SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

FEDAKÂR BABA

Son Güncelleme :

2024-06-14 12:53:39

       Babalar Günü denince aklıma hep Fedakâr Babalar, fedakâr babalar denince de ortaokuldayken okula beraber gidip geldiğimiz Sonnur adındaki arkadaşımın babası Metin amca geliyor.

       Sonnur'la ortaokul ikide okuyorduk. Ancak sınıflarımız farklıydı.

       Sonnur'un annesi onuncu çocuğunu doğururken kan kaybından öldü. Böylece on çocuk ile baba ortada kaldı. Çocukların hepsi boy boydu.

       Sonnur'un en büyük kardeşi Aynur, nişanlıydı. İki numara Osman sanayide çalışıyordu, üç numara Hamza lise üçteydi üniversiteye hazırlanıyordu. Dört numara Sonnur orta ikideydi, beş numara Nurullah orta birdeydi, altı numara Firüzan ilkokul dörtteydi, yedi numara Günnur ilkokul ikinci sınıftaydı, sekiz numara Ramazan üç buçuk yaşındaydı, dokuz numara Meryem iki yaşındaydı ve on numara da bebekti, ismi Kader konuldu.

       Sonnur arkadaşımın evi, evimizin iki sokak aşağısında kalıyordu. Annesinin ölümünü duyar duymaz Nagihan arkadaşımla yanına gittik.

      Metin amca, günün getirmiş olduğu işlerin yoğunluğunda koşuştururken bile bir an olsun acının timsali izler yüzünden eksilmiyor, iyi olmadığı duruşundan belli oluyordu. Ara ara dizlerini ovuyor, sanki acının tüm ağırlığı dizlerine inmiş adım atmakta zorlanıyordu. Ama belliydi  sorumluluk bilinciyle davranıyor acı ne kadar ağır gelse de o güne ait işleri eksiksiz yapmaya çalışıyor ileride keşke dememek için.

       Bir minibüs geldi, Metin amca bütün çocuklarını minibüse bindirdi, benle Nagihan’a da “Geçin Sonnur’un yanına oturun kızım.” dedi. Bebeği kucağına alıp önde oturdu. Üç minibüs, iki arabayla mezarlığa gittik.

       Defin dönüşü tekrar Sonnur’un evine Nagihan'la gittik. Metin amca kardeşlerine taziye için talimatlar verdi bebeği alıp doktora gitti. Bundan böyle bebeğe nasıl bakılır diye.

       Taziye bir hafta on gün sürdü. Ve derken taziye evi normal yaşantısına döndü.

       Metin amca sekiz beş mesaisi olan bir kamu kurumunda çalışıyordu. Mesai saatlerinin dışında çocuklarıyla ilgileniyor evin işlerini yapıyordu. İşe her gittiğinde Aynur’a, “Kardeşlerine göz kulak ol kızım, özellikle de bebeğe.” diyormuş. Yaşam böyle sürerken dünürleri, “Müsaadenizle düğünümüzü artık yapalım.” deyince Metin amca, “Ölenle ölünmüyor. Hayat sürüyor. Yolu açık olsun Aynur’umun.” demiş. Dünürler düğün yaptı, Aynur gelin gitti.

       Aynur, Metin amcanın eli ayağı olmuştu. Aynur gidince yaptığı işler de Metin amcaya kaldı. Metin amca çok yoruluyor ama hiç şikayet etmiyordu, Sonnur bunu hep söylüyordu.

       Metin amcanın, çocuklarıyla ilgilendiğini, evin tüm işlerine koşuşturduğunu, çok yorulduğunu gören komşuları, “Neden evlenmiyorsun, bu ne zamana kadar böyle olacak? Evlen vallahi evlen, bak yarın bu kızlar kocaya gidecek oğlanlar da karı buldu mu seni unutacaklar, sonra sen ortada kalacaksın. Bu kez yaşlı olduğun için seninle evlenmek isteyen olmayacak.” gibi konuşmalarla Metin amcayı üzüyorlardı.

       Hatta bir defasında benle Nagihan, Sonnurlardayken komşunun biri “Yahu vallaha sen erkeklerin adını batırdın, erkekleri yok ettin. Bu kadarı da olmaz yahu. Yemek yapıyorsun, çamaşır yıkıyorsun, kızların saçını tarıyorsun bir doğurmadığın kaldı. Vallaha erkekleri bitirdin, bitirdin.” deyince Metin amcanın yüzünde öfkeyle karışık bir acı belirdi.

       Sonnurlara gittiğimizde çoğu zaman komşularının bu tarz konuşmalarıyla karşılaşıyorduk. Ve her seferinde Metin amcanın ne çok üzüldüğü yüzünden okunuyordu. Hatta bir defasında bizlerle, içinde bulunduğu durumu paylaşma gereğini duydu. Yüzüme bakarak, “Kızım benim, ben üç yaşlarında annemi kaybettim. Üvey ananın zulmüne maruz kaldım. Çok eziyet gördüm. Çocuklarıma o duyguları  yaşatmak istemiyorum ama gel gör ki insanlar rahat vermiyor. Aha siz de defalarca şahit olmuşsunuz bana bu söylenilenlere. Benim derdim bana yetmiyor sanki, bir de el beni yoruyor.” deyince boğazı düğümlendi iki iri gözyaşı yanağına aktı.

       Bir gün Nagihan ve Sonnur’la bizde oturmuş çay eşliğinde sohbet ediyorduk. O arada Nagihan, “Evde durumlar nasıl Sonnur?” deyince Sonnur ağlamaklı bir sesle,  “Canım, vallaha evde bir sıkıntı yok da çevre rahat verse işte. Geçen halam gelmiş babamla konuşuyordu. ‘Kardeşim evlen. Bu ne halin senin. Çok çökmüşsün. Sen koşuşturmaktan farkında değilsin, hem komşuların ağzına da sakız olmuşsun. Senin adını Plastik Meto koymuşlar, biliyor musun? Beni dinle evlen. Bu ne zamana  kadar böyle devam edecek,’ deyince babamın omuzları düştü, morali bozuldu. ‘Sen de mi beni yıpratacaksın. Üvey annenin elinden az mı çektim? Sen çekip kocaya gittin.’ dediğinde babam öyle kötü oldu ki anlatamam. O an babam da ölecek diye çok korktum. İnan babam ölse perişan olacağız.” deyip hüngür hüngür ağladı.

       Metin amca kimseyi dinlemedi kendi bildiğini yaptı. Yeri geldi sustu yeri geldi karşılık verdi hem de azarlarcasına. Çocuklarıyla ilgilendi, evinin işini yapmaya devam etti.

       Zamanla çocuklar büyüdü. Okuyanı okuttu, evlenmek isteyeni evlendirdi ve derken tüm çocuklar evlendi. Metin amca yalnız başına kaldı ama çocukları onu yalnız bırakmadı, sırayla birileri gelip yanında kalıyorlardı. Metin amca torunlarıyla oynuyor mutlu oluyordu. Fakat hayatın acımasızlığı işte... Hem yıllarca sekiz beş mesaisine riayet etmenin verdiği yorgunluk hem on çocuğa anne-baba olmak hem evin tüm işlerine koşuşturmak hem de çevredeki insanların acımasızca  konuşmalarına maruz kalmak Metin amcayı çok yordu bir gece sabaha doğru kalbine yenik düştü.

       İnsanların özel hayatına müdahale etmeye, huzurunu bozmaya, rencide etmeye, germeye, yormaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Kişinin verdiği karara saygı duymalıyız. Gerekirse destek vermeliyiz, yıkıcı değil yapıcı olmalıyız.

       Başta babam ve Metin amca olmak üzere tüm ölmüş babaların mekanı cennet olsun, yaşayan babaların da babalar günü kutlu olsun. En çok da Metin amca gibi sorumluluk bilinciyle davranan tüm fedakâr ve de yüreği sevgiyle yoğrulmuş  babaların babalar günü kutlu olsun.

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.