İmtihan için dünyaya gönderilen insan, zaman zaman nefis ve şeytanın oyununa gelerek günah işleyebiliyor. Bu zaafımızı bilen Cenab-hak bizlere tövbe etme, pişman olma imkânı bahşetmiştir. Kur’an’ı Kerim’de “Onlar ki bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. (Al-i İmran, 135)
Günah işleyip, işlediği günahtan hiçbir şekilde rahatsızlık duymayan, ya da günah işlemekten haz duyan daha da ötesi iyi bir şey yapmış gibi günahını anlatan veya reklam eden kişi manen iflas etmiş demektir. İflasın en büyük belirtisi kişinin günahıyla övünmesidir.
Sürekli günah işlemek kişide çok kötü izler bırakır. İbn Kayyim Allah kendisinden razı olsun bu olumsuz etkileri şöyle açıklar:
- İlimden mahrum bırakır: Günah işleyen kul, bu günahlar nedeniyle ilmin faydasından ve kalpte oluşturacağı nurdan mahrum kalır. Çünkü günah kalp ile ilim arasında bir engel olur.
- Kalbin katılaşmasına neden olur: günahkâr kişi için günahlar bir vahşettir. Ve bunlar kendisiyle Rabbi arasında bir engel oluşturur. Günahsız bir kalbe sahip olan kişi kabalık ve katılıktan uzaklaşınca bunun lezzetini kalbinde hisseder. — Peygamber efendimizin ifadesiyle her bir günah kalp üzerinde siyah bir nokta bırakır. Said Nursi hazretleri de... günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, ta nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. (Lem’alar) diyor. —
- Kişiyi yabancılaştırır ve soyutlar: günahkârlar, hayır ehli ve toplumun çoğu tarafından terk edilir. Bu kişi toplumdan soyutlanmış bir şekilde ve yalnızlık içinde yaşar. Bu nedenle cemaatin bereketinden muhlislerin duasından ve ilim meclislerinden uzak kalmış olur.
- İşleri zorlaştırır: ilmin direği, Allah’tan korkmaktır. Nitekim Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:” Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona ummadığı yerden rızık verir. “(Tahrim, 2, 3) bu çerçevede günahkâr kişi takvadan uzaklaşmış olur ve ne ilmi elde edebilir ne de hayır kapılarını açabilir. Bilakis kapılar yüzüne kapanır ve her işinde zorluktan başka bir şeyle karşılaşmaz.
- Kalpte ve bedende zayıflık oluşturur: günahkâr kişinin kalbi hastadır. Çünkü o, şaşı bir göze, meraklı bir kulağa, helale ve harama dikkat etmeyen bir tat alma duyusuna sahiptir. Bu kişi rezil işlere bulaşan, güzel işlerden zevk almayan kişidir. Tüm bunlar günahkâr kişinin kalbini zayıflatır. Oysa beden, kuvvetini kalpten alır. Bu itibarla bedendeki zayıflığın kaynağı kalpteki zayıflıktır.
- İtaatten mahrum bırakır: Günah, kalp ile itaat duygusu arasında bir engel olup kişiyi takva yolundan alıkoyar ve Allah’ın nurundan mahrum bırakır. Kim İtaatten yoksun olursa tüm hayırlı işlerden mahrum kalır. İtaatten yoksun bir kulun ne kıymeti olabilir ki? Böyle bir kişi hedefi olmayan bir hayvan gibi yaşar, besili bir hayvan gibi de ölüp gider.
- Bir günah, öteki günaha sebep olur: kişinin sürekli günah işlemesi, hayatında o günahları artık basit görmesine sebep olur. Günahları basit görünce de o günahlara dalar ve onları işlemekte lezzet bulur.
- Günah haya duygusunu yok eder: kişi hayasını koruduğu müddetçe yüzü de kerim olur. Günahkâr kişi ise kötülükleri adet haline getirdiği için diğer insanların kendi hakkında ne düşündüklerini önemsemez ne kuldan ne de Allah’tan utanır.
- Günah bereketsizlik getirir: Ebu Hureyre radiyallahu anh der ki : bir civciv, yuvasında, zalimin işlediği zulümden dolayı ölür. İkrime de der ki : Yeryüzündeki mahlukat, haşereler, hatta kirpikler ve akrepler şöyle der: Ademoğlunun işlediği günahlar nedeniyle üzerimize yağmur yağdırılmadı... İsyan edenler kendi günahları yetmediği gibi bir de masum hayvanların lanetlerini yüklendiler.
- Günahlar kişiyi zelil eder: iman, şeref ve mutluluk demektir. Bir kimsede iman noksan olursa o kişinin mutluluktan da payı azalır. Günah zillet olup sahibini basit kılar ve o kişi şehvetlerin esiri alışkanlıklarının kölesi ve yolunu şaşırmış bir kişi olur.
Son sözü Hz. Ali (radiyallahu anh) söylesin:
Hz.Ali'ye sormuşlar; bayram nedir? "Günahsız geçen her gün bayramdır" demiş.