İletişim, duygu ve düşüncelerin, akla uygun şekilde başkalarına aktarılması, bildirim ve haberleşme olarak tanımı yapılmaktadır.
İnsan toplumsal bir varlıktır, tüm ilişkilerinde iletişim halindedir.
İletişimin insan yaşantısında büyük rolü vardır. Bilinçli bir iletişimle sorunlar giderilip rahat bir hayat yaşanılabilir. Olumlu iletişimin yolu mutluluğa çıkar.
80'li yıllarda vekil öğretmen olarak çalışıyordum. Sabah okula giderken bahçemizin ihata duvarına yaklaştırılmış saman yüklü traktörün üzerinde olan bir gencin bana baktığının ayrımına vardım. Sanki gelip bir şeyler konuşmak istiyordu. ‘Her halde beni birine benzetti.’ diye düşündüm, görmezden gelip yola devam ettim. İki üç gün bu böyle oldu. Sonra bir sabah okula giderken yine saman yüklü traktörün bahçemizin ihata duvarına yaklaştırılmış ve o aralar karşılaşmış olduğum gencin traktörde oturur olduğunu gördüm. Genç beni görür görmez traktörden atladı bana doğru gelip karşımda durdu. Saygıyı ifade eden nazik bir davranışta bulunarak selam verdi. Ne diyecek diye şaşkınlık içinde beklerken ruha dinginlik veren bir sesle, “Ablam benim, adım Ali. Günün aydın olsun.” deyip kendini tanıttı. Babamla samimi bir aile dostunun yakınıydı. Ben de “Sizin de gününüz aydın olsun,” dedim. “Abla sen öğretmen misin?” “Evet.” “Ablam kurban olayım sana, ablam benim. Hele bana bir ilkokul diplomasını ver, ma ne olacak? Asker görevimi ifa ederken okuma yazmayı öğrenmiştim. Okuma yazmam iyi fakat diplomam yok. Malum zaman ne gösterecek bilemiyor insan. Bana bir ilkokul diplomasını ver.” dedi. “Valla siz bakkaldan sakız ister gibi bana bir diploma ver diyorsunuz ama işte öyle olmuyor. Sakız verildiği gibi diploma verilmiyor. Okulun idarecileriyle görüşeyim. Bakayım ne diyecekler. Ona göre sizinle konuşuruz,” dedim.
Bu konuyu okul müdürüyle konuştum. “Neden olmasın... Milli Eğitim Müdürlüğüne bir yazı yazarız, sonra da okulun ilan panosuna bir yazı asalım. Varsa böyle birkaç kişi daha, hızlandırılmış bir eğitime tabi tutup eğitim sonrası bir sınav yapar başaranlara diploma veririz.” dedi.
Eğitim verildi, sınav yapıldı, sınavda başarılı olanlar diplomalarını aldılar.
Günler sonra Ali geldi, “Ablam benim, çok teşekkür ediyorum. Sayende diploma aldım.” “Rica ederim. Sayemde değil kendi çabalarınızla o diplomayı aldınız.” dedim.
Bir yıl sonra -aynı zamanlardı- Ali yine saman yüklü traktörünü bahçemizin ihata duvarına yanaştırmıştı. Beni görür görmez traktörden atlayıp bana doğru geldi. Bir hal hatır sorma faslından sonra, “Ya abla ya, sen şoför okulunda müdürmüşsün.” “Evet.” “Eee bana ehliyet versene.” “Ehliyet öyle istemekle olmuyor. Koşulları var, koşulları yerine getirirseniz eğitime katılır sınava girer, sınavı başarırsanız sürücü belgesini alırsınız. Hem siz hangi sınıf sürücü belgesini istiyorsunuz?” “E istiyorum.” “Tamam gelin.” dedim.
Ali geldi. Kayıt işlemleri yapıldı. Hem teorik hem de uygulamalı eğitim aldıktan sonra sınava girdi, sınav sonucunda E sınıfı sürücü belgesini aldı.
Bir yıl sonra sabah okula giderken Ali yine traktörü getirmiş bahçenin ihata duvarına yanaştırmıştı. Yine beni gördüğü gibi yanıma geldi. “Ya abla vallaha nasıl söylesem bilemiyorum.” dediğinde utanmanın verdiği bir hal yüzünde belirdi. Konuşması için ben de ısrar etmedim. Bir sessizlik hâkim oldu. ‘Bu sefer ne talep edecek,’ diye beklerken “Ya ablam benim,” deyip evimizden bir sonraki sokağı eliyle göstererek “Aha bu sokakta ikinci katta kalan kızı beğendim. Annem yaşlı ve hasta. Onu yormak istemiyorum. Halam annemden biraz daha genç. Halam ve ablamla birlikte kızın evine gidersek bize eşlik eder misin?” deyip eşlik etmem için çok ısrar etti. Israr ederken de öyle güzel sözler sarf ediyordu ki karşı çıkmam imkansızdı, “Tamam, olur.” dedim. “Bu iyiliğini hiç unutmayacağım ablam benim. Yarın bu vakit geliriz.” dedi. “Tamam.” deyip ayrıldım.
Akşam, kızın annesine böyle bir durumun olduğunu söyledim. “Tamam. Buyursunlar.” dedi.
Ertesi gün belirlenen saatte Ali’nin halası, ablası, Ali ve ben birlikte kızın evine gittik. Kahveler yudumlanırken Ali’nin halası oraya gidiş sebebimizi açıkladı. Ali, ayağa kalkıp kızın annesine doğru gitti. Kadının elini öpmeye çalıştı ancak kadın el öptürmedi. Ali, “Anacım, kısmetse sizinle akraba olmayı düşünüyorum. Bakma öyle üst başıma. Ben çiftçi adamım. Saç sakal tıraşı olsam, yıkanıp paklansam, bir takım da giyinsem bir kaymakam kadar yakışıklıyımdır. Fakat malum çiftçi adamım, akşama kadar toz toprak içindeyim. Aha bugün de bir traktör saman yükleyip buraya geldim.” deyince gencin özgüvenine, bunları anlatırken el hareketleri, yüz mimikleri konuşmalarıyla o kadar uyumluydu ki insanın hayranlık duyası ve de gülesi geliyordu.
Ali konuşurken insanın ruhuna bir sakinlik veren turkuaz sesiyle, gönülleri okşayan büyüleyici cümleleriyle teyzeyi mest etti. Teyze çok olgun davrandı. “Büyüklerimizle istişarede bulunalım. Bakalım ne diyecekler. Nasipse neden olmasın oğlum.” dedi.
İnsan için en temel ihtiyaçlardan biri olan iletişim, insan yaşantısında büyük önem taşır. Sağlıklı, huzurlu bir yaşam için sağlıklı bir iletişim gereklidir. Sağlıklı bir iletişim için de kendini doğru ifade etme, beden dilini kullanma, empati kurma, dinleme gibi iletişim becerilerinin kazandırılması gerekmektedir.
Sağlıksız iletişim, mutsuzluk, acı, öfke, çatışma, başarısızlık ve ayrılık getirirken sağlıklı iletişim, başarı, mutluluk ve huzur getirir.
Herkesin yaşamında sağlıklı iletişimler diliyorum.