Serkan Ramanlı, HÜDA-PAR Batman Milletvekili ve Belediye Başkan Adayı olarak toplumu birleştirme ve adil bir gelecek inşa etme hedefleri doğrultusunda önemli mesajlar verdi.
Siyasetin sürekli bir diyalog ve hizmet atmosferi yaratma aracı olduğunu vurgulayan Ramanlı, toplumsal barışı pekiştirmenin ve her kesime eşit hizmet sunmanın önemine değindi. Adayın kadınların, gençlerin, çocukların, emeklilerin, dar gelirlilerin haklarını koruma, kentin ulaşım sorununu çözme, yeşil alanları artırma gibi vaatleriyle şeffaf ve hesap verebilir bir belediyecilik anlayışını benimsediğini belirttiği bu söyleşi, toplumla kurduğu sağlam ilişki ve hizmet anlayışına odaklanarak önemli bir vurgu yapıyor. Ayrıca, söyleşide Kürt sorunu, Sivil Anayasa, Kayyum atamaları gibi önemli konuların yanı sıra kent için projeler ve adayın kişiliği ile ilgili ipuçları da enine boyuna konuşuldu.
Şimdi, Serkan Ramanlı'nın çarpıcı söyleşisiyle toplumun nabzını tutmaya hazır mısınız?
---Milletvekili Serkan Ramanlı, belediye başkanlığına neden aday oldu?
Şehrimde daha etkin ve sonuç odaklı hizmet sunabilmeyi istememdir. Ben ricacı değil icracı olmak istiyorum. Zaten bu şehrin milletvekiliyim, Allah ömür verirse 4 seneye kadar daha devam edeceğim. Hizmetten kaçmam ama sonuç odaklı olmak istiyorsak kendi işimizi kendimiz yapmak zorundayız.
---Belediye başkanı seçilmeniz durumunda hangi projeleri hayata geçirmeyi planlıyorsunuz?
Öncelikle, iş disiplini ve adaletin sağlanması temel ilkelerimizdendir. Herkesin aldığı maaşın karşılığını vermesi ve disiplinli bir çalışma ortamı oluşturulması önceliğimizdir. İkincisi, israf, yolsuzluk ve rüşvet gibi kötü uygulamalara kesinlikle müsaade etmeyiz ve bu konularda sıfır tolerans politikası izleyeceğiz. Üçüncüsü, kentin çarpık kentleşme sorununa köklü çözümler getirerek, kent yaşamını düzenlemeyi hedefliyoruz.
ADİL BİR POLTİKA İZLEYECEĞİZ
Mahalleler arasında ciddi bir hizmet ve yapılaşma dengesizliği var. Kentsel dönüşümün henüz gerçekleştirilememesi bu dengesizliği artırıyor. Yeni şehirleşme alanlarında 12-13 kat ruhsat verilmiş. Diğer mahallelere de aynı imkanların sağlanması için adil bir politika izleyeceğiz. Kenar mahalleler yoksullukla boğuşuyor. Yoksulluğun önlenmesi ve şehir planlamasında adaletin sağlanması için eski Batman dediğimiz kısmada kat izni vereceğiz. İstiyoruz insanlar kendi evlerinden, arsasından bir fayda görsün, cepleri para görsün. Yaşam standartları biraz yükselsin. Yoksulluk bize hırsızlığı, huzursuzluğu, uyuşturucu batağını, çeteleşmeyi getiriyor. Ayrıca verimli tarım alanlarına imar verilerek arsaya dönüştürülmesini de doğru bulmuyoruz.
ZENGİNİN DÜŞMANI DEĞİLİZ, YOKSULLARIN HAKLARINI SAVUNMAKLA MEŞGULÜZ
Kenar mahallelerde yapılan imar çalışmaları sayesinde park alanları, okullar ve sağlık tesisleri için yeni alanlar oluşturulabilir. Belediyenin sosyal tesisler inşa etme imkanı doğar ve inşaat sektörünün canlanması diğer sektörlere de ivme kazandırır. Buda şehrin ekonomisine katkı sağlamanın yanı sıra, yoksulluğun azaltılması ve gençlerin geleceğinin hazırlanması anlamına da gelir. Rant çeteleri ve imar baronlarının engellemelerine rağmen, Allah'tan başka kimseden korkmadan bu hedefe ulaşmayı amaçlıyoruz. Zenginin düşmanı değiliz, yoksulların haklarını savunmakla meşgulüz. Bu adımlarla Batman'ın belki yüzyılını kurtarabiliriz.
KÖPRÜLÜ KAVŞAKLAR, BATÇIKLAR YAPILACAK
Şehirdeki ulaşım sorununu çözmek için belirli kavşakları köprülü kavşaklarla değiştirme ve batçıklar yaparak trafik sıkışıklığını gidermeyi planlıyoruz. Ayrıca, sinyalizasyon sistemini modernize ederek trafik akışını daha akıcı hale getirmeyi amaçlıyoruz.
UYUŞTURUCU SATICILARININ MESKENİ OLMAYACAK
Uyuşturucuyla mücadele kapsamında, parklarımızı, sokaklarımızı ve okul önlerini belediye bünyesinde istihdam edilecek güvenlik görevlileri aracılığıyla temizlemeyi hedefliyoruz. Bu alanların uyuşturucu satıcılarının meskeni olmaktan çıkmasını amaçlıyoruz. Emniyet ve yargı ayağında yapılan mücadelenin yetersiz olduğunu gözlemliyoruz ve belediye olarak kentimize ve halkımıza sahip çıkmak adına bu projeyi hayata geçireceğiz. Parklarımızı, çocukların, kadınların ve ailelerin rahatlıkla kullanabileceği, sosyalleşebileceği alanlara dönüştüreceğiz. Büyük yüz ölçümüne sahip parklarımızda sosyal tesisler inşa ederek ailelerin uygun fiyatlarla yemek yiyebilecekleri ve misafirlerini ağırlayabilecekleri mekanlar oluşturacağız.
ÇOCUKLARIMIZA ANADİLLERİNİ ÖĞRETECEĞİZ
Üç önceliğimizden biri olan dilimize, dinimize ve şehrimize sahip çıkmak adına her mahallede kreşler inşa edeceğiz. Çalışan ve ev hanımı her anne, çocuğunu güvenle bu kreşlere bırakabilecekler ve çocuklarımıza ana dillerini ve dinlerini öğreteceğiz. Atama bekleyen ilahiyat ve kürdoloji mezunu gençlerimizin istihdamını sağlayacak ve kendi bilgi birikimlerini çocuklarımıza aktarabilecekleri bir ortam oluşturacağız. Bu sayede, çocuklarımızı köklerine bağlı, kültürlerini ve dillerini bilen, ahlaklı ve imanlı nesiller olarak yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Bu yaklaşımla, insanlarımızı kökleriyle buluşturarak, medeniyetimizi, kültürümüzü, edebiyatımızı ve tarihimizi gelecek nesillere taşımayı hedefliyoruz. Çünkü bizim için bir ağaç ancak kökleriyle sağlam bir şekilde büyüyebilir ve kendini ayakta tutabilir.
FLAŞ PROJELERDEN BİRİ TRAMVAY PROJESİ
Flaş projelerimizden biri olan tramvay projesi, Gültepe Kavşağından belediyeye kadar olan 2 kilometrelik bir güzergahta hafif tramvay hizmeti sunmayı planlıyoruz. Ulaştırma Bakanlığından güncel verileri alarak çalışmalarımızı yürütüyoruz. İlk 5 yılda 2 kilometrelik alana tramvay döşeyebileceğimizi hesapladık, ancak ilerleyen yıllarda bu güzergahın üniversiteye kadar genişletilmesi mümkün olabilir. Buda bütçe ve imkanlarla ilgili bir meseledir. Gerçekçi ve yapılabilir projeleri halkımıza duyurarak, vazifeyi devraldığımızda taahhütlerimizi yerine getirebileceğimizi göstermek istiyoruz. Uçuk kaçık projeler yerine somut ve uygulanabilir projeleri hayata geçirmeyi hedefliyoruz.
KADINLAR İÇİN KAPALI SEMT PAZARI
Kadınlar için kapalı bir semt pazarı olan halk pazarı projesini hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bu pazarlar, kadınların kendi el emeği ürünlerini satabilecekleri ve iktisadi faaliyetlere katılabilecekleri bir ortam sağlayacak. Mümkün olan her mahallede bunu yapmak istiyoruz.
SPOR KOMPLEKSLERİ ARTACAK
Gençlerimiz için spor komplekslerinin sayısını artırmayı hedefliyoruz. Şu anda 19 Mayıs ve Tilmiz tarafında birer spor kompleksi bulunmakta. Bunu 5'e çıkarmak istiyoruz. Gençlerimizin spor yapmaya ilgisi oldukça yüksek ancak imkanlar kısıtlı. Spor komplekslerinin artırılması, gençlerimizin kötü alışkanlıkların önüne geçmesi için büyük bir fırsat sunacak. Biz bu sayıyı 5’e çıkarmak istiyoruz. Spor kötü alışkanlıkların da önüne geçmek için büyük bir imkan.
GENÇ GİRİŞİMCİLERİ DESTEKLİYECEĞİZ
Gençler için vaatlerimizi sıralamak istiyoruz. İlk olarak, iş bulamayan gençlerimiz için girişimlerde bulunacak, bakanlık ve ilgili kuruluşlar düzeyinde çaba sarf edeceğiz. Ayrıca, gençlerimize iş bulabilecekleri alanlar ve girişimci olabilecekleri sektörler konusunda rehberlik hizmeti sunmayı hedefliyoruz. Bu amaçla, belediye bünyesinde proje danışmanlık ofisleri kuracağız. Gençlerimizin hangi iş koluna yatkın olduklarını ve karlılık sağlayabilecek yatırımlarını öğrenmelerini destekleyeceğiz. Genç girişimcilere maddi destek sağlayarak, işlerini kuranlara hibeler vereceğiz ve şimdilik 200 bin nakdi destek sunacağız. Belediye bütçesi zorlandığında, faizsiz kredi seçeneği de değerlendirilebilir. Yani devlet kapısı tek geçim kapısı olmaktan çıkmalı. Bizim genç girişimciliği desteklememiz, teşvik etmemiz gerekiyor.
DÜĞÜN SALONU İMKANI SUNACAĞIZ
Maddi imkansızlık nedeniyle evlenemeyen gençlere çeyiz yardımı, nakdi hibe ve destek sağlayarak evlenme olanaklarını artırmayı planlıyoruz. Ayrıca, düğün salonlarının oluşturulmasıyla maddi durumu elverişsiz olanlara düğün salonu imkanı sunarak destek olacağız. Yeni çıkan yasayla evlilik kredisi imkanlarından yararlanabilmelerine ek olarak destek sağlamak istiyoruz.
İMAMLARIMIZIN DİLENCİ GİBİ HİSSETMESİNİ İSTEMİYORUZ
Belediye olarak camilerin ve medreselerin ısıtma ve soğutma giderlerini karşılayacağız. İmamlarımızın, minbere çıktığında dilenci gibi hissetmesini istemiyoruz. Onların değerini düşürmemek için bu adımı atıyoruz. Yaptığımız kabaca hesaplamalara göre, Batman'da son bir yılda yapılan bazı faaliyetler için harcanan paranın üçte biri kadar bir miktarla bu masrafları karşılayabileceğiz. İmamların sürekli cemaatten para talep etmesiyle sözlerinin değersizleştiğini biliyoruz, buna izin vermeyeceğiz. Kamu kaynakları buna elverişli neden bunu yapmayalım ki...
GAYRET LAZIM, SAMİMİYET, ADALET LAZIM
Kültür, sanat, edebiyat ve bilim faaliyetlerinin sıklıkla yapıldığı ancak mekânsal olarak sınırlılıklar yaşandığı gerçeği var. Bu nedenle, hem açık hem kapalı alanlarda kongre ve fuar merkezi inşa edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Batman'ı bilim, kültür ve sanatın merkezi haline getirmek için bu adımı atmamız gerekiyor. Bunun için de gayret lazım, samimiyet ve adalet lazım bunlarla gerçekleştirebileceğimize inanıyoruz.
FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLAYACAĞIZ
Gençler için belki de son bir başlık daha ayırmak gerekiyor. Bu mülakat problemi! İşe alımlarda adam kayırma torpil iddiaları, tamamen bunun önüne geçmek istiyoruz. Evet, eğer mülakat sistemi bir kanuni zorunluluksa biz KPSS puanı neyse mülakat puanını da o puan olarak belirlemek üzere fırsat eşitliği sağlayacağız. KPSS tek başına belki objektif olmayabilir ama bugüne kadar belki de elde edebildiğimiz en objektif ölçü, kimsenin itiraz edemeyeceği bir ölçü. Hiç kimsenin partisine, bağlı olduğu aşirete ya da köyüne, mensubiyetine bakmadan eşit bir biçimde belediye de iş bulma imkanına kavuşturacağız. Partizanlık yapmak istemiyoruz, yapmayacağız. Çünkü adalet sadece kitaplarda yazan kavram olsun istemiyoruz. İnşallah gerçekleştireceğiz.
---Toplumsal barış ve birlik için nasıl bir strateji izleyeceksiniz?
Seçim dönemlerinde sıkça yaşanan parti çatışmalarının aksine, insanları bir araya getirecek ve muhabbetlerini artıracak bir siyaset anlayışı benimsiyoruz. Siyasetin, bizi birbirimize yakınlaştırması ve toplumsal ilişkilerimizi güçlendirmesi gerektiğine inanıyoruz. Siyasi rekabetin düşmanlık ve ayrışmayı körüklemesine izin vermemeliyiz. Siyasetin amacı, toplumun ortak değerlerini yükselterek barış ve kardeşliği güçlendirmektir. Bu nedenle, her parti kendi programı doğrultusunda bu değerlere ulaşabileceğine inanır. Toplumun tercihi ise vaatler ile pratiği arasındaki uyuma göre şekillenir.
SEÇİME GİDİYORUZ, SAVAŞA GİTMİYORUZ
Biz siyaseti bir savaş değil, bir seçim olarak görüyoruz. Amacımız, toplumun huzurunu ve birliğini sağlamak için ortak değerleri yükseltmek ve toplumsal barışı korumaktır. Özellikle seçim dönemlerinde partiler birbirlerinin adını ya hiç anmazlar ya andıklarında kötülerler. Biz bunun tersini yapmak istiyoruz. İnsanların partileri ayrı olduğu için birbirinden uzaklaşmalarını, küsmelerini, yollarını değiştirmelerini, fotoğraf karesine girmekten çekinmelerini istemiyoruz. Siyaset bizi birbirimize yakınlaştırıp ilişkilerimizi geliştirebiliyorsa faydalıdır. Batman'da her partiden insanlarla bir arada yaşıyoruz ve herkes kendi adayı ve projeleriyle toplumun karşısına çıkabilir. Toplum hangi adayı ve projeyi beğeniyorsa, ona destek verir. Her seçimin kazananı ve kaybedeni var. Genel başkanımızın ifadesiyle, 'Seçime gidiyoruz, savaşa gitmiyoruz.' Tüm siyasi partilerin ve seçmenlerin ortak amacı adalet, eşitlik, kardeşlik ve dayanışmadır. Her parti bu hedeflere kendi yolunu izleyerek ulaşabileceğine inanıyor. Dolayısıyla ben adil olmayacağım, zulmetmek istiyorum, eşitlik istemiyorum, imtiyaz istiyorum diyen yok. Ancak, pratiğiyle söylemleri arasındaki uyumu toplum belirler.
SİYASET ÜSTÜ BİR ÇALIŞMAYDI
Mesela anadilimizle ilgili önemli bir çalışma gerçekleştirdik ve bunun siyaset üstü olduğunu vurguladık. Herkesin bu çalışmaya sahip çıkması gerektiğini ifade ettik ve diğer partilere de çağrıda bulunduk. Dil veya inanç hepimizin ortak değeridir ve herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini belirttik. Mesela uyuşturucu ile mücadele hepimizin ortak sorunudur. Sorunlarda ortaklaşabiliriz. Farklı düşünmek, farklı siyasi söylemler geliştirmek, farklı partilere gönül vermek bir çekişme, didişme bir çatışma zemini olmamalı.
FABRİKASYON DEĞİLİZ
Toplumda siyasi çekişmelere olan bıkkınlık ve birlik duygusunun ön planda olduğunu görüyoruz. Batman halkı, birlik ve kardeşlik vurgusu yapılarak, siyasetin toplumun gerçekliğinden uzaklaştığını düşünüyor artık. Örgütlü yapılar toplumun önünü açmalı. Siyasetin de artık kendini güncellemesi gerekiyor. Siyasi olarak herkesin aynı düşüncede olması beklenmemeli, bu toplumda bunu kimse yapamaz, fabrikasyon değiliz ki... Hepimiz bir can, bir kanaat bir akıl taşıyoruz. Farklılıkları zenginlik kabul edip, toplumsal birlikteliğe dönüştürmeli.
---Partinize karşı bölgede ve Türkiye'de bir ön yargı olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, ciddi bir ön yargı var. Rakiplerimiz bizi sürekli toplumun dışında göstermeye çalışsa da hepimiz bu toplumun içinde olan insanlarız. Çocukluğum Batman'da geçti, eğitim hayatımın büyük bir kısmı Batman'da geçti ve bütün siyasi arkadaşlarımın tamamı yerli insanlardan oluşuyor. Siyasi söylemlerimizin ön plana çıkmasını istemeyenler ya da belirli alanları kendilerine parsellenmiş kabul edenler, kendi kitlelerini bize karşı kinle nefretle doldurmaya çalışıyorlar. Batıda CHP'nin bunu yaptığını, Doğu'da ise rakiplerimizin geçmişten beri bu taktiği denediğini belirtmek mümkün. Ancak başarılı olduklarını düşünmüyorum. Çünkü toplum eski toplum değil, iletişim kanalları da eskisi gibi değil. İnsanların birbirlerine ulaşması daha kolay, görüşlerini ifade etmeleri için geniş alanlar bulunuyor. Bu tür ön yargıları besleyecek argümanlar da zayıfladı.
MECLİSTE BU İMKÂNA ERİŞTİK
Ancak bizim de sadece iyi olmamız veya iyi olduğumuzu düşünmemiz yeterli değil, bunu topluma ifade etmemiz gerekiyor. Meclise girdikten sonra bu kanalları kullanma imkanına da eriştik. Milletvekili seçilmeden önce mecliste olmadığımız için söylediklerimiz pek duyulmuyor ve görünmüyordu. Ancak milletvekili olduktan sonra aynı şeyleri söylesek de sanki ilk kez söylüyormuşuz, fikir değiştirmişiz gibi bir anlayış da oluşabiliyor. Bu durumda kendi eksikliklerimizi fark ediyoruz. Daha erken meclise girmiş olsaydık, iletişim kanallarını daha etkin kullanabilseydik, belki bu ön yargıları daha erken kırabilirdik ancak geç değil. Bugün bile farklı fikirdeki insanlarda “Ön yargılarımız kırıldı, biz böyle bilmiyorduk, gerçekten size bakışımız çok değişti” diyen çok sayıda insanla karşılaşıyoruz. Rakiplerimizin de bu durumu artık fark etmesi ve kendilerine fayda sağlamadığını idrak etmeleri gerekiyor.
---Belediyenin bütçe yönetimi ve şeffaflığı konusundaki politikalarınızı nasıl belirleyeceksiniz?
Bütün ihaleler, özellikle belirli bir miktarın üzerindekiler, mutlaka açık bir şekilde yayınlanacak. Bu süreçlerin şeffaf ve denetlenebilir olması sağlanacak, davetiye usulü veya kapalı kapılar ardında gerçekleştirilmeyecek. Katılım eşit şartlarda sağlanacak ve rekabet ortamı oluşturulacak. Bu şekilde ihale süreçlerinin hem şeffaf, hem denetlenebilir, hem de uygulanabilir olması sağlanacak. Biz şeffaf olmazsak, kaynaklarımızı verimli kullanmazsak, halkın ve sivil toplumun hakemliğine başvurmazsak başarabileceğimize inanmıyorum. Ayrıca, ihalelerin sadece belirli bir kesime değil, geniş bir katılımcı yelpazesiyle gerçekleşmesi yolsuzluk ve rüşvetin de büyük ölçüde önüne geçecek. Yolsuzluk ve rüşvet, şeffaf ve denetlenebilir olmayan süreçlerde doğan hastalıklardır.
---Belediyelere Kayyum atamasına nasıl bakıyorsunuz?
Partimizin ilk günden beri ifade ettiği kurumsal görüşü değişmedi. Halkın iradesine kayyum atanmasını doğru bulmuyoruz. Seçilen kişi suç işleyebilir ancak bu durumun zaten çözüm yolları bulunmaktadır. Batı illerinde olduğu gibi, suç işleyen yöneticiler görevden alınıp, meclis onun yerine kendi içinden yeni bir başkan seçip yoluna devam ediyorsa burada da onun olması gerekiyor. Ancak maalesef bölgemizde sadece Ankara kayyumu değil, kandil kayyumu da var. Halkın özgür iradesiyle seçtiği yöneticinin kendi bölgesini özgürce yönetmesini istiyoruz. Biz Ankara kayyumunu da Kandil kayyumunu da yanlış buluyoruz.
---Mehdi Öztüzün'ün DEM Parti'den aday gösterilmemesiyle ilgili, kendinizi sebep olmuş gibi hissediyor musunuz?
Ben Mehdi Bey'i arayarak durumu sordum. Neticede benimle fotoğraf çekilmesi sonucu bir ihraç söz konusuymuş gibi bir hava estirildi. Kendisinin böyle bir düşüncesi olmadığını, bu durumun bir bahane olduğunu söyledi. Zaten videolarında da bunu açıkladığını belirtti. Geçmiş olsun dileğinde bulunmak için kendisini aradım.
---O fotoğraf anı nasıl gelişti?
Aslında ben tribüne taraftar gruplarına selam vermek için gitmiştim. Mehdi Bey'in orada olduğundan haberim yoktu. Taraftarlara selam verirken Mehdi Bey'i gördüm ve göz göze geldik. Bir selam vermeden geçmek istemedim. Gittim, hayırlı olsun dileğimi ilettim. O sırada bir kişi fotoğraf çekmek istediğini söyledi. Kendisi İkiz Tepe Köylü olduğunu ve bana mahalleye hizmet götürme konusundaki taahhüdümü hatırlattı. Onlara belediye hizmeti götürme çabamız olduğunu ancak sonuç alamadığımızı belirttim. Mehdi Bey'e, eşitlik sağlama ve mahalleye hizmet götürme çağrısında bulundum. Hangimiz kazanırsak o hizmeti verelim dedim. Mehdi Bey, hiç kimseye ayrıcalık tanımayacağını ama hizmet konusunda ellerinden geleni yapacaklarını belirtti. Bende, ‘Ayrıcalık için değil eşitlemek için söylüyorum’ dedim. Taraftarların sloganlarına katıldıktan sonra ben ayrıldım.
MEMNUNİYETSİZ OLANLAR BEDEL ÖDEMEMİŞ OLANLARDIR
Arkadaşlarımız da fotoğraf çekmişlerdi, yayınlamak bizim açımızdan bir sorun değildi ama yine de beklemelerini söyledim. Ne yazık ki, DEM Parti kendi kitlesini o kadar sıkı bir şekilde kontrol altına almış ki, insanlar normalde selamlaşıp ortaklaştıkları kişilerle bile bir fotoğrafın medyada yer almasından endişe ediyorlar. Kişiler, mahalle baskısı nedeniyle içindeki gerçek duyguları ifade etmekten çekiniyor. Keşke durum böyle olmasaydı. Sonra Batman Burada Medya Ekibinin fotoğrafı servis ettiği haberini duyunca olayın kontrolü bizden çıkmış oldu. Sonuç olarak yayınlamamız bir anlam ifade etmeyecekti. Bir tesadüfen karşılaşmanın, selamlaşmanın toplumda ciddi bir sevinçle karşılanan bu fotoğrafın DEM Parti tarafından bir krize dönüştürülmesi, örgütlerin ve siyasi yapıların toplumun gerisine düştüğünün göstergesidir. Ne kadar toplumdan uzaklaştığını, toplumun duygusundan, ihtiyacından geri kaldığını çok net gördük. O fotoğraftan memnuniyetsiz olanlar aslında hiçbir bedel ödememiş olanlardır. Sadece bedel ödeme siyaset istismarını yapanlardır.
‘İŞİMİZE KARIŞMAYIN’ DEDİLER
DEM Parti Genel Merkezine il örgütünün yaptığı yanlışa müdahale etmelerini istedim. Ön seçimde birinci çıkan adaylarının, siyasi rakibim olacağını bilmeme rağmen adaletin sağlanması için en çok oyu alan adayın karşıma çıkarılmasını talep ettim. Kayyum sistemine karşı olduklarını ifade eden bir parti olarak, kendi içlerinde de benzer bir uygulamaya gitmelerinin çelişkili olduğunu belirttim. Halkın iradesinin engellenemeyeceğini savunurken, kendi içlerinde halkın iradesine müdahale edilmemesi gerektiğini vurguladım. “İşimize karışmayın” diye bir cevap verildi. Fakat bizim üzerimizden böyle bir fırtına koparılması sebebiyle hak adına halk adına da bir şeyler söyleme mecburiyeti doğuruyor. Bu durum olmasaydı bende karışmazdım, kendi içişimize kimsenin karışmasını istemediğimiz gibi…
---HÜDA-PAR'ın bazı patrtilere kıyasla daha milliyetçi bir duruşu olduğu konuşuluyor, ne diyorsunuz?
Bu söylem, siyasi partilerin vaatlerinin ve pratiklerinin uyumsuzluğundan kaynaklanıyor. DEM Parti'nin "kimlik siyaseti" üzerine odaklanması ve hizmet sunmayı ikinci plana atmasıyla, AK Parti'nin ise hizmet vaatlerini kimlik siyasetinden ayrı tutmaya çalışmasıyla bölge halkı ikilemde kalıyor. İnsanlar, hem kimliklerine hem de şehirlerine sahip çıkılmasını istiyorlar. Partilerin de hem kimlikleri koruyacak hem de etkili hizmet sunacak politikaları benimsemesi gerekiyor. Biz hem kimliğimize hem hizmetimize hem şehrimize sahip çıkmak istiyoruz ve hepsi bir arada olur diyoruz.
BİZ KÖKSÜZ BİR MİLLET DEĞİLİZ
Biz Köksüz bir millet değiliz ki, sadece köklerimizi oluşturan şahsiyetlerden pek haberdar değiliz. Ben Kürdüm diyorsanız Kürtçeyi bileceksiniz. Tarihinden haberiniz olacak, edebiyatınızı bileceksiniz, kendi köklerinizle bağınız olacak. Ben hizmet edeceğim diyorsanız yolsuzluğa geçit vermeyeceksiniz. İsrafı defterinizden sileceksiniz. Kaynaklarının belki %60-70'i boşa akıyor. Eğer rüşvetle yolsuzlukla israfla mücadele konseptiniz yoksa nasıl bu memlekete hizmet edebileceğinizi düşünüyorsunuz. Dilinizin söylediğini elinizin doğrulaması gerekir, kuru bir söylemle olmaz. Bununla ilgili toplumun da aydınlanması gerekir. Bediüzzaman Enstitüsü ile tarihteki hem edebiyat hem siyasal anlamdaki bütün önderlerimizi şahsiyetlerimizi hayatlarıyla topluma kanıtlayacağız. Bediüzzaman enstitüsünün işleri bu olacak. Kreşlerle ana dilimizi çocuklarımıza öğreteceğiz. İsteyen yetişkinler de tabii ki o derslerden ücretsiz olarak istifade edebilecek. Ana dilde hizmet anlayışını getireceğiz. Bizde sadece Kürtler yok Araplar da var onlara da kendi dillerinde öğreteceğiz.
---Kürt sorunuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Fıtri hakların henüz iade edilmemesi, aslında Türklerle Kürtler arasında bir sorun değil; daha çok sistemin Kürtleri birinci sınıf vatandaş olarak kabul etmemesiyle ilgili bir sorundur. Bu, dil ve kimlik gibi unsurları dışlama ve kabul etmeme sorunudur. Bu sorun, doğal hakların ve meşru taleplerin tanınmasıyla kolayca çözülebilir, ancak bunun önünde engeller var. Bölücülük korkusu, özellikle batıda, toplumda derinlemesine işlenmiş durumda. Kürtçe ile ilgili bir talepte bulunduğunuzda hemen "bizi bölmek istiyorlar" diye bir tepki alırsınız. Bu, geçmişte başörtüsüne özgürlük isteyenlerin irtica korkusuyla bastırıldığı gibi bir durumla benzerlik gösteriyor. Bu korkuların temelsiz olduğunu ve CHP zihniyetinin ülkeye verdiği zararlardan biri olduğunu net bir şekilde ifade ediyoruz. Bu zihniyet sadece CHP üyelerine özgü değil. Zaman içinde, bugün AK Parti, MHP ve DEM Parti gibi her siyasi parti içinde bu zihniyetin izlerini görebilirsiniz. Bu zihniyetle mücadele etmemiz gerekiyor.
BU ÜLKE HEPİMİZİN VATANIDIR
Bu ülke hepimizin vatanıdır. 85 milyon insan bir ve bir arada yaşıyoruz. Bir imparatorluk dönemi sona erdi ve elimizde bu coğrafyanın mirası kaldı. Bugün toplumda bazı sıkıntılar var. Zaman zaman ırkçılık gibi sorunlar ortaya çıkıyor ancak bu sorunlar sistemin getirdiği bir sonuçtur. Yıllar içinde sistem insanları zehirledi ve yanlış anlamalara yol açtı. Bu durumu düzeltmek devletin sorumluluğundadır. Şiddetin sürekli bir varlık olması, her gün kan dökülmesi ve asker, sivil, polis cenazelerinin gelmesi güven ortamını zedeliyor. Bu adımı atmak önemlidir, ancak bu adımın insanları bölmemesi ve güven sağlaması gerekmektedir. Şiddetin, silahın ve kanın bir çözüm olmadığını açıkça ifade etmek gerekmektedir. Ne yazık ki, hala mikrofonu bir elinde, silahı diğer elinde tutarak bu sorunu çözeceğini iddia eden aktörler var. Elinizde sadece mikrofon olmalıdır. Meşru yollardan, sivil siyaset alanında bu sorunu çözmeliyiz, diğer yollar çıkmaza götürür. 40 yıldır 40 bin insanımızı kaybettik 40 adım yol yürüyemedik. Bu sorunu çözmek için çıkmaz sokak siyasetinden vazgeçip doğru yolda ilerlemeliyiz. Güven bunalımını sona erdirmek için silaha da veda etmek gerekiyor.
---Yeni bir sivil anayasa oluşturulabilir mi?
İlk dört madde ile ilgili olarak konuşunca, sanki ilk dört maddeye karşıymışız gibi bir anlam çıkıyor ancak aslında ifade ettiğimiz şey çok farklı. Bizim ifade ettiğimiz, bu maddelere dokunulamaz anlamına gelmiyor. Hiçbir kural veya kaide, beşeri bir metni dokunulmaz kılmaz. Değiştirilebilir. Kenan Evren önceki anayasayı değiştirdi. 1960 darbesini yapanlarda anayasayı değiştirdi. Burada sorgulanması gereken, anayasayı değiştirebilme yetkisinin sadece silahlı güçlere mi ait olduğu. Mecliste temsil edilen ve olmayan partiler, ortak bir metinde uzlaşabilirler. Hepimizin inancı ortak. Çoğunluk Müslüman olsa da, içimizde Müslüman olmayanlar da var. Onların da kendi inançlarını yaşayabilecekleri bir zemin oluşturulabilir. Herkes Türk değil, Kürtler, Abazalar, Çerkezler ve diğer milletlere ait insanlar da var. Herkesin kendini içinde bulabileceği bir anayasa yapmak mümkündür. Anayasa, toplumsal bir sözleşmedir ve bu sözleşmeye gücümüz var. Ancak önce, biz bizden olmayanlarla bir arada yaşamayı ve ülkeyi yönetmeyi içselleştirdik mi, içselleştirmedik mi, buna karar vermemiz gerekiyor. Eğer içselleştirdiysek ortak zeminde buluşabiliriz.
---Belediye olarak emeklilere desteğiniz olacak mı?
Belediyenin birinci önceliği yoksulluğu sona erdirmektir. Bugün emekliler ciddi bir sıkıntı içindedir ve hükümetin bu durumu çözmesi gerekmektedir. Ancak, geçen Haziran ayından beri hükümete emeklileri açlık sınırının altındaki bir ücrete mahkûm etmeyin, buna hakkınız yok diyerek iyileştirici adımlar talep etmemize rağmen, bir türlü iyileştirici adım atılmadı. Bütçe gerekçe gösterilerek israfın devam etmesi kabul edilemez. Yolsuzluk ve rüşvetle mücadelede ciddi bir ilerleme görülmemektedir. Bu durumda dar gelirli ve emeklilere yönelik her şeye var dar gelirlilere yok anlayışını yaygınlaştırmak doğru değildir. Belediyenin imkanları, öncelikle insanların güvenliğini, gıda ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanılmalıdır. Kimse aç ve açıkta kalmamalıdır. Bu nedenle, dar gelirli veya geçimini sağlayamayan kişilere belediyeden destek sağlanmalıdır. Ancak, bu desteğin miktarının belirlenmesi zor olabilir çünkü hayat pahalılığı hızla artmaktadır. Bu nedenle, belediyenin bütçe gerçekleri doğrultusunda destek vereceğiz.
—31 Mart Yerel Seçimlerinde Serkan Ramanlı kazanacak kadar oy alabilecek mi?
Benim hedefim herkesin oyuna talip olmak ve elimden geleni yaparak kazanacak oyu alabilmektir. Geçenlerde biriyle karşılaştık, şunu dedi: "Ben 16 yıldır kimseye oy vermedim ama ilk kez sana vereceğim." Neticede, bu millete hizmet etmek için buradayız. Yapacağımız işlerden sadece belirli bir kesimin değil, herkesin istifade edebilmesi önemlidir. Örneğin, bir asfalt yapılacaksa, sadece bana oy verenlerin geçebileceği gibi bir ayrım yapmak mümkün değildir. Benim herkese hizmet etme mecburiyetim var bu bir lütuf değil, sorumluluktur. Siyasetin, hizmetin kaba saba yapıldığı bir ortamda, normal yapmam gereken şeyler bile hayretle izleniyor. Ben, bu memlekette yetenekli, cesur ve kabiliyetli binlerce genç olduğuna inanıyorum projelerimin yanı sıra onları Batman'a kazandırmak en büyük hedeflerimden biridir.
---Seçmenlere vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Şunu çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum: 31 Mart'ta eğer ben belediye başkanı olacaksam, bana oy veren de vermeyen de benim gözümde eşittir. Bu hedefi Allah'ın izniyle gerçekleştireceğiz ve başaracağız. Seçim kazanılır, kaybedilir çünkü her zaman bir kazanan ve kaybedenler vardır. Biz kazanmak için elimizden geleni yapıyoruz. Kaybedenler üzülmesin, mücadeleye devam etsin ve doğru bildiği yolda ilerlemeye çalışsın. Herkesin siyasi görüşü, yaşantısı, acıları ve hayat hikayesi farklı olabilir ancak herkesin ortak vicdanı bulunmaktadır. Herkesin dileği ve amacı huzur, adalet, eşitlik ve dayanışmadır. Bu duyguları yükselten ve toplumu bir araya getiren siyaseti yüceltelim. Seçime başlarken rakiplerimi tebrik etmemin altında yatan sebep budur. Toplumu kaynaştırmamız gerekiyor. Bu, seçim kazanmaktan çok daha önemlidir ve inşallah bunu başaracağız.
SERKAN RAMANLI İLE BİR MOLA
Biyografinizi yazsanız adı ne olurdu?
Ümit derim. Geçmişten günümüze ümidi taşımamız gerekiyor
Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?
Başkası yaparsa bende yaparım
İyilikten maraz doğar diyorlar?
İyilikten maraz doğmaz, iyilikten daha büyük bir iyilik doğar
En büyük tutkunuz?
Gönül kazanmak
Sizi en çok ne utandırır?
Mahcubiyet, ümidi kırmak, sözünü tutamamak, beklentileri karşılayamamak
Başınıza gelebilecek en kötü şey?
İnançsızlık her halde
Size neler çok keyif verir?
Bir yoksulun gülümsemesi
Arkadaşlarınız en çok hangi yönlerinizi takdir ederler?
Hiç kızmam neredeyse. Bir ara avukatken düzensizlik ile ilgili kızmışımdır “Abi duydum sende kızıyormuşsun” dediler.
Hangi hataları kolayca affedebilirsiniz?
Neredeyse hepsini, ihanet hariç.
Neler için özür dilersiniz?
Bir hakka girmişsem, gönül kırmışsam özür dilerim.
Hayatınızdaki en olumlu karar?
Evliliğim
Size en çok güven veren insanın özellikleri?
Güven, dürüstlük üzerine inşa edilir. Dürüst olmak zorunda, inançlı olmak zorunda.
Size en fazla keyif veren kötü huyunuz?
Uyumak.
Heyecanınızı ne öldürür?
Özgüven eksikliği ama bizde de o yok çok şükür.
En sevdiğiniz ses nedir?
Su sesi.
Günün en sevdiğiniz anı?
Gün sonu.
En sevmediğiniz ulaşım aracı?
Bu aralar uçak.
Düzenli olarak yaptığınız bir spor?
Yürüyüş yapmaya gayret ediyorum ama aktif bir spor hayatım yok.
Hangi takımı tutuyorsunuz?
Petrolspor. Eski Fenerbahçeliyim, ancak Fenerbahçe'nin sağlığa zararlı olduğunu düşündüğümden "ben bunu izlersem kalpten gideceğim, bizi verem edecek bu takım" dedim ve izlemeyi bıraktım.
Ağlamanıza neden olan son olay?
Vefatlar, yakınlarımızın kaybı.
Sizi daha güçlü bir insan yapan son tecrübeniz?
Bir önceki seçim kampanyasıydı. Beni tanıyanlar, "Sen böyle bir insan değildin" diyorlar. Bana "Ashabul Kehf" diyorlardı, yani relaks yaşayan, gayretkeş olmayan biriydim. ‘Abi,’ diyorlar, ‘senin içinde ne saklanmıştı, birden bire çıktı böyle.’
Sizi en çok ne heyecanlandırır?
İddialı olmak, bir süreci yaşamak.
Çok hoşunuza giden bir şey olduğunda nasıl tepki verirsiniz?
Daha çok şükretmek gerektiğini düşünüyorum. Neticede hepimiz her şeyimizle Allah’a aitiz. Olan da olmayan da onun iradesi.
Öfkenizi kontrol edebiliyor musunuz?
Büyük ölçüde evet.
Çok zor bir işe dikkatinizi vermişken rahatsız ediliyorsunuz, ne yaparsınız?
Uyarıyorum ama kırmadan yapmaya çalışıyorum, hiçbir şey kalp kırmaya değmez.
Sizi en çok ne kızdırır?
İhmal.
Para kazanmak zorunda olmasaydınız hayatta ne yapardınız?
Çocukluğumdan beri şiir yazmayı ve okumayı severim. Lisede Divan Edebiyatı'na ciddi meyilim oldu, aruzla şiir yazmayı denedim ve sevdim. Türkçe ve Kürtçe aruzla şiirlerim var. Biraz daha edebiyat ve estetik yönüm ağır basıyor gibi. Sanatçı olmayı isterdim.
Mutlu musunuz?
Evet.
Hobileriniz var mı?
Müzik aletleri çalmak ve beste yapmayı seviyorum. Kendi bestelerim de bulunuyor, yaklaşık 20 civarı bestem var. Aslında bunları profesyonel bir destek alarak albümleştirmeyi düşünüyorum, ancak henüz bunu gerçekleştiremedim. Bu konuda biraz tembelliğim var bu iş için ciddi bir zaman ayırmam gerekiyor. Müziklerim genellikle melankolik olduğu için her notanın sese dönüştüğü enstrüman önemli. O duyguyu her enstrüman veremiyor.
Hangi durumlarda yalan söylersiniz?
Hiçbir durumda. Genel Başkanımız benim yanında staj yaptığım avukattı. Benimle çalışmak istiyorsan iki şartım var: Bir, asla yalan söylemeyeceksin. Avukatların kaçış yalanları oluyor bazen ve asla paragöz olmayacaksın. Gerektiğinde paradan vazgeçeceksin. O gün bugündür Elhamdülillah yalan söylemedim. Belki İslam’da cevaz verilen iki insanın arasını bulmak için bunu yapmış olduğum durumlar oluyor ama bunda da aşırıya kaçmıyorum.
Politikacılara güveniyor musunuz?
Dürüst olanlarına güveniyorum.
Şu anki ruh haliniz?
Vallahi mukabeleye geç kaldık.
Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Emektar. Her şeye emek vermek istiyorum.