İnsanoğlunun hayat serüveninin başladığı ilk dönem bebeklik ve bebekliğin hemen arkasından gelen çocukluk dönemidir. Çocukluk; saflığın, temizliğin ve doğallığın en yoğun yaşandığı dönemdir. Bu dönemin sağlıklı geçirilmesi kişinin ileriki yaşamı hakkında güzel bir yol haritası çizecektir. Tıpkı temeli sağlam atılan bir binanın uzun yıllar afetlere, depremlere ve türlü olumsuzluklara rağmen dimdik ayakta kalması gibi.

Biz yetişkinler zaman zaman hislerimizi ve duygularımızı ifade tam manasıyla ifade edemiyor olabiliriz. Çocuklarımıza karşı hissettiğimiz güzel duyguları sadece düşünce ve his olarak bırakmamalı sık sık onlara göstermeli ve hissettirmeliyiz de. Eyleme dönüşen olumlu söylemlerimiz çocuğun hem zihin dünyası hem de ruh dünyası için daha anlamlı olacaktır. Sevgiyi ve sevilmeyi hisseden çocuk değer gördüğü için, birey olarak kabul gördüğü için hem güzel bir çocukluk geçirir hem de ergenlik ve yetişkinlik dönemlerine doğru ilerlerken ayakları yere daha sağlam basar. Sevgi, sevme-sevilme çocuğu besleyip büyüten mucizevî bir şeydir ve tamamen ücretsizdir.

Sevgisizlik ise çocuğun hem o andaki hem de ileriki yaşamında muhtemel problemlerin kaynağıdır. Sevgisizlik, değersizlikle eşdeğerdir. Çocuğu yalnızlaştırır, çocuğu saldırganlaştırır, çocuktaki olumlu olan duyguları körleştirir, işe yaramaz hale getirir. Modern Pedagoji şunu söyler: Çocuğunuza verebileceğiniz en güzel nasihat ona iyi bir örnek olmaktır. Çocuğu sevmektir, onu yararlı besinlerle beslediğimiz gibi sevgimizle, ilgimizle, kaliteli zaman geçirmektir. Çocuğun hem zihin dünyasını hem de gönül dünyasını doyurmaktır. Dini literatürde çocuk eğitimine baktığımızda ise şu büyüleyici sözleri görürüz. “7 yaşına kadar çocuklarınızla oynayınız, 15 yaşına kadar arkadaşlık ediniz, 15 yaşından sonra ise çocuklarınıza danışınız onlarla fikir alışverişinde bulununuz. Çocuğun yetişkinliğine kadar olan bu süreçte çocuğa ne zaman ve nerede nasıl davranılmasına dair kıymetli bir yol haritasıdır aslında bu. Buradan hareketle çocuklarımızı kendi çağımıza göre değil, çocukların içerisindeki bulunduklara çağın koşullarına göre yetiştirilmesi hem bizlerin akıntıya karşı kürek çekmemizi önleyecek, hem çocuğumuzla daha az çatışma yaşamamızı sağlayacak hem de onun gibi düşünüp onun gibi hissedeceğimiz için çocuğumuzla aramızda iletişim engelleri ortadan kalkacak ve aramızdaki diyalog kapıları hep açık olacaktır.

Biz Psikolojik Danışmanlar 0-6 yaş dönemini çok önemseriz ve bu dönemin sağlıklı yaşanması, çocukla kaliteli zaman geçirilmesin ödemini yaptığımız her öğretmen ve veli seminerinde vurgularız. Çünkü karakterin büyük ölçüde şekillendiği bu dönemde çocuğun algıları ve alıcıları sürekli açıktır. Çevresini, özellikle anne-babasının birçok davranışını modeller ve bu davranışları doğru-yanlış ayırt etmeksizin hayatının birçok aşamasına tatbik eder. Çocuk bu modelleme ile hem günlük yaşamda kişisel ilişkilerde olsun, hem de ileride karşılaşabileceği problem durumlarına çözüm üretirken büyük oranda çocukluk döneminde zihnine işlenen verilere göre çözüm üretecek ve kendisine bu doğrultuda yol haritası çizecektir.