SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

ÇOCUK ANNE

Son Güncelleme :

2024-05-12 16:21:32

       Daha önceleri kaldığımız evin iki sokak ötesinde kalan Esmer Teyzenin adını çok kez duymuş ancak kendisiyle hiç karşılaşmamıştım.

        Bir gün bir arkadaşın evine giderken müstakil bir evin bahçesinde, otların arasında, sandalyede oturan  iri cüsseli, derin düşüncede -belli ki bedeni orada ruhu uzak diyarlarda- olan yetmiş, yetmiş beş yaşlarında bir kadın gözüme ilişti.

       Anlık bir kararla kadına doğru yöneldim, selam verip kadından izin alarak orada bulunan bir sandalyede oturdum.

       Samimi davranışlarıyla, tatlı diliyle, yaşanmışlıklara meydan okurcasına yüzündeki geniş gülümsemesiyle onu tanıyanlarda hayranlık uyandıracak bir kadındı.

       “Her kadının anlatılmaya değer vardır bir öyküsü, hele de böyle derin düşüncelerde olan bir kadının,” diye içimden geçirirken, “Hanım Ağa gibisiniz,” deyip kendimi tanıttım hal hatır sordum. Meğer kadın Esmer Teyze imiş.

       Sanki biri gelip onu dinlesin diye kadın oturmuştu oraya. “Hanım Ağa gibi ne demek? Hanım Ağanın kendisiyim ben,” deyip birkaç espri yaptı, daha ben sormadan hayatını anlatmaya başladı.

       “Muş’un Bulanık İlçesindenim. Babamlar hayvancılıkla geçimlerini sağlıyorlardı. Daha yeni on iki yaşına girmiştim. Yaşıtlarıma göre daha iri yapılıydım.

       Babamın dört yüz küçük baş hayvanı vardı. Bu hayvanlarımıza evli, sekiz çocuk babası olan bir çoban bakıyordu.

       Çoban, akşama doğru sürüyü ağıla koyarken “Seyit Amca, Esmer’i bana verir misin?” dedi babama. “Kurban olsun sana. Senden daha iyisine mi varacak?” dedi babam.

       Bu konuşmadan birkaç gün sonra köyün çeşmesine gittim. Beni gören birkaç kadın, elinde iki bakracıyla duran zayıf, ufak tefek bir kadına, beni göstererek, “Bak bu kız sana kuma gelecek,” dediler. Kadın, “Gelsin, gelsin, en azından işlerimde bana yardım eder,” dedi.

       Çok geçmeden beni alıp koca evine götürdüler.

       İlk bir ay, her gün kaçıp babamlara gidiyor arkadaşlarımla   oyun oynuyordum. Kumam gelip beni götürüyor, annem de her seferinde, “Daha çocuktur, ne olur dövmeyin,”  diyordu. Ama her götürüldüğümde eşimden de kumamdan da dayak yiyordum.

       On üç yaşında çocuk anne oldum. Doğurduğum ilk gün üç dört sokak evimizin ötesinde kalan annemlerin evine koşa koşa gittim. “Ben çocuğa bakamam,” deyip ağladım ağladım ağladım...

       Derken benim on çocuk, kumamınsa on iki çocuğu oldu.

       Kocamın ne bana ne kumama ne çocuklara ne de kendine bir hayrı vardı. Bir işe elini attığı yoktu. Zamanla çobanlığı da bıraktı, akşama kadar evin içinde yiyor içiyor yatıyordu.

       Kumamla birlikte yirmi iki çocuğa bakıyor bağ bahçe, hayvanların bakım işlerine koşuşturup duruyorduk.

       Çocuklar büyüdü kumamla sorunlar başladı, ayrıldık.

       Bizler Batman’a gelip iki gözlü kerpiç bir eve yerleştik. Kocam tüm gününü kahvehane köşelerinde geçirirken ben geçim derdinin düşüncesindeydim. On iki nüfus... ev kira... gelir yok... ne olacak bu halimiz? Diye derin derin düşünüyordum.

       Çocuklarımın aç kalması üst başlarının perişan olması beni üzüyor durmadan çareler arıyordum.

       Irgat olarak çalışmaya başladım,  daha sonra ırgatbaşı oldum. Hayatım hep zorluklar içinde yoklukla, hastalıkla, mücadele etmekle geçti kızım. Aha böyle düşe kalka bugünlere geldim. Anlayacağın ben çocuklarıyla büyüyen bir çocuk anneydim.”

       Bir neslin kadın hikayeleri üç aşağı beş yukarı böyleydi. Ve hala buna benzer ne çok hikayeler duyuyoruz.

       Sağlıklı, varlıklı, mutlu bir toplum istiyorsak öncelikle kadına değer vermeli, kadın sevilmeli sayılmalı, kadın okumalı.

       Bunlar olmalı ki kadın bilinçli, sağlıklı, varlıklı ve de en önemlisi mutlu bir anne olabilsin. Olabilsin ki kaliteli bir nesil yetiştirebilsin.

       İnternette gezinirken anneler günüyle ilgili bir mesajla karşılaştım. Mesajı beğendiğimden siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.

       “Doğurmuş...

       Doğurmamış...

       Doğurduğunu bağrına basmış...

       Doğurduğunu bağrına bile basamamış...

       Doğurmadığını bile bağrına basmış...

       Kendi anne olan...

       Vicdanı anne olan...

       Ruhu anne olan...

       Bütün kocaman yürekli kadınlara...

       Ve bir evlada anne gibi şefkatle sarılabilen adamlara selam olsun...

       Gidenler nur olsun...

       Kalanlar sağ olsun...”

       İnsanları şefkat duygusunda bir kılan bu mesajın inceliğinde başta annem olmak üzere tüm annelerin anneler gününü kutluyorum.

     

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.