İslam en son ve en mükemmel dindir. İslam dini hayatın her alanına hakim kılınmak için gönderilmiş bir nizamdır. Müslüman, İslam için yaşayan ve İslam için ölen kişidir. Yine Müslüman hayatın tamamını İslam için yaşayan kişidir. Namaz kılarken namazın sahih olabilmesi için namaz boyunca kabeye yönelmemiz gerekir, namazın bir rekâtını kabeye bir rekâtını farklı bir yöne doğru kıldığımızda nasıl ki namazımız bozuluyorsa aynen öyle de Müslüman için hayat, namaz gibidir. Yaşadığı müddetçe bir yöne döner hayatını o istikamette yaşar.

Seyyid Kutup Ahzap suresinin 4. Ayetinde “Allah bir insanın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır”...  ayetini farklı bir yaklaşımla şu şekilde tefsir etmiştir: İnsanın sadece bir kalbi vardır. Şu halde sadece bir hayat sistemine uyması bir zorunluluktur. Hayat ve varlık için başvuracağı tek ve kapsamlı bir düşünce sistemi olmalıdır. Değerleri ölçeceği, eşya ve olayları değerlendireceği tek bir kriterinin olması kaçınılmazdır. Aksi taktirde hayatı paramparça olur, birbirinden ayrı, birbiri ile çelişen düşünceler arasında bocalanır. İki yüzlü davranışlar sergiler. Yamuklaşır. Bir yöne doğru -sağa-sola sapmadan dengeli bir şekilde hareket edemez.

İnsan, davranış ve ahlâk kurallarını bir kaynaktan, yasa ve kanunlarını bir başka kaynaktan, sosyal ya da ekonomik rejimi üçüncü bir kaynaktan, sanat ve düşüncesini dördüncü bir kaynaktan alamaz. Çünkü bu karmaşa içinde kalp sahibi bir insanın olgunlaşması, insana yaraşır dengeli davranışlar sergilemesi mümkün değildir. Olsa olsa farklı merciler arasında düşünce ve hareketleri paramparça olmuş bir et kemik yığını meydana gelir.

Gerçek bir inanç sistemine inanan bir insanın hayatının herhangi bir noktasında, büyük ya da küçük bir meselede bu inanç sisteminin gereklerinden ve özel değerlerinden soyutlanması mümkün değildir. Bir insanın herhangi bir söz söylerken, herhangi bir harekette bulunurken veya bir şeye niyetlenirken ya da bir şey hakkında düşünürken bu inanca göre davranmaması, bu inanç sisteminin gereklerine uymaması söz konusu olamaz… Ancak eğer bu inanç sistemi onun vicdanına pratik olarak yerleşmişse… Çünkü yüce Allah insana sadece bir kalp bahşetmiştir. Bu yüzden tek bir yasaya boyun eğmesi, bir tek düşünce sistemine dayanması, eşya ve olayları tek bir ölçüye göre değerlendirmesi zorunludur.

İnanç sahibi bir kişi herhangi bir şey yaptığı zaman: “Bunu şahsım adına yaptım. Bunu da islam adına yaptım” diyemez. Nitekim günümüzde politikacılar, şirket yöneticileri; toplumsal ya da bilimsel dernek temsilcileri bu tür sözler söylemektedirler. Oysa bir tek kişilikleri ve bir tek inanç ile beslenen sadece bir kalpleri vardır. Bu yüzden hayata ilişkin bir tane düşünceleri, değerleri ölçecekleri bir tane kriterleri olmalıdır. Bağlı bulundukları inanç sisteminden kaynaklanan düşünceleri onların her durumunu kuşatmalıdır.

İnsan tek başına, aile içinde, toplum arasında, devlet yönetiminde, bütün yeryüzünde; gizli-açık, işçi-işveren, yöneten-yönetilen olarak, bollukta ve darlıkta tek bir kalple yaşar. Bu yüzden hiçbir durumda kriterleri, değer yargıları ve düşünce sistemi değişmemelidir. “Allah bir insanın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır.”

Bu yüzden insanın izleyeceği hareket metodu bir tanedir. Sadece bir yolda yürümeli, sadece bir vahye ve yalnızca bir merciye yönelmelidir. Kısacası tek ve ortaksız Allah’a teslim olmalıdır. Çünkü bir kalp iki İlâh’a birden kulluk yapamaz, iki efendiye birden hizmet edemez. Aynı anda iki yolu izleyemez, iki merciye yönelemez. Böyle bir şey yapmaya kalkıştığı an duygu, düşünce ve davranış olarak paramparça bir görünüm sergiler, kendi kendi ile çelişir, et ve kemik yığınına dönüşür.

Bir gazeteci Hasan el Benna'ya kim olduğunu sorar ve kendisini insanlara anlatmasını ve kişiliğinden bahsetmesini ister. Oda şöyle der:

“ Ben gerçeği arayan bir gezginim. İnsanlar arasında insanlığın anlamını arayan bir insanım. İslâm’ın tertemiz gölgesinde vatanı için saygınlık, özgürlük, istikrar ve güzel bir hayat isteyen bir vatandaşım. Ben, varlığının sırrını anlayan, her şeyden ilgisini kesip yalnız Allah’a yönelen biriyim ve şöyle sesleniyorum: “ Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. Onun ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslümanlardanım.” Ben buyum, peki sen kimsin?