Günlere anlam atfetme, uygarlıkların çoğunda görülmektedir.
Yüzyıllardan beri var olup günümüze kadar gelen ve halen devam eden “Kara Çarşamba” geleneği; bir inanışa göre Allah'ın dünyayı yedi günde, kötülükleri ve belaları ise bu tarihlere tekabül eden Çarşamba gününde yarattığı ve o çarşambaya da “Kara Çarşamba” denildiği söylenilir.
Kara Çarşamba, kimi inanca göre kutsal kimi inanca göre uğursuz kimi inanca göre de baharın başlangıcı kışın bitimini ifade eder.
Gelenekçi bir ruhla yetişen babaannem, diğer tüm geleneklerinin ritüellerini gerçekleştirdiği gibi Kara Çarşamba geleneğinin ritüellerini de gerçekleştirirdi.
Babaannem, mart ayının ikinci ile üçüncü hafta arasındaki Çarşamba için ‘İyi gün değil’ derdi. O günün uğursuz olduğuna inanırdı ve Kara Çarşamba da demezdi. Sadece, “O gün yıkanmayın, iyi değil, iyi değil, bak size söylüyorum. Hastalık yapar.” derdi. Annemin o gün çamaşır yıkamasına da asla izin vermezdi.
Geleneğe göre Kara Çarşambanın olduğu haftaya ‘zîp’ ve o hafta yağan yağmura da ‘zîpık’ deniliyordu. Babaannem zîp haftasının başlayacağı bir gün öncesi, dama çıkar bacanın etrafına hanedeki kişi sayısına göre küçük taşları yere dizer ve o taşları evdekilerin ismiyle adlandırırdı. Bir hafta sonra babaannemle birlikte gider o taşları sırayla kaldırırdık, kimin taşının altında böcek varsa o kişinin o yıl rızkı bol, şansı çok olacağına ve o hafta yağmur yağarsa yılın bereketli geçeceğine inanılırdı.
Kara Çarşamba denilen günde babaannem yere bir kilim serer, kilimin üzerine de bir bez ve hepimizi sırayla -büyük, küçük hanedekilerin hepsini- bezin üzerine alır saçlarımızdan bir tutam keserdi. Saçlarımızı keserken de “Ne hastalığım varsa bu saçla çıkıp gitsin” sözlerini üç defa söyletirdi.
Saç kesim işi biter bitmez, üzerinde saç kesilen bezi kaldırır, kilimi silkeleyip tekrar sererdi. Kilimin üzerine bu kez sofra bezi, sofra bezinin üzerine de üzeri yeşil soğan, maydanoz, tarladan toplamış olduğu çeşitli otlarla dolu tepsiyi bırakırdı. “Yemeyen kalmayacak.” deyip hepimize yedirtirdi. Yedikten sonra da “Akrep, yılan bizden uzak olsun, evimiz bolluk bereketle dolsun, gönlümüz hep huzurlu olsun.” Sözlerini de üç kez tekrarlattıktan sonra “Hadi herkes işine gitsin.” derdi.
Babaannem, bu ritüelleri yılın bolluk bereket içinde geçmesi uğursuzlukların kötülüklerin defedilmesi için yapıyordu.
Ben de bu dileklerin her zaman tüm dünya için gerçekleşmesini diliyor, kalın sevgiyle diyorum.