Öncelikle şunu belirtelim, Batmanın sokaklarında cadde ve parklarında ilme, dinin güzelliklerine, Allah, Peygamber, Evliya, Sahabe hayatlarına, onları dinleyip belki de rol model almaya susayan binlerce gencimizin olduğunu hatırlatarak yazımıza başlamak istiyorum.
Yüce Allah’n kelamı Kuran-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v) sünnetlerinden, hızla uzaklaştığımız günümüzde alimlerimize büyük bir iş düşmektedir. İş işten geçmeden, faşizm ve ateizme doğru yol alanların önüne geçmek, onların egemenliklerini kurmalarını engellemek için İslam dininin yüceliğini, kutsallığını, kurtuluşun İslam dininde olduğunu, durmadan anlatmalıdırlar. Bir evlat nasıl babasının eline bakarak beklentilerinin karşılanmasını istiyorsa, bir mümin de aynı o şekilde alimin kendisini aydınlatmasını ve yol göstermesini ister. Alimler peygamberlerin varisleri olduklarını her daim hatırlamalıdırlar. Peygamberlik döneminde insanların yol göstericileri peygamberlerdi. İçinde bulunduğumuz dönem itibariyle yol göstericiler alimlerdir. Böyle kutsal bir görevi ve büyük bir sorumluluğu üstlenmeyi kabul eden ve peygamberimizin yeryüzünün yıldızları diye hitap ettiği alimlerimizin, her tarafa ışık saçan yıldızlar gibi bütün insanlığı aydınlatmalıdırlar.
Peygamberimiz(s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse bol bir nasip elde etmiştir…”
Mevcut ve gelecek nesillerin dinini iyi öğrenip kuran ve sünnete uygun hareket etmelerini sağlamak alimlerimizin görevlerindendir. Hayatlarını sadece ibadete vermekle geçiren kişilerle insanlara doğru yolu göstermekle mükellef olan alimler bir olamazlar. Alimler; zor ve bir o kadar da hayırlı bir görev üstlendiklerinin bilincinde olup bu görevi hakkıyla yerine getirmeye çalışmalıdırlar. Alimler insanları etrafında toplamayı bilmeli, ilmi bıkmadan, usanmadan yumuşak bir dille anlatmalıdırlar. Çünkü herkesin anlama kapasitesi bir değildir. Kimisi bir yada iki seferde anlar kimi de üç yada dört seferde anlar bunu karşı taraf için eksiklik olarak görmemeli ona sabır göstermelidirler.
Yüce Allah (c.c.) Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır: “Allah’tan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah’a tevekkül et, şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever” A’li İmran süresi 159 ayet.
İslam dinin zor anlar yaşadığı bazı tehlikelerle karşı karşıya kaldığı bir zamanda alimlerimiz devreye girmeli ve İslam dinini peygamberimiz Hz.Muhammed (s.av)’in bıraktığı yerden değişikliğe uğratmadan, kurtuluşun İslam dininde olduğunu bütün dünyaya haykırmalıdırlar. Peygamberlerin varisleri olma şerefine nail olmuşken bu fırsatı iyi değerlendirmelidirler. “İlmini insanlara öğretmeyen alime kıyamette ateşten yular bağlanır...” Hz.Muhammed(s.a.v)
Kıyamet gününde ateşin yakıtı malı hakkında fakirlere karşı cimri davranan zengin, ve dinini dünyasına satan alimlerdir. Hz.Ali (r.a), malını Allah yolunda sarf eden zengin gibi ilmini de Allah yolunda sarf eden cömert alimlere ihtiyaç vardır. Allah’a emanet olun.