Bir ukdeydi içimde Subaşı (Zovaser) Dağı'na tırmanmak, onu görmek, zirvesinde temiz havayı soluyup soluklanmak.
Zovaser Dağı'nın içimde bir ukde olmasını büyüklerimizin anlata anlata bitiremediklerine bağlıyorum, her ne kadar gezip görmeyi, araştırmayı seviyorsam da...
Hep derlerdi ki “havasının, suyunun, toprağının güzelliğine doyum olmaz.” Bunları duydukça bir an önce gidip göresim geliyordu.
Şuna inanıyorum, insan bir şeyi gönülden isteyince tüm yollar o istenilene çıkıyor.
Doğa yürüyüşlerini düzenleyen rehberleri sosyal medyadan sürekli takip ediyordum. Derken geçen hafta sonu Emrullah Bey adında bir rehberin Zovaser'e yürüyüş düzenlemiş olduğunu gördüm.
Emrullah Bey’i, bu tür yürüyüşlere katılan bir arkadaş tanıyordu. Arkadaştan benim de yürüyüşe katılmam için ismimi yazdırmasını rica ettim. Arkadaş da Emrullah Bey'e isteğimi iletince, “Tamam, listeye eklerim de yürüyebilir mi?” diye soruyor, arkadaş, benim çok istekli olduğumu söyleyince sağ olsun Emrullah Bey de bir incelik yapmış, “Tamam.” deyip beni gruba almış.
Ve derken yürüyüş günü geldi sabah 06.40'ta yola çıktım. Belirlenen güzergâha arkadaşla vardık. Minibüse binip yola koyulduk.
İçlerinde en yaş almışı bendim. Gençler, gençliğin verdiği heyecanda oldukları kadar da konuşmalarıyla davranışlarıyla olgun bir tablo sergiliyorlardı. Onların bu güzelliklerine hayran kalmamak elde değildi. Böyle gençleri görünce geleceğe dair iyi duygularım kabarıyor.
Minibüs Sarıgan Köyünün yukarısına kadar bizleri götürdü, orada indik. Emrullah Bey'in çevreyi tanıtıcı bir konuşmasından sonra Zovaser’in zirvesine çıkmak üzere yola koyulduk. Önce toprak yoldan ilerledik -yatay olarak- sonra patikadan, tabiri caizse balataları zorlaya zorlaya dağa -dikey olarak- tırmandık.
Dağa tırmanmak öyle her yiğidin harcı değil... En kallavisinden bir cesaret ister ben yaşındakiler için, hele de idmansız olunca.
Eskiler boşuna dememiş her şey zamanında güzel. Keşke bunu on, on beş yıl önce gerçekleştirebilseydim. Bu kadar yorulmazdım, yokuş çıkarken nefes almakta zorlanmazdım, bacak ağrısını bu kadar çekmezdim, oraları erken yaşlarda görmek çok daha iyi olurdu, doğruya doğru. Ama yine de iyi ki gittim iyi ki gördüm diyorum tüm zorluklara rağmen.
Yaşamın koşuşturmasında kaybolmayın derim. Kendinize, sevdiklerinize zaman ayırın. Sağlığınız yerindeyken içinizden akan güzellikleri gerçekleştirin, ötelemeyin.
İnsan çocukluğunu yaşamalı, çocuk yaşta dil öğrenmeli, eğitimini vaktinde tamamlamalı, evlilik için bir şey diyemiyorum, o biraz nasip kısmet işi ama şartlar elveriyorsa o da vaktinde olmalı, kişinin varsa içinde yapılması gereken bir istek onu da sağlığı yerindeyken yapmalı yoksa vaktinde yapılmayanları sonra -yapılmaz demiyorum, yapılır- gerçekleştirmek çok daha yoruyor insanı.
Yokuş çıkarken zorlana zorlana çıkıyor, bu da beni yoruyor, sık sık dinleniyordum. Böyle de olunca grubun performansını düşürüyordum. Ama zorlana zorlana da olsa direnip zirveye çıktım. Gerçekten Zovaser Dağı’nın zirvesi güzeldi. Görülmeye değer bir yer. Büyüklerimizin dediği gibi ‘bereketliydi.’ Her yer buram buram kekik, zuzubak otu kokuyor, daha birçok otun kokusu insanı büyülüyordu. Bana göre dünyada varsa cennet, cennet orasıydı. Kenger otu, çiriş otu, ışkın, kekik boldu, yer yer kar vardı, ara ara kulakların pasını gideren keklik sesleri de geliyordu.
Bu arada Emrullah Bey'in duyarlılığına, ilgisine minnettar kaldım. Rahat çıkabilmem için elinden geleni yapıyordu. Sorumluluk bilinciyle takdire şayan bir şekilde görevini ifa ediyordu.
Grup arkadaşlarımızın hepsi de duyarlıydı, sağlıklı bir şekilde dağın zirvesinden inebilmem için beni sabırla bekliyor düşmemem için de bana yol gösteriyorlardı. Hepsinde ekip ruhu vardı hepsine ne kadar teşekkür etsem azdır.
İnişe geçtik, evet iniş de çok zordu ama yokuş kadar değildi benim için. Yokuş beni, öyle böyle değil çok yordu.
İnişe geçtikten bir süre sonra yağmur çiselemeye başladı giderek hızını artırdı. Yaklaşık yedi sekiz kilometreyi yağmurun altında geçirdik. Zorlana zorlana düzlüğe indim.
Bu yaşıma kadar en çok yürüdüğüm en çok yorulduğum en çok üşüdüğüm ve en çok yağmur yediğim gün oldu o gün. Bedeni zorlamaya gelmez, her şey zamanında güzel.
İçinizden geçen güzelliklerin gerçekleşmesi dileğiyle.