Siyaset halk için (ilahi) bir kefalettir, İslam bir özgür irade dinidir. Halk iradesiyle gerçekleşen yönetimin faziletleri saymakla sonuçlanmaz. Ümmet, yöneticinin otoritesinin kaynağıdır. Yönetici, otoritesini ümmetten alır. İslami idare, demokratik, özgürlükçü ve istişareye dayalı bir yönetim biçimidir. Danışmayı peygamber için vacip ama yöneticiler için mendup veya müstehap gören bazı âlimler, acaba Allah’ın vahyi ile oturup kalkan, rasulullah’ın yönetim işlerinde danışmasını vacip görürken, çoğu adaletsiz ve haksız olan yöneticiler için bunu vacip görmemesini dini, imanı, vicdanı ve aklı ile nasıl bağdaştırabilmişlerdir? Halkın ağzını ve dilini bağlayarak onlara hiçbir şeyi haber vermeyerek, halkın içtimai meselelerini ve muamelelerini devam ettirmek imansızlıktan başka bir şey değildir. Böyle bir hal; “Onların işleri aralarında müşavere iledir” Ayet’inin emrine ihanet oluşturur. İbn Rüşd, “İslam’daki idare ve hükümet şekli cumhuriyetin bir örneği idi. Ne çare ki Muaviye bu nizamı bozdu, bu güzelim bina yerine Emevi istibdadını kurdu. Bunun neticesi olarak İslam devletinin esasları yıkıldı, her yerde fitne ve anarşi zuhur etti” demiştir. İslam toplumlarında İslam hukukunun ortadan kalkması, demokratik araçlarla değil, diktatörlük araçlarıyla gerçekleştirilmiştir. Hz. Ali’den sonra,“Ümmetin liderliği yöneticinin (tıpkı babanın oğluna tarla, ticaret ve zanaat bırakması gibi) oğluna bıraktığı özel bir mülk gibi olmuştur.

Halkın iradesi Allah’ın iradesidir. Bu hem gerçeğe hem de içinde bulunduğumuz duruma uygundur. Çünkü halk, hükümetlerin faydalandığı otoritenin kaynağıdır. Bu ise İslam hükümleri çerçevesindedir. Halk iradesi, devletin kuruluş ve devamlılığının en temel şartıdır. Böyle bir yönetimde halka koşulur, halk dinlenilir. Halktan kaçılmaz. Halk özgür olmalıdır; çünkü özgürlük insanın süsüdür; medeniyetin ziynetidir. Güçler bu ortamda gelişir, yetenekler bu ortamda ortaya çıkar. Onun sayesinde doğruluk, cesaret, iyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma içtenliği gibi erdemler gelişir. Hiç kimse halkın mütevellisi olma ve halk adına konuşma hakkına sahip değildir. Halkın bizzat bulunmadığı yerde halktan söz etmek, halk adına konuşmak, ancak hayâsızlığın getirebileceği koskoca bir yalandır. Halk, Hz. Ali’ye biât etmek hususunda ısrar ediyordu. O ise “Bu gizli gizli halledilecek işlerden değildir. Fikrinizde ciddiyseniz, benim de bu vazifeyi kabul etmemi istiyorsanız bütün müslümanların rızasının alınması şarttır” Hz. Ömer; “Kim müslümanların müşaveresi olmaksızın bir şahsa biat ederse, ona biat edilmiş olmaz ve ona biat edenin biati da gerçekleşmez” demiştir. Ömer bin Abdülaziz’in: Ben halkın yönetimini arzuluyorum” demesi, halkın yönetiminin ve halkın rızasıyla yönetime gelmenin ehemmiyet ve gerekliliğinin en somut örneğidir. Dolayısıyla; İstediğimiz ve kabul edeceğimiz yönetici, halk tarafından, halkın iradesiyle seçilen yöneticidir.

Günümüzün en ileri sosyal doktrinleri, otoritenin kaynağının halk olduğunu bildirmektedir. Yöneticinin en güçlü kalesi halkın güveni ve rızasıdır. Cemaleddin Afgani, özgürlüğü, şurayı ve halk kitlelerinin ülke yönetiminde ve idarede rol almasını savunuyordu. Bu düşüncesi ve çağrısına, Afgani, dolaştığı ve kaldığı her ülkede karşıtlar buldu. İran’da bulunduğu bir vakitte İran Şah’ının da bulunduğu bir toplantıda bu görüşlerini dile getirir. İran Şahı öfkeyle sorar “Yani sayın beyefendi, şimdi ben kral’ım, çiftçilerden biriyle denk mi olacağım?” Afgani cevaben: “Şah Hazretleri! Tahtınız, tacınız ve büyük otoriteniz anayasal sistemle daha sağlamlaşıp bugünkünden daha güçlü olacaktır. Kuşkusuz, Şah hazretleri görmüş veya okumuşsunuzdur, bir halk kralsız, sultansız yaşayabilir ama bir kral asla tebaasız ve halksız yaşayamaz,” Rus Çarı III. Alexander Afgani’ye “Bence Şah haklıdır. Çünkü hangi hükümdar, ülkesini çiftçilerin yönetmesine razı olur ki?” O da Çar’a “Bence, yüce Çar, Milyonlarca tebaanın hükümdarın tahtına bağlı dost olmaları, fırsatlar kollayan, gönlünde kin zehirleri ve intikam ateşi gizleyen düşmanlar olmasından daha hayırlıdır” demişti.

AK Parti’in halkla ilişkilerden sorumlu genel başkan yrd. Sayın Salih Fırat; 29.09.2018 tarihinde şirin kentimiz Batman’daydı. Batman’ı yönetecek belediye başkanının kim olması gerektiği ve vasıfları hususunu halkımızla istişare etmek için gayret ediyor ve notlar alıyordu. Pek sevindirici bir durum. Demokrasinin en güzel tarafı; halkı yönetime ortak etmektir. Salih beyin almış olduğu notlar inşallah yetkili kurullar tarafından değerlendirilir ve Batman’ımız emin, adil, ehil ve halkın sevgisini kazanmış bir belediye başkan’ına kavuşmuş olur. Zamanı iyi değerlendirmek lazım çünkü her işimizde, zamana verdiğimiz değer ve duyduğumuz saygıdır başarıyı ya da başarısızlığı belirleyen. Çaba göstermeden bu dinin sahibi vardır deyip mücadeleden imtina edenler, Ehl-i Beyt ve taraftarlarına reva görülen baskı şiddet politikasının yarattığı sarsıntıların kaçınılmaz kıldığı “Kurtarıcı” beklentisidir. FİEMANİLLEH.