Şiir esasında bir iç döküştür. İçimizdekileri dışarıya döküştür. Şiir yazmasam ve içimi dökmesem çatlayacağım “Elhamdülillah şiir yazarak ve haykırarak rahatlıyorum.”

Bizim işimiz şu fıkrada geçen duruma benziyor. Komşusuna borçlu bir adam “borcumu ödeyemeyeceğim, şimdi ben söyledim, rahatladım bundan sonrasını sen düşün.”

Fıkra tam olarak şöyledir: 

Temel komşusu bir Dursun’dan borç para mı almış, yoksa bir iş ya da ürün karşılığında mı borçlanmış, bilinmez. Ama sonuçta Temel’imiz, Komşusu Dursun’a borçludur.

Ancak Temel’imiz, birkaç gündür oldukça dertlidir ve sıkıntılıdır. Çünkü borcunun ödemeyeceği artık net olarak anlaşılmıştır. Bu durumdan dolayı Temel’in gözüne uyku girmemeye başlar. 

Böyle uykusuz ve dertli dertli birkaç gün geçiren Temel daha fazla dayanamaz ve Komşusu Dursun’un kapısını çalar ve kapıyı açan Dursun’a şöyle seslenir: “Komşum sana borcum vardı ya.” Dursun: “Evet var” der. Temel: “Artık yok” der. Dursun: “Nasıl olur ya, niye borcun yok” der. Temel: “Çünkü ödemeyeceğim anlaşıldı. Bunu sana söylemek zorundayım. Bugüne kadar ben uyuyamıyordum, bundan sonra sen uyuma, artık sen düşün” diyerek oradan uzaklaşıp gider.

Biz de Temel gibi yazıyoruz, çiziyoruz, haykırıyoruz ve sesleniyoruz. Neticede rahatlıyoruz ve ferahlıyoruz. Bizden yazması ve söylemesi. Biz şiir yazmakla ve bunu yayınlamakla rahatlıyoruz. Siz şiirlerimizi okumakla, sizin uykunuz kaçıyorsa, artık orası size ait. 

Anladım ki şiir, bir ferahlama ve yük atma işlemidir. Eskilerin deyimiyle bunu ifade edecek olursak, “şiir, ferahlama ve üzerimizdeki yükleri atma ameliyesidir.”

Son günlerde iki şiir yazarak içimi dışarıya döktüm ve hafifledim. 

Neler mi yazdım?

“Şikayetçiyim” başlığı altında, toplumdaki fertlerde gördüğüm hususları şiire dökerek şikayetimi dile getirdim. 

Ardından “Onuncu Köyde” başlığı altında yine bu toplumda son zamanlarda gözlemlediği hususları kağıda dökerek rahatladım ve ferahladım.

Ben rahatladım ve ferahladım de siz okurken ferahlayıp ve rahatlayıp huzur bulur musunuz, bilmem.

Belki okurken içiniz kararacak.

Ben rahatladım ve ferahladım, bundan sonrası size ait.

Rahatlayan rahatlar, ferahlayan ferahlar. Ancak bu şiirdeki durumların gözlemleyenlerin ve bunun derdini çekenlerin ve benim derdimle hemdert olanların rahatlayacağını ve ferahlayacağını sanmıyorum. 

 

ŞİKAYETÇİYİM

Nasıl bir çağa denk geldim, ben böyle nasıl?

Herkeste fors bin beş yüz, kasıl ha kasıl.

Dursun diye çarklarına nafile asıl.

Rastgele dönen devrandan şikayetçiyim.

 

Acımasız hayat dilim dilim diliyor.

İnsanlar riyakâr, sahte sahte gülüyor.

Ne gittiği, ne geldiği yeri biliyor.

Yolu şaşırmış kervandan şikayetçiyim.

 

Herkes özgür, seçsin kendi akıbetini.

Çok az kimse düşünüyor ahiretini.

Bilmeden yaşayan ömrün kıymetini.

Gününü gün eden hayvandan şikayetçiyim.

 

Toplum maskeli, kalmadı artık saf, açık.

Tavırlar samimi değil, haller yapmacık.

Artık gerçekleri haykırmalıyım artık

Yalandan hatır sorandan şikayetçiyim.

 

Hain nefsim söz dinlemez, azdıkça azıyor.

Hiç hiç boş durmuyor, hep kuyu kazıyor.

Planları bir sinsi ile birlikte yazıyor.

Lanetli alçak şeytandan şikayetçiyim.

 

Böyle haykırdım mısra mısra ben buraya dek.

İşin en doğrusunu şimdi söylemek gerek.

Şeytan ve nefisten daha tehlikeli gerçek.

Sapkın ve azgın insandan şikayetçiyim.

Zıvanadan çıkmış insandan şikayetçiyim.

 

ONUNCU KÖYDE

 

Yorgunum, susuzum, çeşme yok.

Engeller yığınla, hiçbirini aşma yok.

Ah, ah, olumlu bir gelişme yok.

Birileri hep havanda su dövüyor.

 

Toplum umutsuz, yılgınlar gibi.

Hem de bilinçsiz yığınlar gibi.

Hep alkış alkış çılgınlar gibi.

Ahbap çavuşlar birbirini övüyor.

 

İster bağır, ister çağır, ister yaz.

Duymayana davul zurna bile az.

Birileri şeytan gibi kurnaz.

Kıs kıs gülerek elini ovuyor. 

 

Düşman unutmaz, sen unutsan. 

Yaranamazsın ağzınla kuş tutsan.

Duyma onları eğer bir umutsan. 

Birileri küfürbaz, hep sövüyor.

 

Gönlüm Nur Pınarından beslenir.

Aşk ile seslendikçe seslenir.

Böyle huzur bulur, nefeslenir.

Yazmazsam ruhum beni boğuyor.

 

Duygularım böyle gelir dile. 

Hiç yalnız değilim bir an bile. 

Güven içindeyim ben iman ile. 

Bunlar ilham ile içime doğuyor.

 

“Dikkat et, bak, işte bu uçurum.”

İkaz etsem de hiç değişmiyor durum.

Doğru söyleyeni sevmiyor toplum.

Dokuz köyden birden kovuyor.

 

Onuncu köyden yazıp çiziyorum.

Gerçekleri bir bir görüp seziyorum.

Yazdıkça huzur ile geziyorum.

Oh, oh, yazdıkça yüreğim soğuyor.

Oh, oh, yazdıkça yüreğim soğuyor.

 

Vesselam.