İlim insan için gıda ve hava kadar, belki de daha ziyade gereklidir. Kuran-ı kerimin ilk ayetinin  “ اقرأ” oku ile başlaması bunun açık delilidir. Allah(cc) okutma ve okumayı bütün vecibelerin üstünde tutmuştur. Zira ilme ve marifete dayanmayan her şey cehalet mahsulüdür, cehalet mahsulü de cehaleti doğurmakta ve cehalet kadar zararı tevlit etmektedir. Bu gün dünyada süper güç seviyesine yükselen milletlerin terakki aracı ilimdir. İlim ne kadar değerli ise âlim de o kadar değerlidir. Bunun içindir ki öğretmen ile öğrencinin eğitime dayalı müspet münasebetleri hem dinin hem de müspet alakanın esasıdır. Peygamber (sav) buyurur ki: (صنفان من الناس إذا صلحا صلح الناس وإذا فسدا فسد الناس العلماء والأمراء) “dünya düzeni ve huzuru iki sınıfa bağlıdır, bu iki sınıf düzgün olsa tüm insanlar düzgün, hayat berkemal olur, iki sınıf fasit olsa, düzgün olmazsa hayat tehlikeye girer. Bu iki sınıfın biri amir/ idareci, biri de âlimdir.”  

İmam Ali der ki “  من علمنی حرفا صرت لڒ عبدا bana bir harf öğretenin kölesi olurum.”

Kanuni Sultan Selim, bir sandık hazırlamış, ilgili vasiyetnamesine şunu yazmıştır: “benim şu sandığı açmadan benimle mezarıma koyun”

Vefat ederken vasiyeti icra edilmeye çalışıldı, ama büyük âlim Şeyhü’l İslam Abus- Suud, dedi ki “eğer sandıkta değerli bir mal varsa, değerli malı mezara koymak cehalet âdetidir, kabul edilemez. Eğer bazı hükümler ve nasihatler ise okunur ve millete ilan edilir.”

Sandık açıldı, sandığın içinden sultanın hüküm ettiği belgeler çıktı, belgelerin tümü büyük âlim Şeyhü’l- İslam Ebu Suud’un imzasını taşıyordu. Sultan, verdiği hükümlerin tümünün kendi içtihadı değil, âlim Ebu Suud’un fetvası olduğunu ve mahşer günü bu belgelerle ifade vereceğini irade ediyordu. Ebu Suud, kendi imzasını taşıyan bu yazılı belgeleri görünce şunu söyledi: “Sultanım, sen kendini kurtardın sıra bende”

İşte idarecinin ilme ve Âlime verdiği değer ve âlimin de hakka verdiği değerin ölçüsü budur ve bu olmalıdır.

Evet, bilindiği gibi yakın zamana kadar (1940’lara kadar) hassaten Doğu ve Güneydoğu’da okul ve öğretmen yok denilecek kadar azdı. Millet, kendi imkânlarıyla yaptıkları medreselerde okuyan talebeye yardım ediyor, medreseden çıkan ünlü, mucaz (diplomalı) âlimlere de (Seyda) ittiba ediyordu. Âlimin fetvası kanun hükmüneydi, ( merhum babam mele Yusuf bu âlimlerden idi çevrenin tüm davaları onun fetvasıyla hal ediliyordu.)

Evet, bütün davalar kitap ve sünnete bağlı bu âlimlerin nezdinde çözülüyordu. Ailelerin, hatta örgütlerin ve aşiretlerin arasında vuku bulan her sorun, hukuki meseleler, münazaalar bu âlimlerin hüküm ve fetvasıyla hal ediliyordu.

Va esefa! Şimdi, O ünlü hakiki âlimler (Seydalar) nedrettedir, millet de ittiba edeceği âlimi bulamadığı için bütün sorunları muallâkta kalmaktadır. Zira ‘Kanaat Önderleri’ denilen kişiler başkadır, Seydalar başkadır. Kanaat önderi seydanın yerini tutmadığı için sorunları hal etmeleri zordur, hatta muhaldir.

Okulların açılışı nedeniyle tüm millete şu tavsiyeyi farz bilirim:

“Hem okul hem de müspet öğretmenlerin değerini bilin, millete, hassaten öğrencilere tavsiye edin, millet ve hassaten öğrenci müspet öğretmenlerin âli kıymetini bilsinler, onlara yardımcı olsunlar, saygı sevgi ile ittiba etsinler. Öğretmenler de tesellüm ettikleri öğrenciye talim terbiyede taksirat yapmasınlar, çocukları TEVHİT akidesinden başlayarak gereken ilimleri talim etsinler ve terbiyeyi de bu istikamette yapsınlar, tevhide muhalif fikir ve ideolojileri dimağlarına aşılayıp nazik beyinlerini hatalarla telvis etmesinler.

Evet,  tesviyeye layık olan öğretmen menfi değil müspet öğretmendir.

Bediüzzaman müspet ve menfi öğretmenleri şöyle beyan eder: "Bilirsiniz ki, eğer dalâlet cehaletten gelse, izalesi kolaydır. Fakat dalâlet fenden ve ilimden gelse, izalesi müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım binde bir bulunuyordu. Bulunanlardan ancak binden biri irşatla yola gelebilirdi. Çünkü öyleler kendilerini beğeniyorlar. Hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar.

Müspet Öğretmenin değeri âlidir.

Toplumun içinde değer sahibidir.

Bütün ünlüler öğretmenin kesbidir.

Müspet olmayan ifademin tersidir. 

Hakka namzet ol.