Günümüzde bütün Dünyada gelişmişlik düzeyi farklılık gösterse bile ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve diğer alanların tamamında kentleşme süreci etkili olmaktadır.
Kentlerde nüfusun giderek artması bunun en belirgin sebebidir.
Sanayi devrimi öncesinde Dünya nüfusunun %11 i kentlerde geriye kalan kısmı ise kırsalda yaşamaktaydı.
Bu sayının değişimi , 1900 lü yılların başında bu oran kentlerde yaşayan nüfus olarak %26 ya kadar yükselmiş,1950 li yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde %55 e varmış ve günümüzde bu oran %60 civarındadır. Aslında burada şöyle bir şey de ortaya çıkmaktadır, kırsaldan kentlere yaşanan göç ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile paralel olarak artmıştır.
Kentlerdeki nüfus artışının en belirgin sebebi, ekonomik ve sosyal yaşamın şekline olan talebidir.
İnsanların yaşadıkları kentlerde doğal kaynakları hızlı ve kontrolsüz bir şekilde tüketmeleri sonucu insanlığın yaşam kalitesi anlamında geleceğini olumsuz etkilemektedir.
Yoğun nüfusa sahip olan kentlerde aşırı derecede fosil kaynaklı yakıtların kullanılması, oluşan hava kirliği neticesinde sera gazlarının etkili olması sonucunda iklim değişikliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
Büyük kentlerde nüfus yoğunluğunun çok yüksek olması ve bu nüfus yoğunluğuna paralel olarak fosil yakıtlarının tüketilmesi, aşırı betonlaşma hava sürkülasyonlarının olmaması, kentsel yaşam kalitesini olumsuz bir şekilde etkilemekte bunun ile birilkte ağaçların ve ormanların yok edilmesi nedeni ile iklim değişikliği etkisi sonucunda küresel ısınmaya sebebiyet verilmektedir.
İyi bir yaşam kalitesi için, sürdürülebilir bir kent yaşamı için, daha rahat ihtiyaçlara ulaşmak için, daha rahat günlük bir ulaşım sağlanması için, daha rahat enerjiden faydalanmak için, atıkların geri dönüşümü sağlamak için, düzgün planlı çarpık olmayan, çevreci bir kent imar ve inşa etmek gerekmektedir.
Geçtiğimiz yüzyıla oranla kentlerde yaşayan nüfus, tüm nüfusa oranla yüzde elliyi aşmış olması, iklim değişikliği ile birlikte fosil yakıtların kullanımı ile beraber ormansızlaşma, Dünya üzerindeki orman alanlarını hızla daralması, tarım arazilerinin kulanım şeklindeki olumsuz değişiklik, sera gazlarının etkisi ile ortaya çıkan küresel ısınama, sera gazlarının partiküllerinin gelen Güneş ışınlarını hapsetmesi neticesinde atmosferdeki sıcaklığın artışı ve bütün bunların sonucunda yer yüzündeki yağış şekillerinin değişmesi, ani hava kütle hareketleri, ani bastıran yağmurların ve devamında sel baskınlarının oluşması, küresel ısınma neticesinde kutuplardaki ve yüksek kesimlerdeki buzulların erimesi, okyanusların suyunun ısınması, okyanuslardaki ve Dünya üzerindeki kara parçalarının üzerinde yaşam döngüsünün olumsuz etkilenmesi, yaşam çeşitliliğin olumsuz bir şekilde değişmesi, belki de gelecekte bazı yaşam formalarının yok olması, ekolojinin bozulması, Dünya üzerindeki ekolojik yaşamın ve iklimlerin değişmesi, belki de en tabiri caiz hali ile mevcut yaşam şartlarının alt üst olması demektir.
Yaşadığımız Dünya ve kentlerde bunun önlenebilmesi ve daha sürdürülebilir bir Dünyada daha kaliteli kent yaşamı mümkündür, nasıl ki Dünyayı bu hale getiren insanlar ise bunun önüne geçecek olanda yine insanalar, yani bizleriz.
Onun için ekolojik sürdürülebilir bir kent ve Dünya yaşamı için belediyeler ve kentliler olarak yapacağımız çok şey olduğunu bilmeliyiz.
Bu kapsamda bunlara öncülük edecek olan ve 1992 yılında BM ye üye ülkelerinin oluşturmuş olduğu ve Yerel gündem 21 ile Türkiye de uygulamaya alınan kent konseyi gibi kuruluşlar yerel yönetimler ile birlikte oluşturularak kenti daha yaşanabilir hale getirmek için katkı sunulabilirler.
Sürdürülebilir yaşanabilir kentlerin inşaası planlanması ve buna yönelik projelerin geliştirilmesi için, kentlerde mutlaka daha yeşil yaşam koridorlarının yapılması yeşil alana daha fazla yer verilmesi gerektiğini unutmamalıyız.
Ağaçlandırılacak olan cadde ve sokakların mutlaka yeşil kuşak olarak dönüştürülemsi ve bir birleri ile ağaçlandırılacak olan bu koridorların birleştirilmesi ve bu şekilde hava sürkülasyonunun sağlanması gerekir.
Yaşanabilir kent olgusunu Batmanın özelinde ele alacak olursak Batmanın meşhur İluhve benzer olan derelerin ıslahının acilen yapılması, İluh deresinin sağ ve solunun yeşil kuşak olarak inşaa edilmesi, buna benzer Batman içinde kent ve binaların arasında kalmış olan, üzerinde siteler inşaa edilmiş olan eski dere yataklarının jeolojik olarak yerlerinin tespit edilerek bu alanların mümkünse yeşil kuşaklar olarak revize edilmesi, yada geç kalınmış olsa da bir nebzede olsa iyileştirilmesi gerekmektedir.
Bunlardan somut örnek verecek olursak Batmanın yeni imara açılmış olan oto sanayi sitesi bölgesinin karşısı olan bölgede ( Tilmerç mahallesi) ta Kıra dağından akıp gelen ve halen aktif olan derenin (eski ismi Ça emso-Ça şıkestekı) şimdiden sağlı sollu olarak geniş bir şekilde çevresi korunarak yapılaşmaya izin vermeden, akan derenin ıslah edilmesi, derenin sağ ve solunun mesire- park alanı haline getirilmesi, yeşil bir kuşak oluşturulması, yine o bölgede bulunan sanayi sitesinden demir yoluna kadar uzanan derenin Islah edilmesi ( eski ismi ile Ça varık - ça bı heri ) bölgelerinin yeşil kuşak olarak ayrılması, buralara kentin geleceği açısından özen gösterilmesi kente bu anlamda bir hava bir görsel güzellik katılması gerekmektedir.
Örneğin Jiyan parkının bulunduğu bölge ve devamı olan alan, İMKB okulunun bulunduğu yerden devam edip, oradan başak şehir konutlarının devamında ve Bu günkü Gap mahallesindeki Kafeler bölgesinin oradan devam eden eski bir dere yatağı vardı ( eski Kani kermelı), o dereler kurtulup yok edildi, üzerine binalar inşaa edildi, bu dereler için yukarıda da yaptığım açıklamada söylediğim şekilde kent ve bina yapımının ayrılacağına yeşil bir dere yeşil bir kuşak alanı olarak bırakılabilirdi.
Şunu da unutmamak lazım Dünyadaki küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeni ile yada eskiden var olan halleri yani dere yatağı olmaları nedeni ile, bu üzerinde binalar kentler kurulmuş olan alanlar sel baskınlarına maruz kalabilirler, şayet alt yapı yetersizliği mevcut ise buralarda aşırı yağışlarda sel baskınlarının olması kaçınılmaz olabilir, çünkü buraların doğal alanı dere yatağıdır, dere yatağı olan alanlara doğal yapısına müdahale edilmesi nedeni ile, doğa bir gün gelir ve hesabını sorar bunu hiç bir zaman göz ardı etmeyelim.
İşte bütün bunlardan çıkaracağımız sonuç; doğal dere olan ve imar sınırları içinde kalan alanlara, bir de yapay yeşil alanları ve alt yapılarının çözülmüş olduğu büyük projeler üreterek, bu projeleri uygulamak sureti ile hem kente güzel alanlar, parklar, yeşil kuşak alanları kazandırmak hem de şerhin daha sürdürülebilir bir yaşam alanı haline doğaya ve doğala en yakın hali ile müdahale ederek projeler üreterek daha yaşanabilir kentler kurabiliriz.