersoy’un 24 noktada önerdiği hususlar 24 saat hayatımızda yer etmelidir.

Yukarıda belirttim. Bir kez daha hatırlatıyorum. Mehmet Akif Ersoy Üstadımız yalnız şiir yazarak ve yalnızca söyleyerek ahlak ve edebe dikkat çekmemiş, aynı zamanda hayatının bütün safhalarında ahlak ve edep timsali olduğunu göstermiştir. Verdiği söze her daim sadık olmuştur, paraya-pula tenezzül etmemiştir, doğruları korkmadan haykırmıştır, haramdan uzak durmuş, helal ile yetinmiştir, Millet ve toplum için gerektiğinde her türlü fedakarlığı göstermiş ve şahsi haklarından feragat etmiştir.

İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı yarışmasında (müsabakasında) birinciliğinden dolayı kendisine istemediği halde zorla verilen 500 lirayı, kendisi zorda ve yoksulluk içerisinde olduğu halde, o yıllarda fakir kadın ve çocuklara geçim kapısı olarak kurulmuş olan “Dar-ül Mesa-i Kurumuna” bağışlamıştır. O yıllarda o parayla bir ev dahi satın alınabilirdi. Üzerinde paltosu dahi olmayan Mehmet Akif’imiz, örnek insan, yarışmadan kazandığı parayla üzerine bir kıyafet dahi almamıştır.

Üstadımızın sözünde duran ve sözüne sadık bir insan olduğunu da belirtelim. İstanbul’da yağmur ve fırtına olduğu bir günde, önceden söz verdiği üzere bir arkadaşı ile buluşmak üzere kararlaştırılan adrese gidiyor ve orada arkadaşını bekliyor. Ancak arkadaşı oraya gelmiyor. Birkaç gün sonra arkadaşıyla karşılaştığında “niye buluşmaya gelmediğini soruyor.” Arkadaşı “hava çok bozuk ve soğuk olduğu için senin de gelemeyeceğini düşünerek gelmedim” dediğinde, örnek insan Mehmet Akif, “ben en zor şartlarda da olsan sözümde dururum” diyerek karşılık vermiştir.

Üstadımızın hayatında ahlak ve edep örnekleri çoktur. Yazımızın hacmini uzatmamak adına başka örnekleri yazmıyorum. Ancak şiirlerindeki ahlak ve edep üzerine seslenişlerine yer vereceğim.

Evet, simdi de Üstadımızın bu minvaldeki şiirlerine yer veriyorum.

Ahlak, edep dahilinde bizlere öğütler veren, yol gösteren ve bunları kendi hayatında bizzat uygulayan Üstadımızın bazı şiirleri:

Doğruluk/Yalan Söylememek/Hakikate Önem Vermek

Hayır, hayâl ile yoktur benim alış verişim...

İnan ki: Her ne demişsem görüp de söylemişim.

Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:

Sözüm odun gibi olsun; hakikat olsun tek!

 

Vefa/Sadakat/Irz/Namus

Müslümanlıktaki erkanı siyanette ferid;

Müslüman denmek için eksiği ancak tevhîd.

Doğruluk, ahde vefa, va’de sadakat, şefkat;”

Acizin hakkını i'lâya samimi gayret;

En ufak şeyle kanaat, çoğa kudret varken,

Yine ifrat ile vermek, veren eller darken;

Kimsenin ırzına, namusuna yan bakmıyarak,

Yedi kat ellerin evlâdını kardeş tanımak

 

Toplum/Ahlak

Köylünün bir şeyi yok, sıhhati, ahlâkı bitik;

Bak o sırtındaki mintan bile tiftik tiftik.

Bir kemik, bir deridir ölmedi kaldıysa diri;

Nerde evvelki refahın acaba onda biri?

 

Edepsiz Toplumlar Hezeyan İçindedir/Din Kurtuluştur

Hakkı son sadme-i kahrıyla bitirsin isyan;

Edebin şimdiki manasına densin “hezeyan”;

Kalmasın, hâsılı , altüst olarak hissiyat,

Ne yüreklerde şehamet, ne şehamette hayat;”

Yine kürsî-i mehibinde Süleymaniye,

Kalacak, doğruluğun yerdeki tek yurdu diye.”

Şairlerin birçoğunda özü ve sözü uyuşmazken, “ele verir talkını, kendi yutar salkımı” kabilinden dedikleri ile yaptıkları bir olmayan şairler etrafta kol gezerken, elbette Mehmet Akif Üstadımızın özü-sözü bir davranışları büyük anlam kazanmaktadır.

Fuzuli bu hakikati asırlar öncesinde haykırmıştır:

Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var.
Aldanma ki “şair sözü elbette yalandır.”

Ancak Mehmet Akif Ersoy bildiğimiz şairlerden değildir. Adam gibi adamdır. Örnek bir şahsiyettir. Tüm gençlerimizin kendisine rehber olarak görmesi gereken bir örnek kişiliktir.

Yazımın en sonunda, “inşallah Üstadımız Mehmet Akif Ersoy’u anlarız ve inşallah aynen Üstadımız gibi yaşarız” diyerek selam ve dualarımı arz ediyorum. Bu vesileyle yaklaşan İstiklal Marşımızın kabulünün 103. yılını tebrik ediyor ve aynen Üstadımız gibi, “Allah bu Millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyorum.

 

Ruhun şad, makamın ali olsun Ey Akif.

Ruhuna Fatiha.

Vesselam.