Ramazan ayına bir hafta kala evimizde bir telaş başlar, yapılması gereken işler hızlandırılır, mutfağın eksiği tamamlanırdı.
Sokağımızdaki büyüğü küçüğü kadını erkeği kısacası herkes sahura dek yatmazdı. Erkekler mahalledeki kahvehaneye gider sahura dek orada vakit geçirirlerdi. Kadınlar ise temizlik işleriyle uğraşırlardı.
İftara on beş dakika kala sofra kurulurdu ve bu sofrada her zamankinden çok daha fazla çeşit olurdu. Ezan okunmasına beş on dakika kala babam televizyonda iftar programını açar bizler dini müzik eşliğinde oruç tutan tutmayan, büyük küçük hepimiz huşu içinde ezanın okunmasını beklerdik. Ezan okunduğu gibi babam dua eder orucunu açardı.
İftardan sonra sofra toplanır akşam namazı kılınırdı. Az bir dinlenmeden sonra sokağımızın orta yaş kadınları sokağın başında toplanır Hava Meydan Komutanlığının nizamiye kapısına kadar yürürlerdi ve yolun kaldırımı da yoktu. Yolun kenarında taşlı topraklı yerde yürüyorduk. En yakın yol oydu. Bu anlattıklarım da yaz içindir.
Sekiz dokuz yaşlarındaydım. Sohbeti çok seviyordum. Bu yüzden her konuşmayı can kulağıyla dinliyordum. Sokakta bir iki akranım vardı. Bizler de her akşam kadınlarla yürüyüşe katılıyor espriler, kahkahalar eşliğinde yürürken büyüklerimizin gönül zenginliğiyle ruhlarımız şekilleniyordu.
Yürüyüş dönüşü sahura dek evin işleri yapılır, sahur sofrası hazırlanır, sabah namazı kılındıktan sonra yatağa gidilirdi.
Gün temizlik yaparak geçirilirdi. Kapı, pencere, duvar silinir, evin dip temizliği yapılırdı. Sanki bayrama gelecek olanlar evin her bir yanını kontrol edecekmiş gibi yatak, yorgan, yastık hepsinin yüzleri sökülüyor yıkanıp geçiriliyordu. Lafın kısası evin her tarafı tertemiz oluyordu.
Bizim de o zamanlar adet olduğu gibi misafir odamız vardı. O oda sürekli temiz tutulurdu. Ve gelen misafir o odaya alınırdı.
Misafir odamızda iki somya, bir üçlü sehpa takımı ve de üç yanı çelik, önü tamamen camdan olan bir vitrinimiz vardı. O vitrin her bayram temizlenirdi. Onun içini temizlemek tam bir eziyetti. İçindekilerin hepsi üzeri değişik şekillerle bezenmiş porselenlerdi ve kullanılmıyordu. Orada süs olarak duruyorlardı. Ama buna rağmen hiç üşenmeden sabırla dolabın içi siliniyor o porselenlerin hepsi teker teker yıkanılıyor, kuruluyor dolaba yerleştiriliyordu.
Herkes, toplumun bireye yüklemiş olduğu sorumluluğun bilinciyle görevini ifa etmeye çalışıyordu. Kadınlar evin temizliğiyle uğraşırken erkekler de bayram ihtiyaçlarını gidermekle uğraşıyorlardı.
Evin temizliği sürerken bayrama bir hafta kala babam bizlere bayramlık alırdı. Öyle şimdiki gibi değildi. Ayakkabı, giysi bayramdan bayrama alınırdı. Beğenmedim diye bir şey de yoktu. Alınan her şeye seviniyor mutlu oluyorduk. Düşünüyorum da o zamanlar ne çok mutluyduk.
Bayram arifesi annem bizlere banyo yaptırır sonrasında, “Hadi gidin yatın! Yarın erkenden kalkacaksınız.” derdi. Yatmadan son bir kez baş ucuma bıraktığım giysilerime, ayakkabıma bakar dokunur öyle uyurdum. Bazen bayramın heyecanıyla coşkusuyla uyku gözümü tutmazdı. Geceyi çok az bir uykuyla geçirirdim.
Annem sabah namazından sonra büyük bir tencerede eti kavurur yanına pirinç pilavı, kuru üzümle kaysı karışımı hoşafı ve de çoban salatası hazırlardı.
Bayram sabahı uyandığım gibi gider elimi yüzümü yıkar bayramlıklarımı giyer ardından babaannemin elini öper sonra da annemin bayramını kutlardım. Babaannem şekerleri hazırlarken annem etrafı sürekli toparlardı.
Babam bayram namazı için camiye gider namaz sonrası komşularla, imamla eve gelirdi. Komşularla imam, babaannemin bayramını kutlarlardı. Babaannem şeker ikramında bulunurken babam da ısrarla, “Geçin içeri beraber yemek yiyelim.” derdi. Ama imam, mahallelinin gönlü hoş olsun diye her bayram komşularla, davet eden başka bir komşunun sofrasına otururdu.
İmamla komşular gittiği gibi babam, babaannemin elini öper bayramını kutlardı. Biz çocuklar da sıraya girer babamın elini öper bayramını kutlardık.
Sofra kurulur ailece sofraya otururduk ve bu çoğu zaman akrabalarla olurdu.
Yemekten hemen sonra kapı kapı dolaşır şeker toplardık. Sonra bir yerde oturur kim daha fazla toplamış diye topladığımız şekerleri sayardık. Hele çikolata verilmişse o anın mutluluğunu anlatmakta kelimeler kifayetsiz kalır.
Bugün geriye dönüp baktığımda büyüklerimiz bir bayram geleneğinin ritüellerini gerçekleştirirken toplumun değerleri olan sevgi, saygı, birliktelik, çalışkanlık, merhamet, misafirperverlik, sorumluluğunu yerine getirme, kardeşlik ve dayanışma gibi güzelliklere ne güzel sahip çıkmışlar.
Bayram tadında bir bayram geçirmenizi diliyorum.