Tekasür, Maun ve Kevser Sureleri üzerine bir tefekkür gerçekleştireceğimi bu serinin ilkinde belirtmiştim.
İlk yazımda Tekasür Suresi'ni bu çağın bir “cahiliye çağı” olduğuna tam işaret eden yönünü öne çıkartarak tefekkür ve tezekkür eylemiştim. Tekasür Suresi toplumsal çöküşü gözler önüne seriyor ki onun adı “çokluk yarışı” ve toplumun bir bütün halde, çılgınca mal, mülk ve para biriktirme telaşında fert fert ölüme kadar sürüklendiğini, ölüme koşar adım gittikleri halde toplumun sürüler halinde, bunun farkında olmadıklarını ve adeta büyülenmiş gibi söz dinlemediklerini belirtmiştim.
Şimdi bu yazıda Maun Suresi’ni inşallah tefekkür ve tezekkür eyleyeceğim.
Yazımın ilkinde “Tekasür Suresi, toplumsal çöküşü, Maun Suresi, ferdi çöküşü anlatır. Kevser Suresi her iki çöküşten kurtulacak olanları anlatır” demiştim.
Evet, şimdi ferdi (bireysel) çöküş içinde olanları Maun Suresi özelinde ve bu surenin işaret ettiği çerçevede anlatalım.
Önce sureyi mealen burada beyan edelim: “Gördün mü Dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip kakan; Ve yoksula yedirmeyi özendirmeyen! Vay haline o namaz kılanların ki, Onlar namazlarının özünden uzaktırlar. Onlar halka gösteriş yaparlar. Hayra da engel olurlar.”
Sure toplam 7 ayettir. İlk üç ayetinde dinsizler, kalan 4 ayetinde sözde dinliler yerilir ve her ikisinin ortak noktası olarak da “hayra engel olmaları” gösterilir.
İlk üç ayete dikkat kesildiğimizde “Dini yalan sayanı kimseyi gördün mü? İşte o, öksüzü incitir, yoksulu doyurmak için ön ayak olmaz.”
Dinsizlerin merhamet yoksunu oldukları bu ayetlerde ayan beyan zikredilir. Sırf Dinsizler mi? Sözde Müslüman ve hatta namaz kılan öyle kimseler var ki merhametsizlikte kafirler gibidir.
Maun Suresinin son 4 ayetine tekrar dikkat edelim: O ayetler şöyledir: “Vay o namaz kılanların haline ki, Onlar namazlarında gaflet içindedir. Onlar gösteriş (riya) içindedir. Onlar sıradan, basit bir yardıma bile engel olurlar.”
Bu Din yetimler ve öksüzler, garipler ve yoksullar, ezilenler ve hor görülenlerin yanında ve onları koruyan bir Din iken, Din içindeymiş gibi görülenlerden ve Dinsizlerden karşı bir mukavemet (direnç) görmektedir.
O direnç bu Dinin özü olan garip ve gurebaya yardımı ve fakir yoksula bakmayı engeller bir noktadadır.
Dinin özüne muhalefet eden kafirler ve gösteriş için namaz kılanlar insanlıktan yoksun ve ruhen çöküş içindeki birer pislikten farksızdır.
Bir Din, zayıfı, güçsüzü ve yetimler ile öksüzleri korumuyorsa gerçek bir Din değildir. Dinin bu özelliklerini yerine getirmeyenler de gerçek birer Dindar değildir.
İslam Dini yetimler ile öksüzlerin, zayıflar ile güçsüzlerin, fakirler ile yoksulların yanında bir Dindir.
Bunu şu ayet-i kerime’ler ve hadis-i şerifler’de açıkça görmekteyiz. (Bu husustaki onlarca ayet ve hadisten yalnızca bir kaç ayet ve hadisi örnek olarak vereceğim)
1-Kuran-ı Kerim’de ezilenlerin (Mustazafların) korunmasına (ezilenlerin yalnız olmadıklarına) dair bazı ayetler:
“Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet (saltanat) olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.” Haşr Suresi, 7. ayet:
“Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar; bize tarafından bir dost ver; bize katından bir yardımcı ver!" diyen zayıf düşürülmüş (zavallı) erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz.” Nisa Suresi, 75. ayet:
“Yetimi sakın üzme, senden bir şey isteyeni azarlama!” Duha Suresi, 93. ayet:
“Hatırlayın; hani sizler sayıca azdınız ve yeryüzünde zayıf bırakılmıştınız, insanların sizi kapıp-yakalamasından korkuyordunuz. İşte O, sizi (yerleşik kılıp) barındırandı, sizi yardımıyla destekledi ve size temiz şeylerden rızıklar verdi. Ki şükredesiniz.” Enfal Suresi, 26. ayet:
Onlar, Allah'ın Resul'ünün yanında bulunanlara (zayıflara, güçsüzlere), "Yardım etmeyin ki, dağılıp gitsinler." diyenlerdir. Oysa göklerin ve yeryüzünün bütün hazineleri Allah'ındır. Ancak, münafıklar, bu gerçeği kavrayamıyorlar. "Eğer Medine'ye dönecek olursak, mutlaka daha güçlü olan, güçsüz olanı, oradan sürüp çıkarır." diyorlar. Oysa izzet; Allah'ın, O'nun Resul'ünün ve inananlarındır. Fakat münafıklar bu gerçeği bilmiyorlar.” Münafikun Suresi, 7-8. ayetler:
2-Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) ezilenlerin (mustazafların) korunmasına (ezilenlerin yalnız olmadıklarına) dair söz ve davranışları:
“Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi.
“Bir iki hurma veya bir iki lokmayla savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, muhtaç olduğu hâlde dilenmeyen kimsedir.”
“Kocasız kadınlarla, yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihad etmiş gibi sevap kazanır.”
“Zenginlerin dâvet edilip fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği ne fena bir yemektir.”
“Merhamet edenlere, Cenab-ı Hak merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin.”
“Allahım! İki zayıf kimsenin, yetimle kadının hakkını yemekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.”
Allah size yardım edip rızık veriyorsa, bu, aranızdaki zayıflar sâyesinde değil midir?”
Evet, İslam Dini bu kadar açık ve bu kadar net bir şekilde öksüzler ile yetimlerin, garip ve gurebanın ve fakirler ile güçsüzlerin yanındayken Dinsizlerin yetimi ve öksüzü ve tüm garibanları yok sayması normaldir, çünkü İslam değildir. İslam içinde olsaydı zaten fakirlerin, ezilenlerin ve yetim ile öksüzlerin yanında yer alırlardı. Peki Müslüman saydığımız o namaz kılanlara ne oluyor da kafirler gibi davranıyorlar? Çünkü onlar bilinçli Müslüman değiller.
Bilinçli olmayan Müslüman, Müslüman mıdır?
En doğrusunu Allah bilir.
Vesselam.